Bundan 106 yıl önce göğüs göğüse verilen Çanakkale savaşı, insanlık tarihinin en acımasız mücadelelerinden biridir…
Büyük Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk habercisi olan bu kanlı savaş, düşman ülkelerin kolay lokma olarak gördüğü ancak vatan evlatlarının ölümüne direnişiyle karşılaştığı bir varoluş destanıdır.
Komutanı ise Gazi Mustafa Kemal’dir.
Büyük Atatürk’e ve şehitlerimize şükran borçluyuz, bağımsızlık borçluyuz, özgürlüğümüzü borçluyuz, onurumuzu borçluyuz.
***
1915 Çanakkale direnişi, Türk'ün varoluş tarihinin en önemli savaşlarından biri.
Kimse bunu inkar edemez, düşman güçler bile, bu ölümüne direniş karşısında hayranlığını gizlememiştir.
Çünkü Çanakkale savaşı, hem bir kahramanlık destanıdır hem de bir ulusun, emperyalist güçlerin "oldu bitti"sine karşı verilen kanlı bir direniştir.
Kurtuluş Savaşı'nın ilk ateşidir. Dünyanın en görkemli savaşlarından biri olan ve insanlığa örnek olan Türk'ün bağımsızlık mücadelesinin komutanı olan Atatürk'e ilham kaynağı olan bir mücadeledir.
Çanakkale'de savaşan ve hayatını kaybeden yüzbinlerce Türk askeri, o gün, bugüne birlik ve beraberlik mesajı vermiş, "Bu vatanı kanımızla, canımızla kazandık, siz kavga edin, birbirinizi karalayın" diye değil, demiştir.
Şehitlerimizin mesajı kısa ve nettir.
***
Bugün, demokrasi mücadelesi veren bir ülkenin evlatlarıysak, bunu askeri deha Atatürk'e ve şehitlerimize borçluyuz.
Bugün, çağın her nimetinden yararlanıyorsak, bunu o ölümüne mücadeleye borçluyuz.
Bugün, ağır aksak ilerlesek de, dünyanın saygın devletleri arasında gösteriliyorsak, bunu hayatı pahasına cephede kahramanca savaşan dedelerimize borçluyuz.
***
Onun için şikayet etmeye hakkımız yok.
Onun için bahane yaratmaya hakkımız yok.
Onun için vatanın bir karışını bile kimselere kaptırmaya hakkımız yok.
Onun için geçmişe, atalarımıza, o zor koşullarda yaptıklarına, yoktan var etme becerilerine dudak bükmeye hakkımız yok.
Bu güzel vatanı onlardan emanet aldık; kimselere vermeyiz, vermeyeceğiz.
Bunun için, 106 yıl önceki gibi, kora kor ölümüne savaşmaya hazırız.
***
Bugün, o ölümsüz destanı yaratan, bize bağımsızlık armağan eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve ölümsüz Mehmetçiği anma günüdür. Yüreğimizin vefa borcu hiç bitmeyecek.
Sizlere bugün, 18 Mart kahramanlık destanına özel bir öykü paylaşmak istiyorum; o hayatlarını ortaya koyan kahramanları anmak adına...
---
Çok savaşlar görmüştü Hüseyin Dede... Çok cephede mücadele etmiş, hep başı dik çıkmıştı... Ama Çanakkale ruhunu hiç unutamıyordu.. Ağır yaralı çadıra getirdikleri o gün bile, halinden şikayet etmemiş; "hemen yaramı kapatın, arkadaşlarımın yanına gitmeliyim. Vatanımın kurtuluşunda onlar gibi hep ön cephede olmalıyım. Kurşun yarası bana engel olamaz" diyerek apar topar çadırdan kaçtığı o günü, acı bir anı olarak hatırlıyordu...
