CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Ankara İl Danışma Kurulu toplantısında konuştu. Özel, “Ömrü savaş meydanlarında geçen kurucumuz, kurtarıcımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tüm bu süreçlerin sonunda 20 Nisan 1931’de ülkemize ve partimize, hatta dünya siyasetinde kendisini takip eden ve edecek herkese çizdiği istikamet şudur: Cumhuriyet Halk Fırkası’nın umumi siyasetini şu kısa cümle açıkça ifadeye kafidir zannederim. Yurtta sulh, cihanda sulh ilkesi için çalışıyoruz. Parti olarak aynı istikamette yolumuza devam ediyoruz. Özel, şunları kaydetti:
Bunun için olmazsa olmazımız...
“Şimdi o gün CHP değişirse, Türkiye değişir demiştik. CHP’de genel başkanın, MYK üyelerinin değişmiş olması değişimin tamamlandığını değil sadece başladığını gösteriyordu. Bu önemli sorumluluk artık bize partinin Türkiye’yi değiştirecek şekilde kendini değiştirmesini öğütlüyordu. Bunun yazılı belge açısından iki somutlaşmış hali var. Bir tanesi parti tüzüğü. Türkiye’ye demokrasiyi vaat ediyorsanız, kendi içinde demokratik olacaksınız. Türkiye’ye demokrasi vaat ediyorsanız, parti içi demokrasiyi öne alacaksınız. Bunun için olmazsa olmaz örgütün sesini her aşama, kademe ve her kararda dinleyip, örgütün iradesine saygılı olacaksınız. Bir diğeri partinin hiç şüphesiz nasıl yönetileceğini tarif eden tüzük kadar önemli parti programı.
Bir parti programımız var. Kötü bir program değil. Okuyanı utandırmaz, uygulansa bugünden iyi olur ama yazıldığı günden bugüne zamanın getirdiklerini kapsamayan, geleceğe dönük söyleyeceğimiz sözlerde eksik kalan noktası var. Biraz kısalması gerekiyor. Netleşmesi gerekiyor.
Türkiye’ye CHP iktidar olduğunda nasıl yönetir sorusuna cevap vermesi gerekiyor. 4-9 Eylül arası, öyle kurultayı iki günlük, tüzük kurultayını bir günlük yapmayalım, bu partinin tarihinde uzun kurultaylar, 10-12 günlük kurultaylar var. Bolca tartışalım. Bolca çalışalım ve sonunda bu salondan güçlenerek çıkalım denen ve benim çok katıldığım bu söyleme uygun olarak 4-9 Eylül arası altı günlük bir değişim kurultayını öngördük.”
Atatürk o tarihi işaret etmişti...
“Bu değişim kurultayı önce tarihe güçlü bir atıfla geçecek. 4-9 Eylül arasındaki kurultay, ilk gününde 4 Eylül günü tarihe kuvvetli bir atıf yapacak. Parlamento grubumuz, il başkanlarımız, Parti Meclisi üyelerimizin temsiliyetiyle, güçlü bir katılımla birlikte Sivas’a gideceğiz.
Değişim kurultayını Sivas’ta başlatacağız. 5’inde tüzük komisyonu, Ankara İl Başkanımızın mensuplarından biri olduğu, 81 ilden tercihen il başkanlarını, katılamıyorlarsa konuya hakim görevlendirdikleri bir il başkan yardımcısını ya da herhangi bir üyeyi davet ettiğimiz, parlamento grubumuzdan iki arkadaşımızı, bir kadın ve bir erkek görevlendirdiğimiz, Parti Meclisimizden üç arkadaşımızı iki kadın ve bir erkek görevlendirdiğimiz, Dil Derneği’nden anında yazım ve dil bilgisi desteği alan ilgili genel başkan yardımcısının başkanlık ettiği komisyon son toplantısını yapacak. O toplantı tüzüğümüze, kurultaya önerilmek üzere son şeklini verecek.
Havada tüzük taslakları uçuşuyor. Yalan, yanlış bilgilerle birileri partiyi sosyal medyadan karıştıramayan ya da çıktıkları televizyon programları ile karıştıramayan, iktidara müzahir gazetecilere sözde sızdırdıkları bilgilerle karıştıramayanlar şimdi sahte tüzük taslakları ile çıkıyorlar. Tüzük taslağının Ankara İl Danışma Kurulu’nun görüşü alınmadan şekli verilmiş olabilir mi? Tüzük taslağı yarın Parti Meclisi ile tartışılmadan verilmiş olabilir mi? 128 milletvekili gelip tüzüğü konuşmadan tüzüğün bir taslağı oluşmuş olabilir mi? Bazısı ham taslak. Bazısı tamamen uydurma.”
6'sında tüzüğümüzü ortaya koyacağız...
“Birazdan bir iki nokta için değineceğim ki ne düşünüyoruz, sakın kendinizi de o alanlarda kısıtlı sanmayın. Olmadık bir şeyi var sanıp da eleştirmeyin. Ya da olmadık bir şeyi yok sanıp da sessiz kalmayın diye bir iki netleşme yapacağım. Ama şunu görmek lazım ki 5’inde tüzük taslağına hepimiz adına oluşturulmuş komisyon son şeklini verecek. 6’sı sabahında kurultay salonunda yeni bir komisyon birtakım önergeleri tartışmak üzere bir araya gelecek. Sonrasında 6’sında tüzüğümüzü, Türkiye’nin en demokratik, kadın haklarına en saygılı, gençleşmeyi en öne alan, geleceğe en doğru perspektiften bakan bir şekilde kimsenin öncekinden kötü oldu demeyeceği, bir kazanımda geri gittik demeyeceği ama çok önemli kazanımları hep birlikte elde edeceğimiz bir tüzüğü ortaya çıkaracağız. Keşke, olabilecek en mükemmelini yazsak. Ama o uğurda çalışılacak.
