İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, geçtiğimiz gün İzmir Ticaret Odası'nda (İZTO) katıldığı bir toplantı çıkışında Büyükşehir'e bağlı kamu personelinin eylemine maruz kalmıştı. Kendi personeli tarafından her gittiği yerde protestoya maruz kalan Tugay, bu defa sessizliğini bozarak personeline cevap niteliğinde bir yazılı açıklamada bulunmuştu. Yaptığı açıklamada, "Sosyal Denge Tazminatı’nın yasal sınırlar içerisinde kalması konusunda zorlayıcı hükümler bulunduğunu" öne sürmüş, kamu emekçilerini, "Toplu sözleşme imzalanmazsa kazanılmış haklar da tehlikeye girer" şeklindeki açıklamasıyla da personelini üstü kapalı tehdit etmişti.

İZTO binası önünde protestocu işçilerle karşılaşan Tugay, şaşkınlığını gizleyemedi

İzmir Büyükşehir Belediyesi'nde görev yapan kamu emekçileri, bugün yaptıkları karşı açıklamada her bir işte ve hizmette emeklerinin olduğunu vurgulayarak, "Verimsiz toplantılarda, gösteriş için yapılan tanıtımlarda veya şirket temsilcileriyle görüşmelerde vakit kaybetmiyoruz. Biz İzmir halkı için çalışıyoruz" dedi. Emekçiler, işlerini en iyi şekilde yapmak için gayret gösterdiklerini ve İzmir'e katkı sağlamak için ellerinden geleni yaptıklarını belirtti.

"Lütuf değil kazanılmış hak!"

Başkan Tugay'ı adım adım takip eden çalışanlarının bir bölümü

Başkan Tugay'ın sosyal denge tazminatlarının yasal sınırlar içinde tutulması gerektiği yönündeki açıklamalarına da sert tepki gösteren emekçiler, bu tazminatların düşürülmesini, kamu emekçilerinin haklarına saygısızlık olarak gördüklerini ifade etti. Ayrıca, Başkan Tugay'ın kamu emekçilerini toplu sözleşme imzalamamaları durumunda kazanılmış haklarını kaybetme tehdidiyle karşı karşıya bıraktığına dikkat çekti.
Açıklamalarında, sunduğu gerekçelerin her birinin aşılabileceğini ve konunun mevzuatla ilgili olmadığını belirten emekçiler, kazanılmış haklarının bir lütuf değil, emeklerinin karşılığı olduğunu vurguladı. Başkan Tugay'ın bu gerçeği çok iyi bildiğini ve emekçilerin haklarını gasp etmek istemediklerini belirtti.

Büyükşehir'in kamu emekçilerinin yaptığı açıklama şöyle:

