TİTAR Tarım Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Doğan, Son Mühür TV’de yayınlanan Sıcak Bakış programında Ayşegül Koç’un sorularını yanıtladı. Yüksek et fiyatlarına değinen Doğan; "Yedi yüz lira, sekiz yüz lira, bin liraya kadar giden etiketlerle karşılaşıyorsunuz. İthalat çözüm değil. Bu politika böyle devam ettiği müddetçe biz ucuza hiçbir şey yiyemeyeceğiz. Ama sadece et değil, süt ya da süt ürünleri değil, hiçbir şeyi ucuza yemeyeceğiz. Bu durum sürdürülebilir değil” dedi.
“Tarım planlaması yeniden ele alınmalı”
Doğan, atmosferdeki değişimlere ve yeryüzündeki iklim koşullarına göre tarımsal üretim planlamasının yeniden ele alınması gerektiğini vurguladı. Doğan; "Yeryüzündeki ve atmosferdeki değişimlere göre bizim mevsim olarak ürün dikimimizi değiştirmemiz gerekiyor. Ayrıca, bu etkenlere uygun yeni ürün türleri ve mahsul çeşitlerini artırmalıyız" dedi. Doğan, tarım sektöründe daha esnek ve yenilikçi bir yaklaşımın önemine dikkat çekti. Toplumun temel gıda ihtiyaçlarının karşılanması konusunda devletin daha aktif bir rol üstlenmesi gerektiğini belirten Doğan; "Temel gıda ile ilgili devletin bir politikası olmalı. Bu işi vatandaşa bırakmamak lazım. Yani köylü, çiftçi üretsin, getirsin, bu olmaz" ifadelerini kullandı. Doğan; "Tarımda mevcut durumla ilgili olumlu konuşamıyorum. Çünkü eğitimsiz bir çiftçimiz var, eğitimsiz üreticimiz var. Diğer taraftan devletimiz ve bakanlığımız bu işe ne yazık ki tam kafa yormuyor ya da bilemiyorum, belki başka sebepler vardır" dedi. Doğan, tarım sektöründe daha iyi bir organizasyon ve planlama yapılması gerektiğini ifade etti. Doğan, devlet, üretici, tüketici ve sanayicinin tam bir diyalog ve organizasyon içerisinde çalışması gerektiğini de belirtti.
“Tarımsal üretimde ciddi sıkıntılar var”
Türkiye'nin dört bir yanında tarımsal üretimde ciddi sıkıntılar yaşandığını ifade eden Doğan; "Üretimde Türkiye'nin genelinde problem var. Nereye giderseniz gidin, yani Bursa’ya gidiyorsunuz domatesçinin problemi var, Karadeniz'e gidiyorsunuz fındıkçının problemi var, Ege'ye geliyorsunuz patatesçinin, soğancının problemi var. Bu problemlerin çözümü için tarımsal üretimde planlama şart. Üretim planlı olmalı. Devlet, çiftçiye bu kadar ürün ekip diktiğiniz zaman biz şu kadar destekleme sağlarız demeli. İkincisi, ürün alım garantisi veririz size. Neden? Çünkü siz devlet olarak planlamışsınız, iç tüketiminiz belli, dışarıya ihracatınız belli. Dolayısıyla buna bağlı olarak üreticiyi hem bilinçlendirir hem de destekleme politikalarıyla yönlendirirsiniz" dedi. Doğan, bu şekilde tarımda hem üreticinin hem de tüketicinin memnun olacağını, devletin de kazanç sağlayacağını belirtti. Türkiye’nin en değerli tarım ürünlerinden biri olan fındıkta bile doğru bir planlama yapılmadığını söyleyen Doğan; "Dünyanın en iyi fındığı Türkiye'de yetişiyor ve rekoltesi yüksek olan bir ürün. Bizim Karadeniz bölgesinde. Şimdi bu kadar kıymetli ürünümüzü bile çok iyi değerlendiremiyoruz. Üstelik de dış pazarlarda aranan, katma değeri yüksek bir ürün olmasına rağmen her sene fiyat tartışması ile sezonu kapatıyoruz. Bu doğru değil. Doğru bir planlama yaptığınız zaman herkes memnun olur; devlet de kazanır, vatandaş da kazanır" ifadelerini kullandı. Tarımda planlı ve destekli bir sistemin oluşturulmasının ardından devletin yaptırımları da devreye sokması gerektiğini belirten Doğan; "Devlet önce vatandaşı bilgilendirmeli, bilinçlendirmeli, aynı zamanda desteklemelerle yönlendirmeli. Bir diğer taraftan alım garantisi vermeli. Bunları yaptıktan sonra da yaptırımlar sıraya girmeli, aksi takdirde başarı sağlanamaz" dedi.
