Tarihçi, Yazar Fatih Selçuk, Son Mühür TV’de yayınlanan Sıcak Bakış programında Ayşegül Koç’un sorularını yanıtladı. Atatürk’ün ulus devlet yaratmak için öncelikli gördüğü eğitim sistemi ile ilgili yaptığı reform ve uygulamalardan bahseden Selçuk; “1920’lerde Avrupa kamuoyunda Türkiye’nin çok yaşayamayacağı genel kabul görmüş bir durumdu. Ancak 50’lerde Türkiye çok farklı bir noktaya geldi. Bunun temelini oluşturan ise eğitim reformlarıdır” dedi.


Atatürk’ün eğitim hayatı

Atatürk’ün eğitim hayatı ve o dönemin koşullarını anlatan Selçuk; “Atatürk ve jenerasyonunun doğduğu dönem Osmanlı Devleti’nin en çalkantılı olduğu dönem. Batı karşısında nasıl güçlü olunabileceği ile birlikte reform hareketleri başlıyor. Bunun ilk adımı da eğitim oluyor. Bu gücü cephede durdurabileceğimiz ön görülerek ilk adımlar ordu üzerinden atılıyor. Ordu içerisinde açılan eğitim kurumlarını sivil eğitim kurumları izlemeye başlıyor. İlk defa 1856 yılında bugünkü Milli Eğitim Bakanlığı diyebileceğimiz Maarif Kurulu kuruluyor. Osmanlı Devleti’nde eğitim modeli ise çift başlı bir eğitim sistemi vardı. Dini okullar ve modern okullar vardı. Bu eğitim sistemi içinde bir de yabancı okullar var. Atatürk’ün eğitim öğretim dönemi Şemsi Efendi İlkokulu’nda başlıyor. Babasının Atatürk’e verdiği en güzel hediye bu okula vermesidir. İlkokul döneminde mahallesinde askeri okula giden bir arkadaşının üniformasından çok etkilenir ve asker olmak isteği ilk burada başlıyor. Askeri okul sınavlarına giriyor, kazanıyor. Annesinin karşı çıkmasına rağmen bu okula kayıt oluyor. Bundan sonra batı eksenli eğitimi başlıyor. Çünkü Osmanlı’da askeri eğitim kurumları en modern ve ilerici eğitimleri veriyorlar. Atatürk ve arkadaşlarını şekillendirende bu eğitim kurumları olmuştur. Cumhuriyeti kuran jenerasyon, aynı ranzalarda yatmış, aynı kitapları okumuş, aynı sıralarda oturmuş bir arkadaş grubu. Bu grup ilerleyen yıllarda cumhuriyeti kuracak. O dönem dünyayı da çok yakından izliyorlar. Mustafa Kemal o yaşlara dünyanın büyük ve görülmemiş bir savaşa doğru gittiğini fark ediyor. O dönem en çok sorulan soru ‘Bu memleket nereye gidiyor?’ oluyor” dedi.


“Ulus yaratmak istiyordu”

Atatürk ülkeyi kurtarma döneminde bile eğitimi hiçbir zaman aksatmamıştır diyen Selçuk; “Milli Mücadele döneminde Maarif Kongresi’ni toplamıştır Atatürk Ankara’da. Savaş döneminde eğitimin öneminden bahseden bir konuşma da yapıyor. 1924 yılının 3 Mart günü çok önemlidir. Hem hilafet kaldırılmıştır hem de Tevhid-i Tedrisat kanunu hayata geçirişmiş. Yani eğitim birleştirilmiştir.  Cumhuriyetin ilanından sonra atılan ilk adımlar eğitim üzerinden olmuştur. O dönemde Türk milleti, Türk olduğunun farkında bile değil. Ülkenin başkenti bilinmiyordu. Ulus bilinci oluşmamıştı. Bunun lokomotifi ise eğitimdi. Modern devletin ana dinamosu vatandaştır. Atatürk eğitime çok önem vermiştir. Eğitimi birleştirmesinin amacı bir ulus yaratmaktır. Akabinde hızlı bir okullaşma serüveni başlıyor” ifadelerini kullandı.


Dünyanın gözünde Atatürk

Selçuk; “1930’lu yıllarda dünyada kutuplaşma artarken Türkiye’nin önemi artmaya başlıyor. 1920’lerde Avrupa kamuoyunda Türkiye’nin çok yaşayamayacağı genel kabul görmüş bir durum. Ankara’nın başkent oluşu bile uzun süre kabul edilmiyor. Atatürk’ün tüm bunlara rağmen yaptığı ilerlemek olmuştur. 30’lu yıllarda ise dünya kamuoyunda Türkiye bambaşka. Türkiye’yi gezen bütün gazetecilerin, ‘Bu adam başarmış, bir şeyler yapabilmiş’ şeklindeki yazıları çok fazla yer buluyor. Türkiye’ye o dönem imreniliyor. Türkiye’ye yönelik ilgi Atatürk öldüğünde ortaya çıkıyor. O dönem hasta adam olarak bilinen bir devletten örnek alınan hatta ışığı sönmeyen ülke yaratmıştır Atatürk” açıklamasında bulundu. 


Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili filmler

Selçuk; “Yakın zamanda Disney’in yaptığı filmi izledim. Ortam, atmosfer çok güzel ama senaryoda hatalar söz konusu. Ama Cumhuriyetin 100. Yılında Atatürk ile ilgili bir şeyler yapılması çok kıymetli. Daha çok film de yapılabilirdi. Ancak biz henüz yurt dışında kendi lobimizi bile oluşturamıyoruz. Yurt dışı lobisi konusunda eksik kalmış bir ülkeyiz. Atatürk’ü biz henüz kendimize çok iyi anlatamıyoruz ki dışarı anlatabilelim. Bu noktada eksikliklerimiz var. Atatürk filmleri bugün dahi Türkiye’de yeterli sayıda değil. Ama Son 10 yılda yükselen bir Atatürk değeri söz konusu Türkiye’de. Sivil bir Atatürk sevgisi… İnanıyorum ki bu jenerasyon ileride daha büyük işler yapacaklardır. Çünkü bu nesil Atatürk’ü baskı olmadan benimsemiş, özümsemiş ve onu anlamış durumdalar” dedi.

Editör: Bünyamin Dobrucalı