"Sayın İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay,
Bizler İzmir Büyükşehir Belediyesinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında çalışan kamu emekçileriyiz.
Her çalışma döneminde, elimizden geldiğince, gücümüz yettiğince özveri ile üretir ve çalışmaya gayret ederiz. Kamuyu, kamu çıkarını düşünürüz. İzmir’in daha yaşanabilir bir kent olması, İzmirlilerin de daha konforlu ve daha güzel bir İzmir’de yaşaması içindir bu.
Elbette eksik bıraktıklarımız da olur. Ama o eksiği, çalışma arkadaşlarımızın katkısıyla, edindiğimiz yeni deneyimlerle kapatmaya çalışırız. Çünkü biliriz ki, kamu emekçileri ani ya da zorunlu bir değişiklik olmazsa meslek hayatlarına başladığı kurumda devam ederler.
Bu durum, yaptığımız her bir işin, attığımız her bir adımın iz bıraktığını, gelecekte bir karşılığı olacağını bilmemize yardımcı olur.
Oysa her belediye başkanı, geçici olacağını bilir ve kalıcı bir iz bırakmak için çabalar.
Bir avantajı vardır. Dışarıdan geldiği için, eksikleri hızla görebilir, alışılmış dengeleri hızlıca tespit edebilir. Süresinin az olduğunu bilerek hızlıca işe koyulur.
Ama ne yazık ki, bulduğu ilk yollardan biri de çalışanlar üzerinde otorite kurmaya çalışmak ve kendi söylediklerine birebir uymalarını istemek olur.
Ne de olsa, iz bırakabilmesi için hiçbir şey eskisi gibi olmamalıdır.
Yine de gözden kaçırdığı bir durum vardır. Hayatta ve doğada hiçbir şey tek yanlı değildir.
İzmir Büyükşehir Belediyesi'nde de böyledir.
İzmir Büyükşehir Belediyesi adına üretilen her bir işte, verilen her bir hizmette emeğimiz olduğunun farkındayız. Ve açıkça söylüyoruz: Bu emeğin, idarecilerin emeğinden çok daha fazla olduğundan da eminiz.
Bizler verimsiz toplantılarda, gösteriş için yapılan tanıtımlarda, şirket temsilcileri ile görüşmelerde vakit kaybetmiyoruz. Çalışıyoruz.
Bir farkımız daha var. Biz İzmir halkı için çalışıyoruz.
Zamanının büyük bir bölümünü politikacıların, şirketlerin, tanıdıkların, güç gruplarının işlerini halletmek için ayıran idareciler olduğunu gördük. İdarecilerin kapısını rahatça çalan, bazen o kapıyı çalmaya gerek bile duymadan içeri girenlere çok tanık olduk.
Biz ortada ihale bile yokken, "İhaleyi bu arkadaşlar alacaklar, tanıştırayım" diyen idarecileri gördük.
Biz, "Emir üstten geldi, belgeleyi imzalamalısınız" diyen yöneticileri gördük. Yasaların nasıl ekarte edilmeye çalışıldığını yaşadık.
Bunlar her dönem oldu.
Biz de her dönem bunlar olmasın diye çabaladık ve özellikle seçim dönemlerinde bir değişim olmasını istedik.
İçten içe, yeni dönemin bir öncekinden daha kötü olacağını bilsek bile, daha iyiye, daha güzele olan özlemimiz hep sürdü. Hep bir umut aradık.
Umudu ararken bize, ürettiklerimize ve yaptıklarımıza saygı duyulmasını bekledik hep.
Evet, doğru duydunuz. Saygı duyulmasını…
Günlük bir çalışma rutininde, idarecilerin çalışanları görmezden gelmesini, sorunların kaynağı olarak çalışanların göstermesini, bizleri az çalışmakla itham etmesini ya da yoğun iş yüküne maruz bırakmasını hayatın doğal akışı olarak kabul edemezdik çünkü.
Yapılan tüm iyi şeylerin idareciler tarafından yapıldığının söylenmesine, eksik ya da hataların ise sadece çalışanlara fatura edilmesine bu yüzden hep itiraz ettik.
İnsanın, yaptığı işe ve kendisine saygısını yitirmesini kabul edemezdik.
Bunları neden mi anlatıyoruz?
Sosyal denge tazminatlarının düşürülmesini, kamu emekçilerine saygı duyulmaması olarak anlıyoruz çünkü.
Sunduğunuz gerekçelerin her birinin aşılabileceğini, konunun mevzuat olmadığını, kimsenin kimseden bir lütuf beklemediğini, konunun emekçilerin kazanılmış hakkı olduğunu çok iyi biliyorsunuz.
Ve bildiğiniz bir konuyu, size anlatmamıza gerek yok.
Bir yandan da, her belediye başkanının, kendisine bağlılık gösteren ve sözünden çıkmayan idareciler ile çalışmak istediğinin farkındayız. 
İzmir Büyükşehir Belediyesi'ndeki 300'ü bulan idareciyi zor durumda bırakmak istememenizin bu durumla ilişkisini de görüyoruz. 
Ama 300 idareciyi gerekçe göstererek 6000 kamu emekçisini zor durumda bırakmanızı nasıl kabul edebiliriz?
Acaba o idareciler arasında, geçmiş dönemde İzmir Büyükşehir Belediyesi'nde çalışmış olan ve sosyal denge tazminatının 4688 sayılı kanunca belirlenen sınırın üzerinde kalan miktarını almayı kabul etmemiş kaç isim var? Sayabilir misiniz?
Kendileri o ücretleri aldığı dönemde sorun yoktu da, iş sorumluluk almaya gelince mi değişti?
Bilmenizi isteriz, idareciler sorumluluk almaktan çekinebilirler ama biz, her ürettiğimiz işte olduğu gibi, bu konuda da sorumluluğu üstleniriz, o sorumluluğu onlara bırakmayız.
Ne de olsa, mevki, makam, taşıt, yönetim kurulu üyeliği, huzur hakkı gibi nedenler ile değil, güç sahiplerinin beklentilerini karşılamak için değil, İzmir halkının ihtiyaçlarını karşılamak için çalışıyoruz.
Saygılarımızla.
İzmir Büyükşehir Belediyesi Kamu Emekçileri"

Muhabir: Veli Uslu