"Kırsalı yeniden inşa etmeliyiz"
1950-60’lardan sonra Türkiye’de sanayi sektörünün gelişmesiyle birlikte kırsaldan kentlere büyük bir göç yaşandığını belirten Doğan; "Kırsalı biz boşalttık, çeşitli nedenlerle. Bunun en büyük nedenlerinden birisi 1950-60’lardan sonra Türkiye'deki sanayideki gelişmelerle oldu. Doğal olarak sanayide işçi lazımdı, apartmanlarda kapıcı lazımdı, sokaklarda çöpçü lazımdı. Biz bir biçimiyle insanları kentlere davet ettik" ifadelerini kullandı. Kentleşme sürecinde yeterli planlamanın yapılmadığını ve bu durumun kentlerde büyük sorunlara yol açtığını belirten Doğan; "Kentlere insanları davet ederken bu insanlar nerede yaşayacak, nerede yatıp kalkacak, ne yiyip içecek, hangi sokağı nasıl kullanacak, kentle nasıl buluşacak, nasıl kentleşecek; bunları hiç düşünmedik. Kentlerin üçte ikisi gecekondu ve yasal olmayan binalarla doldu" dedi. Doğan, bu plansız kentleşmenin, şehirlerin bugünkü kaotik yapısına zemin hazırladığını ifade etti. Doğan, Türkiye'de kırsal bölgelerin yeniden canlandırılması gerektiğini belirterek, kırsalda yaşamı yeniden planlamanın önemine değindi. Doğan; "Eğer biz kırsalı yeniden planlar ve inşa edersek, kırsalı yeniden insanla buluşturursak, kentlerin üzerindeki bu yükü de almış oluruz. Kentlerdeki yaşamı daha kolaylaştırır ve daha ucuzlaştırmış oluruz" dedi.
“İthalat sorunu çözmez”
Doğan, süt sektöründeki maliyet sorunlarına değinerek, "Bizim gibi işletmelerde bir litre sütün maliyeti on sekiz lira. Siz on üç, on dört, on beş liradan süt satıyorsanız zarar ediyorsunuz” dedi. Üreticinin süt maliyetlerinin altında fiyatlarla ürün sattığını belirten Doğan, bu durumun üreticiyi zor durumda bıraktığını ve birçok üreticinin süt satışından zarar etmesine rağmen et fiyatlarının artmasıyla etten kazanç sağlamayı umduğunu ancak et ithalatıyla bunun da mümkün olmadığını söyledi. Doğan, devletin et sektöründeki fiyatları düşürmek için ithalat yoluna gittiğini ancak bu yaklaşımın hem üreticiye hem de devlete zarar verdiğini söyledi. Doğan; "Devlet direkt üreticiye yaptırımlar uygulamaya başladı. Nasıl yaptırım uyguluyor? Dışarıdan canlı hayvan ithal ederek 2024 yılında altı yüz bin besi danası ithal ediyoruz. Ciddi şekilde karkas et ithal ediyoruz" dedi. Ancak, ithalatın beklenen etkiyi yaratmadığını ve üreticinin zarar gördüğünü belirtti. Doğan; “Sanayici üreticiden canlı hayvan alırken fiyatları aşağıya çekerek alıyor. Ben dışarıdan ithal ettiğim zaman bu paraya ithal ediyorum zaten diyor. Dolayısıyla ben senden niye daha yüksek fiyatta alayım diyor" dedi. Doğan, bu yaklaşımın hem devletin hem de üreticinin zarar görmesine neden olduğunu vurguladı. Ayrıca, tüketicinin de olumsuz etkilendiğini belirtti. Doğan; “Tüketicinin mutlaka birbirini anlaması lazım. Algılaması lazım ve mutlaka birbirini desteklemesi lazım. Yani üretici bir problem yaşadığı zaman bankadaki bir memur kalkıp gidip onu desteklemesi lazım. Çünkü eğer üretici zor durumdaysa, eğer üretici üretemeyecekse ya da üreticinin ürettiği mamul bir biçimiyle pahalı bir biçimde onun sofrasına gelecekse, o tüketicinin sorunudur. Onu kendi sorunu olarak algılamalıdır ve üreticiye sahip çıkmalıdır. Bizde böyle olmuyor. Eğer meselelerimize sahip çıkarsak sorunlarımızı bir bütün olarak ele aldığımızda birlikte ancak çözme şansımız olur” diye konuştu.