Ama torunu Emre'nin durumu onu çok üzüyordu. Aslında Emre, akıllı, coşkulu, heyecanlı bir çocuktu; 5. sınıfa gidiyordu, sınıfın en iyisiydi... Kendisine verilen görevleri yapıyor, ödevlerini aksatmıyor, bilincini sürekli yeniliyordu. Lise öğrencisi ile tartışabilecek, konuşabilecek bir bilgi birikimine sahipti.
Ama ona rağmen konuşmuyordu... Sürekli tedirgin ve üzgündü..
***
Bir sabah kahvaltıdan sonra, Hüseyin dede, Emreciğin yanına sokuldu, şakalaşmaya çalıştı...
Yok, Emre gayesizdi... Sıkıntılı, huzursuzdu...
"Atatürk'ün ülkeyi emanet ettiği çocuklar, böyle amaçsız, keyifsiz olamaz" Hüseyin dedi, sitemkar bir tavırla...
Emre düşünüyordu.
Hüseyin Dede devam etti: "Bu ülkenin geleceği sizin omuzlarınızda yükselecek. Daha bugünden böyle somurtursanız, bizlere nasıl moral vereceksiniz, nasıl dünyanın en güçlü ülkelerinden biri olacak bir Türkiye... Hele sizin umutsuz olmaya hiç hakkınız yok..."
Emrecik, yerinden doğruldu; pencereye yanaştı, yol kenarındaki ağacı süzmeye başladı. Ağacın altında iki genç yatıyordu, dışarısı soğuktu ve üzerlerinde bir örtü yoktu, elbiseleri yırtık pırtıktı...
Gözleri dolan Emre, hışımla dedesine dönüp "görüyor musun tonton dedem, onca savaşta öne çıkan, ölümüne savaşan sen ve senin gibi kahraman Mehmetçiklerin bizlere emanet ettiği vatanın çocukları aç, sefil ve sahipsiz... Benim nasıl umutlu olmamı beklersin... Biz bir avuç çocuk güvende... Ama milyonlarca çocuk güvensiz, geleceği yok...
Emre'nin bunları söylerken dudakları titriyordu, Hüseyin Dede de gözyaşlarını tutamamıştı...
"Gel yavrum" dedi, "İşte bunun için umutsuz olmaman gerek, işte bunun için çok çalışman, onları sahip çıkacak olanakları yaratman gerek... Atatürk'ün çocuklarının umutsuz olmaya, tembel tembel oturmaya, başkalarına el avuç açmaya hakkı yok... Onurun için, insanlık için, topraklarından beslendiğin bu güzel vatanın geleceği için çalışmak zorundasın... Ben her zaman senin yanındayım..."
***
Emre bugün başarılı bir işadamı... Yanında yüzlerce insanın çalıştığı, aileleriyle güven içinde yaşadıkları bir kurumu yaratan başarılı bir girişimci...
Çocukluğundan bu yana eline geçirdiği her imkanı kullandı, zamanını boşa harcamadı, bilgi dağarcığını hep genişletti... Ülkesini, dünyada gururla temsil etti... Hiç boyun eğmedi, hep başardı...
Evlendi de, şimdi iki çocuk babası...
Emre, büyükbabasıyla yaşadığı o günü hiç unutmadı; bugün sokak çocukları için çok amaçlı sıcacık bir ev kurdu; yüzlerce çocuğa aş, eğitim ve gelecek sağlamaya çalışıyor.
Çevresindeki dostlarını da buna yönlendirdi... Bugün çok geniş bir ailenin sade bir üyesi...
Yine mütevazı, yeni düşünceli, yine arayış içinde... O, Atatürk'ün ülkeyi emanet ettiği gençlerden biriydi... Hüseyin Dede'nin başı dik torunu...
Şimdi gençlere, "vatan onuru" için gururla mücadele etmenin yollarını gösteriyor.
GÜNÜN SÖZÜ
Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik misalidir. Emin olmalısınız Çanakkale muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur.
Atatürk