Gazeteci Ercan Pala’nın ‘’Eleştirilerin haksız olduğuna mı inanıyorsunuz’’ sorusunu cevaplayan Soyer; "Bu meseleler gerçekten kamuoyunun önünde konuşulacak meseleler değil, bunlar partiye zarar veren şeyler. Ben 15 yıl belediye başkanlığı yapmış ve çok ciddi deneyim biriktirmiş bir insan olarak, gördüklerimi söylemeye devam edeceğim. Kişisel şeyler yaşıyoruz belki ama yaşadıklarımız bütün bir kente mal oluyor. Bu ülke için neyi doğru biliyorsak, onları söyleyeceğiz. Yani ben geçmişte babamın parasını yapmadım ki bu yatırımları ya da Bayındır Süt Fabrikası bütün bunlar vatandaşın parası harcanarak yapıldı. Bu projelerin devamının gelmesi gerekiyor. Biz bir stratejik plan yaptık ve hedefler koyduk. O hedefler çerçevesinde de yatırımlar yaptı. Hem maddi kayıp, hem de şehrin geleceğinin kararması için büyük bir kayıp. O nedenle bunları söylemeye devam edeceğiz."

"Bu deneyimi Türkiye'ye anlatmak istiyorum paylaşmak istiyorum"

Yeni yönetimin kendi projelerini devam ettirmediğini ifade eden Soyer; "Gerçekten çok yoğun yaşanmış bir 15 yıl yaşadım. Türkiye'yi yavaş şehir ile tanıştıran bir hareket ortaya koyduk. Ben bu deneyimi Türkiye'ye daha iyi anlatmak istiyorum. Biz bir yol izlemeye başladık 1200 mahalleyi tek tek sakin şehir yaparak bir metropolü sakin şehre dönüştürmeye çalıştık. Bu hikayeyi dünyada gerçekleştiren ilk şehir olacaktık biz İzmir olarak. Bir çok büyük metropol 'Yavaş Şehir' olmak istiyor. Biz öncü kent olmuştuk, ama maalesef yeni dönemde yavaş şehir projesinden vazgeçildi."

"Körfezle ilgili söylediklerimizi bilim kurulu doğruladı"

İzmir Körfezi’nin kirlilik sorununu çözmeye yönelik oluşturulan Bilim Kurulu’nun açıkladığı 15 maddenin yüzde 90’nının söylediği ve açıkladıkları ile aynı olduğunun altını çizen Soyer; "Birincisi kirletmeyi durduğumuz anda, Körfez kendini temizlemeye başlayacak ve bu doğanın kendini tedavi etme gücü var. Kirletmediğimiz takdirde sorun kalmayacak. Bu kentin 8500 yıllık bir şehir olduğunu biliyoruz. 2000 senedir devam eden bir hikaye körfezi lağım çukuru olarak kullanmışız. Kirletmediğimiz anda Körfez kendini yeniliyor ve tazeliyor. Bu yağmur suyu ayrıştırma meselesi en kritik mesele, o nedenle biz elimizi taşın altına soktuk. Yüzlerce yıllardır yapılmak istenen şeyi biz 5 yılda yaptık. Son Bilim Kurulu toplantısının ardından, Körfez konusunda bizim söylediklerimizin tescillendiği ve yüzde 90 sorumluluğun Büyükşehir’in elinde olduğu tescillenmiş oldu. Bu belediyenin yöneticileri 400 yıl ile yargılandılar. Hep muhalefette olmanın çok ağır koşullarda belediye hizmeti verildi. Çok dirençli, çok aydınlık ilkeleri olan kurumsal bir yapı oluştu. Ben de o nedenle göreve geldiğimde kendimi çok şanslı hissettim. Bu hikaye böyle keyfiyet veya kişisel tercihlerle bir tarafa bırakılamayacak kadar kıymetli, diliyorum bu kurumsal yapı kendini koruyarak devam eder."

"Süt kuzusu ihalesi için geçmişe baksalar sorun olmazdı"

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 'Süt Kuzusu' Projesi ihalesinin iptal olmasının 5 yıldır yapılanı devam ettirmemekten kaynaklandığını düşündüğünü ifade eden Soyer, "Sayıştay 5 yıl boyunca bizim dönemimizde de ‘sütü kooperatiflerden alamazsınız, ihale açın’ demişti. Biz her zaman bir yolunu bulduk. Buradaki mesele küçük üreticinin hayvancılığa devam etmesini sağlamak. Biz kooperatiflerden süt almayı öncelikli bir mesele olarak kabul ettik. Biz bunu yaptıktan sonra özellikle Bergama'daki kooperatifler nefes aldılar. Tarım meselesi İzmir'in en önemli meselelerinden biri, İzmir bölgenin en büyük tarım kentidir. Türkiye'nin en büyük ikinci süt üreticisiyiz. Devletin şunu anlaması lazım; küçük üreticiyi, tüccarla mücadele etmeye teşvik ederseniz o yarışı tüccar kazanır. Bu mantığın değişmesi lazım. Orada başka çare aramak zorunda Büyükşehir. Kamucu ekonomi adıyla tarif edeceğiniz bir model varsa o da Bayındır Süt Fabrikası’dır. Biz Türkiye'de ilk kez çobanların haritasını çıkardık. Bütün bunları ortaya çıkardık. Yaklaşık 4800 civarındaki çobanla protokol yapmaya başladık. Bu bir zincir o çobanla başlayan ve New York'a uzanan süreç büyük bir zincir. Bu fabrikanın bütün Türkiye'ye örnek olması gerekiyor."