“2025 yılında birçok toprak ekilmeyecek”
Yüksek et fiyatlarına değinen Doğan; "Yedi yüz lira, sekiz yüz lira, bin liraya kadar giden etiketlerle karşılaşıyorsunuz. Bu politika böyle devam ettiği müddetçe biz ucuza hiçbir şey yiyemeyeceğiz. Ama sadece et, süt ya da süt ürünleri değil, hiçbir şey ucuza yemeyeceğiz" dedi. Mevcut politikaların üreticiyi desteklemediğini ve üreticinin memnuniyetini sağlamadığını belirten Doğan, bu durumun sürdürülebilir olmadığını vurguladı. Doğan, mevcut tarım politikalarının uzun vadede ciddi sorunlar yaratacağını öngördü. Doğan; "Üreticiyi özendirmeyen, cebini doldurmayan, mutlu etmeyen politikalar devam ettiği müddetçe üretici bir süre sonra kendi alanının dışına çıkacak ve üretim yapmayacak. İnşallah olmasın ama olacak şey bellidir. 2025 itibarıyla birçok yerde topraklar artık ekilip dikilmeyecek" şeklinde konuştu. Doğan, üreticilerin kendi üretim alanlarını terk etmelerinin, üretim ve tüketim arasındaki dengeyi kaybettireceğini belirtti. Üretim alanının terk edilmesi durumunda arz ve talep dengesizliğinin ortaya çıkacağını ifade eden Doğan; "Vatandaş üretim alanını terk ettiği zaman biz üretimle tüketim arasındaki dengeyi tamamen kaybedeceğiz. Arz fazlası vermemiz gerekirken talebi karşılayamayacak duruma düşeceğiz. Bu durumda ya çok pahalı ürünler alacağız ya da tekrar ithalat çaresine başvuracağız" dedi. Bu durumun, Türkiye'nin tarım politikaları açısından ciddi bir sorun teşkil ettiğini söyledi.
“Tarım sorunları masabaşında çözülmez”
Doğan, tarım politikalarının yeniden yapılandırılması gerektiğini belirtti. Doğan; "Kendi üretimimizi planlayarak ihracat ve iç tüketimle ilgili sınırlarınızı belirleyeceksiniz. Buna göre üretim politikasını ortaya koyacaksınız. Desteklemelerini buna göre vereceksiniz. Bu da bölgelere göre değişir. Bölgesel havzasal üretim planlaması yapmalısınız. Dolayısıyla bunları yapmazsanız, olacağı budur," dedi. Doğan, tarımda başarılı bir strateji için bölgesel ve ihtiyaca yönelik üretim planlamalarının şart olduğunu vurguladı. Doğan, devletin tarım sektöründeki sorunları sadece bürokratik yöntemlerle çözmeye çalışmasının yetersiz olduğunu belirtti. Doğan; "Bu organizasyonu devletin masa başında oturan bürokratla yapamazsınız. Devletin bundan vazgeçmesi lazım. 'Ben devletim, ben her şeyi emrederim, hükmederim, yaptırırım' şeklinde bir yaklaşım sürdürülemez," dedi. Bu yaklaşımın devletin tarım sektöründeki sorunların üstesinden gelememesine yol açtığını belirtti. Doğan, mevcut tarım politikalarının uzun vadede devletin bu sorunların altında kalkamayacağı bir süreç oluşturduğunu ifade etti. Doğan; "Devlet çıkmaza giriyor. Bu sorunların altında kalkamayacağı bir sürece giriyoruz. Bunu söylemek istiyoruz" dedi. Doğan, mevcut ithalat politikalarının Türkiye için zararlı olduğunu ve geleceği olmayan bir yolda ilerlediklerini vurguladı.
“Yerel yönetimler de sorumluluk almalı”
Doğan, yerel yönetimlerin üretici ve tüketici arasında köprü kurabileceklerini belirtti. Doğan; "Hiçbir şey çaresiz ve çözümsüz değil. Yerel yönetimler de burada sorumluluk almalı, sorumlu kalmalı, bunu kabul etmeliyiz" dedi. Doğan; İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin geçmişte kurduğu Tansaş mağazalarının üreticiden doğrudan ürün alarak tüketiciye düşük karlarla sunduğunu hatırlattı. Doğan, bu modelin geliştirilebileceğini ve kooperatifler aracılığıyla daha etkili bir şekilde uygulanabileceğini söyledi. Doğan; "Yerel yönetimler bunu baz alarak daha da geliştirerek bir zincir ağ kurabilirler. Kooperatifler aracılığıyla da olabilir. Yani illa şirket olması gerekmiyor. Üretici ve tüketici ile ilgili kooperatifleşme modeli olabilir" şeklinde konuştu. Doğan, bu yaklaşımın, üreticiye alım güvencesi sağlamak, doğru bir fiyat politikası oluşturmak ve kaliteli mamul üretimini teşvik etmek amacıyla etkili olabileceğini vurguladı. Doğan, bu tür projelerin siyasetten bağımsız ve sürdürülebilir bir şekilde yürütülmesi gerektiğini ifade etti.