DEM Parti Genel Başkan Yardımcısı, İzmir Milletvekili İbrahim Akın, Son Mühür TV’de yayınlanan Sıcak Bakış programında Ayşegül Koç’un sorularını yanıtladı. Akın, İzmir’de uzun süredir çözüm bekleyen Basmane Çukuru sorununa dikkat çekti. Akın, Burhan Özfatura döneminden bu yana tartışılan bu alanın ciddi bir problem haline geldiğini belirterek; “Bizim belediyemiz duyduğumuza göre kendi belediye yerini yaptırmak karşılığında orasını veriyor. Şimdi orada korkunç bir değer var. Dolayısıyla buranın basitçe ticari hesaplar içerisinde yapılmasını bizim kabul etmemiz mümkün değil” dedi.
“Türkiye ormansızlaştırılıyor”
Akın, ciddi kuraklık ve susuzluğun yangınları tetiklediğini vurguladı. Akın, “İzmir, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da yangınlara maruz kaldı. Kuraklık ve susuzluk had safhada. Yangın bölgelerine gittiğimizde şehrin neredeyse alevler içinde kalma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu gördük. Hem genel hem de yerel yönetimi önceden uyardık, hazırlıklı olunması gerektiğini söyledik, ancak maalesef olaylar yaşandı. Umarım bundan sonra gerekli tedbirler alınır. Gece görüşü olmayan uçaklarla yangınlarla mücadele etmek mümkün değil. Ayrıca, tarım sektöründeki tasfiyeler de insanları topraklarından koparıyor, göç dalgasına neden oluyor. Kentlerin çevresindeki tarım arazileri ranta kurban ediliyor, kontrolsüz inşaatlar yayılıyor” dedi.
İzmir Körfezi’ndeki kirlilik…
Akın, Türkiye'nin giderek Avrupa ve dünyanın çöplüğüne dönüştüğünü belirtti. İzmir'deki kömür tüketiminin yaygın olduğunu ve bu durumun ciddi bir kirliliğe yol açtığını vurgulayan Akın, İzmir Körfezi'nin de bu kirlilikten büyük zarar gördüğünü söyledi. Akın, "Körfezde oksijen yetersizliği, yetersiz arıtma sistemleri ve gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle balık ölümleri ve kötü koku yaşandı. Yerel yönetim maalesef bu konuda adım atmadı. Tüm bu sorunları göz önünde bulundurduğumuzda vatandaşlarımıza büyük sorumluluk düşüyor. Bilinçlenmeleri ve çevre konusunda eğitilmeleri gerekiyor. Şunu unutmayalım: Bu ülkede parası olan, zengin olan, daha iyi koşullarda yaşayan herkes, kirli hava, toprak ve suyla karşı karşıya. Hepimiz bu topraklardan aldığımız gıdayla besleniyoruz ve bu kirliliğin etkilerini hep birlikte yaşıyoruz" dedi.
“İzmir’e kötülük yapmaktan vazgeçin”
Akın, İzmir’de uzun süredir çözüm bekleyen Basmane Çukuru sorununa dikkat çekti. Akın, Burhan Özfatura döneminden bu yana tartışılan bu alanın ciddi bir problem haline geldiğini belirterek; “Basmane Çukuru denilen yer inanılmaz problemli bir hale geldi. Davalar söz konusu oldu. Biliyorsunuz Yüksel Çakmur bununla çok uğraşan bir belediye başkanıdır. şimdi bizim belediyemiz duyduğumuza göre kendi belediye yerini yaptırmak karşılığında orasını veriyor. Şimdi orada korkunç bir değer var. Dolayısıyla buranın basitçe ticari hesaplar içerisinde yapılmasını bizim kabul etmemiz mümkün değil. Ben burada mesela sesleniyorum, eğer bu konuda herhangi bir karar alınacaksa belediye başkanı tek başına burada yetkili değildir. Meclis üyesi bu konuda yetkilidir. Meclis üyelerin hepsini bu konuda sorumluluk olması gerektiğini düşünüyorum. Bu kentin değerlerine, bu kentin geleceğine kötülük etmeye gerek yok. Bu kentin böyle basitçe bir yönetim anlayışıyla ben yaptım olduğu gibi anlaşılabilir bir tarafı yok. Bizim burada odalarımız sivil toplum örgütlerimiz. Yani gerçekten bu tek adam rejimi gibi yönetme anlayışı bizim bu kentimize yakışmaz. İzmir bir bakıma Türkiye'nin demokratik gelenekleri bakımından çok kıymetli bir süreçten geçiyordu. Ama bu dönem benim kaygım şudur; kötü bir şekilde kesintiye uğrayacak ve dolayısıyla kentin ortak değerleri sürdürülemez hale gelecek gibi gözüküyor. Bu sadece basit bir yer meselesi ile ilgili değil, anlayış olarak