Ayşegül Koç/Uluslararası Aktivist Sanatçılar Birliği Başkanı Ümit Yaşar Işıkhan, Son Mühür TV’de yayınlanan Sıcak Bakış programında Ayşegül Koç’un sorularını yanıtladı. 2 Temmuz 1993’te Pir Sultan Abdal Şenlikleri için Sivas’ta bulunan 33 yazar, şair, düşünür ve sanatçının Sivas'ta yakılarak katledilmesini ‘93 yılından beri içimizde kanayan bir yara’ diyerek yorumlayan Işıkhan; “Bunlar unutulacak şeyler değil. Bu ülkenin bu kara tarihinden sıyrılması için mutlaka faillerinin net olarak bulunması, arkalarında kimin olduğunun belirlenmesi ve hukuksal anlamda gereğinin yapılması gerekiyor” dedi.

“Can kaybımız yok deniyor…”

Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde meydana gelen yangınlara ilişkin konuşan Işıkhan; “Elbette ciğerlerimiz yanıyor. Buna çok üzülüyoruz. Ancak yapılan açıklamalarda can kaybımız yok deniyor. Orada milyonlarca canlı ölüyor. Kuşundan böceğine orman hayvanlarının yok olması büyük bir dram. Hayat sadece insanla bütünleşip, bitmiyor. Can dostlarımızın daha az zarar görmesi açısından bir şeyler yapılmasını arzuluyorum” dedi.

“Denizcilik Bakanlığı’na ihtiyaç var”

“Denizcilik Bakanlığı’na ihtiyaç var”

1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı’na ilişkin konuşan Işıkhan; “1923 yılında İzmir İktisat Kongresi toplandı. Siyasi ve askeri zaferlerden sonra ekonomik bağımsızlığı elde etmekti amaç. Denizcilik Bakanlığı’na ilişkin ilk temeller orada atıldı aslında. 1924 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin üçüncü hükümeti döneminde Bahriye Vekaleti adıyla Denizcilik Bakanlığı kuruldu. Dördüncü hükümet döneminde de devam etti. 1926 yılında ise TBMM’de Kabotaj yasası geçti. Ancak Yavuz Zırhlısı tadilatı, onarımı sırasında suistimaller oluyor. Atatürk bunu duyuyor ve duyduğu anda bakanlığı 1927 tarihinde kapatıyor. Türkiye’nin denizcilik politikasını geliştirecek bir kuruma ihtiyaç var. Üç tarafımız denizlerle çevrili. Peki biz ne kadar faydalanabiliyoruz? İnsanları sahip olduğumuz kaynaklar ve bunlardan en iyi şekilde nasıl faydalanabileceğimizi anlatmamız gerekiyor. Bana göre bu ilkokuldan başlamalı. Denizlerimiz ile ilgili politika üretebilecek, denizciliği ayağa kaldıracak bir Denizcilik Bakanlığı’na ihtiyacımız var. Balıkçılığımız var, ihracatımız var, denizaltı madenlerimiz var, doğalgazlar var, yani yok yok. Bunu daha stratejik olarak kullanabilir hale getirmek için bir çatıya ihtiyacımız var” diye konuştu.

“Denizlerimizi çöp kutusu olarak kullanıyoruz”

Denizlerimizi çöp kutusu olarak kullanıyoruz diyen Işıkhan; “Sanayi buraya akıyor, kanalizasyon buraya akıyor. Biz denizi sadece çöp kutusu olarak kullandık. Bunu kullanan vatandaş değil. Yöneticilerin yapması gerekenler var. Halkın denizle buluşturulması önemli. Örneğin denizaltı parklarını oluşturun, cam fanuslarla parklar oluşturun. Işıklandırılmış adacıkların gece sunacağını görsel şöleni düşünün.  Birçok projeyle ihracatın, turizmin kapısını açmak mümkün. Aktivistler olarak bir projemiz vardı. Büyük bir heykel karşılasın İzmir’e deniz yoluyla gelenleri. Körfezden girerken en sığ bölgede yapılabilir, bu heykel. Taslağını da çizdirdik. Ahmet Arif’in oğlu Filinta Bey’e çizdirdik. Birçok müzeyi bu anıtın içerisine yerleştirebilirsiniz. Körfez’de temizlik yapan deniz süpürgesi adı da bana ait, benim projem. Bunu şu anlamda söylüyorum, herkes çalıştığı alanda var olan sorunları giderecek ve çözüm üretecek çalışmalar yapmalıdır” dedi.

Nevşehir'de kara yolu çalışmaları sırasında antik mezarlık keşfi Nevşehir'de kara yolu çalışmaları sırasında antik mezarlık keşfi

“Deniz altında iki büyük tehlike var”

Denizin altında iki büyük tehlike var diyen Işıkhan; “ilkinin ismi terörist yosun. Denizlerimizde canlı hayatın devamı için deniz çayırlarına ihtiyacımız var. Terörist yosun hem bu çayırları yok ediyor hem de çok hızlı yayılıyor. İlerlediği yerde oksijeni bitiriyor. Hızla yayılan bir tehlike. Bununla ilgili bilim adamlarımız çalışmalarını sürdürüyor. Buna benzer bir tehlike daha var. O da katil yosun. Akdeniz’den yayılıyor. Bu iki tehditle denizlerimiz karşı karşıya” dedi.

“Türk tarihi açısından utanç meselesi…”

2 Temmuz 1993’te Pir Sultan Abdal Şenlikleri için Sivas’ta bulunan 33 yazar, şair, düşünür ve sanatçının Sivas'ta yakılarak katledilmesini ‘93 yılından beri içimizde kanayan bir yara’ diyerek yorumlayan Işıkhan; “Aralarında benim de arkadaşlarım vardı. Sivas’ta ilk imza günü düzenleyen kişiyim ben. Nereden nereye geldi… Bu kadar bağnaz bir kitlenin orada büyümesi çok enteresan. Bu yapılanların devletten habersiz olduğunu düşünmüyorum. Bu olayların orada büyümesi ve önlememiş olması Türk tarihi açısından bir yüz karasıdır, utanç meselesidir. Aydınlığı yok etmek istediler. Bir oranda da başardılar. Bunlar unutulacak şeyler değil. Bu ülkenin bu kara tarihinden sıyrılması için mutlaka faillerinin net olarak bulunması, arkalarında kimin olduğunun belirlenmesi ve hukuksal anlamda gereğinin yapılması gerekiyor. Ayrıca buna benzer olaylarda cezaların kat be kat arttırılması gerekmekte” ifadelerini kullandı.

Muhabir: Ayşegül Koç