"CHP iktidar adayı ana muhalefet partisi gibi davranmalı"

CHP’nin Özgür Özel’in genel başkanlığında başlattığı ‘’Normalleşme’’ politikasını anlamakta güçlük çektiğini ve kabul etmediğini ifade eden Soyer; "Türkiye şu an olağanüstü bir buhran yaşıyor. Filistin savaşta ama oradaki enflasyondan daha yüksek bir enflasyon oranımız var. Türkiye'de nüfusun yüzde 50'den fazlası açlık sınırın üzerinde bir grafikle hayatta kalmaya çalışıyor. Bu sadece ekonomik bir buhran değil, bir cani çıkıyor kadınları katlediyor. Yani akıl almaz bir felaketin içerisindeyiz. Büyük bir toplumsal çöküntü yaşanıyor. İnsanların geleceğe dair beklentileri kalmadı. Şimdi böyle bir tabloda sistem neredeyse çökmüşken ana muhalefet partisi umut olmak zorunda. Bütün bu çürümüşlüğün içinde doğruları söyleyen bir parti olmak zorunda. Bizim toplumumuzda cezanın caydırıcılığı diye bir şey kalmamış, yani cezanın modern toplumlardaki iki temel unsuru ortadan kalkmış durumda. Çökmüş bir adalet sistemini savunamazsınız. Ana muhalefet partisinin hayatın her alanında vatandaşı ikna edecek söylemleri ortaya koyması gerekiyor. AK Parti seçmeninin çok büyük bir bölümü hala CHP seçmenine güven duymuyor. Son yerel seçimlerde AK Parti sandığa gitmeyerek kendi partisine sarı kart gösterdiği için CHP birinci parti oldu. Bizim alternatifleri ortaya koymamız lazım, yoksulluk edebiyatı bize yetmez. Ben bu konularda konuşmaya devam edeceğim. Ben ana muhalefet partisinin 22/23 seneden sonra iktidarı silkeleyecek kadar önemli bir güce sahip olduğunu düşünüyorum. Biz erken seçim çağrısı yaparak ortalığı inletmeliyiz. İnsanlar bu iktidardan kurtulmak istiyorlar. Bunun tek yolu sandık. Onun için bu ana muhalefet partisinin önderliğinde gerçekleşecek bir mesela. Bu sistem tıkanmış ve çökmüş durumda. İnsanlar bu iktidardan kurtulmak istiyor. Bu isyanı ana muhalefet partisinin örgütlemesi lazım. Ben normalleşme diye bir şeyi kabul etmiyorum. Net, keskin ve sert bir muhalefet ortaya koymak lazım, insanlar bu iktidardan kurtulmak istiyorlar."

"CHP'nin de ülkenin de Cumhurbaşkanı adayı kim olacak diye gündemi olmamalı"

Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş ikilisi arasında süren CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı kim olacak sürecinin yapay olduğunu ve dar bir çevrede sürekli gündeme getirildiğini ifade eden Soyer: "Şu anda Türkiye'nin gündeminde CHP'nin Cumhurbaşkanı kim olacak sorusu yok. Bu soru maksimum 3-5 bin kişi kendi aralarında konuştuğu bir konu, daha gerçek bir sorun var ortada AK Parti Genel Başkanı yasaya göre tekrardan Cumhurbaşkanlığına aday olamayacak. Dolayısıyla, aslında AK Parti'nin adayı kim olacak diye sormak gerekmez mi? Ben bu tartışmayı doğru bulmuyorum."

"Makam ve mevki talebi olmaksızın ülkem için konuşup çalışmaya devam edeceğim"

Gazeteci Ercan Pala’nın, "Siyasete devam edeceğinizi söylüyorsunuz, tüm söyledikleriniz ışığında Cumhurbaşkanı olmaya ülkeyi yönetmeye talip misiniz? Ya da kısaca aday mısınız?’’ sorusuna ‘’Hayır’’ cevabı vermeyen Soyer; ‘’Her şeyi yapmak isterim, gücüm yettiğince. Bunun için bir makam mevki gerekmiyor. Bu hayatı sevmekle ilgili bir şey, ben hayata inanıyorum, hayatın güzelliğine inanıyorum. Görüyorum ve bu hayatı yaşıyor olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Bu hayatın değiştirilmesi ve iyileştirilmesi siyasetin işidir. Türkiye pırıl pırıl bir geleceğe gidecek ben buna inanıyorum." dedi. 

Muhabir: ATAKAN BAŞPEHLİVAN