bahsediyorum. Mesela şimdi bu kentin yıllardan bu yana yerel yönetimde, büyükşehirlerde kadroları var, birikmiş kadroları var. Bu kadroların birçoğu değişmiş durumda ve basına yansıyan kötü bir şey var. Büyükşehir Belediye başkanın kullandığı kavramlar, kendi kadrosu hakkındaki söylediği sözler hiç yakışıklı değil. Bir yönetim barışı, bir kentin yönetilmesindeki, iş barışını sağlayacak ve kolektif aklı hayata geçirecek bir anlayış geliştirilemez mi? Yani sen birlikte çalıştığı insan hakkında kötü düşünüyorsan arkamdan dolaşıyorlar, kötü yapıyorlar diyorsan o insanlara çalışma koşulları sağlayamazsın. Bu kentin geleceği hakkında bir fikir birliği yaratma çabası vardı aslında geçmiş dönemde. Bu gerçekten Türkiye'de başka türlü bir hayatın yaratılması bakımından demokratik kültürün oluşturulması bakımından kentin ve çalışanların barış içerisinde ortak çalışması kıymetliydi. O nedenle buradan belediye başkanına seslenmek istiyorum. Gerçekten bu yönetim anlayışından vazgeçin. Bu İzmir’e kötülük yapmayın. İzmir’e bu kadar kötülük yaparak sürdürülebilir bir şey olduğunu düşünmüyorum. Eğer Türkiye'nin her tarafında AK Parti geriliyorken İzmir'de daha çok yükseliyorsa bunun sebebi bu kentin yönetimindeki yaşanan problemlerin bir parçasıdır” diye konuştu.
“Demokratik anayasa yapılabileceğine inanmıyoruz”
Akın, Anayasa tartışmalarına da değinerek, AK Parti’nin Anayasa konusunda hukuku hiçe sayarak bir süreç yönettiğini belirtti. Akın, “AK Parti ne istiyor? Daha fazla baskı, daha fazla otoriterlik mi? Esas mesele şudur: Anayasa, AK Parti için Erdoğan’ın bir kez daha Cumhurbaşkanı olabilmesi için gerekli yetkiyi sağlama çabasıdır. AK Parti, Anayasa meselesini Erdoğan’ın yönetimde kalması olarak görüyor” dedi. Akın, DEM Parti olarak anayasa değişikliğini istediklerini vurgulayarak, “Biz parti olarak demokratik bir Anayasa istiyoruz. Çünkü mevcut sistem, daha fazla baskı, daha fazla otoriterlik ve hukuksuzluk üretiyor. Mevcut Anayasa’ya bile uyulmayan bir ortamda, demokratik düzenin sağlanması gerektiğine inanıyoruz. Ancak insanların düşüncelerini ifade ettikleri için hapse atıldığı bir ülkede, gerçek bir demokratik Anayasa’nın yapılabileceğine inanmıyoruz” ifadelerini kullandı.
“Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesi pazarlığı gibi”
Akın, erken seçim taleplerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Akın, seçim talebinin toplumda var olduğunu ancak erken seçimle iktidarın değişeceğine inanmadığını ifade etti. Akın, “Bir seçime ihtiyaç var ve bu yönde bir talep de var. Ancak erken seçimle bu iktidarın gideceğini düşünmüyorum, en azından şu aşamada. İktidar, kaybedeceği bir seçime girmek istemeyecektir” dedi. Erken seçimin iki yolla yapılabileceğini belirten Akın, “Ya Cumhurbaşkanlığı yetkisiyle ya da 360 milletvekilinin oyuyla erken seçim kararı alınabilir. CHP'den gelen bir çağrı var, Özgür Özel 2025 Kasım ayını işaret etti. Bu tarih, bize Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesine yönelik bir pazarlık gibi görünüyor” ifadelerini kullandı.
“Bu yasanın geri çekileceğinden umutluyum”
Akın, sokak hayvanlarına ilişkin kanun teklifinde yer alan "ötanazi" kavramını eleştirerek, bunun gerçekte "öldürme" girişimlerini hafifletmek için kullanıldığını söyledi. Akın, “Kabul edilen yasa, bir katliam yasasının parçasıdır. İnsanların yaşama hakkı olduğu gibi hayvanların da yaşam hakkı vardır. Başından beri bu teklife karşı çıktık, ancak maalesef meclisten geçti. Yine de geri adım atılacağını düşünüyorum” dedi. Akın, bu yasanın geri çekilmesi için üç kentte miting düzenleyeceklerini belirterek, “29 Eylül saat 16:00’da Cumhuriyet Meydanı’nda buluşup Gündoğdu Meydanı’na doğru bir yürüyüş gerçekleştireceğiz. Herkesi bu yürüyüşe davet ediyoruz. Bu yasanın geri çekileceğine dair umutluyum” ifadelerini kullandı.