Elbette yazılı metinler mutabakat metinleridir, aynı anayasalar gibi. Meri olabilmesi, yürürlüğe girebilmesi için çoğunluğa ihtiyaç var. O çoğunluk, keşke oybirliği ile olsa, onu çok özlüyoruz ve Türkiye’ye çok iyi bir mesaj olur. Ama en iyi tüzüğün üzerinde uzlaşma çabamız var. Bunun dışında kimsenin bir planı, projesi ve bir başka çabası yok. Sonra 6 Eylül günü bu işi bitirdikten sonra 7-8 Eylül günleri biz Türkiye’yi geldiğimizde nasıl yöneteceğiz sorusunun cevabı, programımızın hazırlığına başlıyoruz.
7-8 Eylül’de o toplantıda akademisyenler, bütün örgütümüz ve delegelerimiz olacak. O toplantıda Sosyalist Enternasyonal'in tüzük ve program kurultayının 20 üyesi olacak. Sol ve sosyal demokrat partilerin kendi ülkelerine çizdikleri yol haritası ve perspektife katkı sağlayan heyetten görüşmeciler olacak. Masalara ayrılacağız. 20-25 masa. Bir yerde sendikalaşma ve iş güvencesi tartışılırken, bir yerde sosyal yardımlar, bir yerde biraz önce Mansur Başkanın söylediği Türkiye’de yönetim sistemi yani altında imzamız var. Güçlendirilmiş parlamenter sistemi, buna en kısa sürede ne şekilde geçeceğimizi, bu geçiş sürecinde hangi yetkileri, kimin ne kadar kullanacağını, neyi kullanmayacağını, hepsini tarif edeceğimiz ve geldiğimizde biz bu ülkeyi yargısı, dış politikası, iç politikasıyla nasıl yöneteceğizin çalışılacağı iki günlük masalar olacak. O masalardan metin çıkmayacak. O masalardan 6-8 ay hazır olduğunda tekrar kurultayı çağırıp onaylayacağımız metni, nasıl tartışmamız gerektiği, nasıl heyetler oluşturmamız gerektiği, bu heyetlerin nerelere gidip, kimlerle nasıl temas etmesi gerektiği görüşülecek.”
Devleti devlet gibi yöneteceğiz...
“Dünyaya bakacak komiteler oluşturulacak. Kendi içimizde çalışma grupları oluşturulacak. 81 ile belki 200 büyük, 300 büyük ilçeye gidip oranın meslek odalarıyla, kamu kuruluşu niteliğindeki meslek odaları, vakıfları, kanaat önderleri ile tartışarak, gençlerin dinleneceği. Örneğin milli eğitim ile ilgili çalışan veli derneklerini, sendikaları, eğitim kurumlarını teker teker dinleyecekleri, bütün Türkiye’den gidip biz iktidar istiyoruz ama siz nasıl bir iktidar partisi istiyorsunuz, iktidarımızda bizden ne istiyorsunuz diye önce talep toplayacağımız, sonra oturup Ankara’da enine ve boyuna çalışacağımız, hazır olduğumuzda kurultayı yeniden çağırıp, biz geldiğimizde milli eğitim bu, dış politika bu, yönetim sistemi bu, sosyal devlet bu diyeceğimiz bir programı ama sembolik olarak söyledim, devleti nasıl yöneteceğiz? Sürdürülebilir, yeşil, çevreye duyarlı, şirketlerimizin karşısındaki en büyük risklerden biri olan sınırda karbon vergisi risklerini gören, çözen, kamuda şirketlerde kadınların istihdamını güçlendiren, kolaylaştıran ve onları hak ettiği yere taşıyan politikaları hep beraber konuşacağız.
Hep birlikte razıysak, program kurultayını toplayıp, o gün de iki, üç gün tartışıp, bütün Türkiye’ye şunu göstereceğiz. Önce talep toplayacağız. Sonra da CHP’yi, birileri demesin siz de mi devlet değil şirket gibi yöneteceksiniz? Devleti devlet gibi yöneteceğiz, son derece kamucu yöneteceğiz ama topladığımız talebin karşılığında bu sefer bu partinin önerisini halkımıza, milletimize arz edeceğiz.
Onun üzerinden yürüyeceğiz hep beraber. Herkes hangi konuda ne konuşacağını, ne savunacağını, sınırlarımızı, ortak mutabakatımızı, gelecekteki hükümet programımızın çerçevesini, iskeletini öğrenmiş olacak. İşte bu değişim kurultayında, 7-8 Eylül tarihleri bu program kurultayını başlangıç toplantıları olacak. Ardından 9 Eylül günü yine tarihe önemli bir atıfla, hem Türkiye’nin düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümünü, İzmir’den düşmanın denize dökülüşünü yıl dönümünü, hem de Türkiye’nin birinci partisinin kuruluş yıl dönümünü hep birlikte törenlerle kutlayarak, kurultayımızı bitireceğiz ve bütün arkadaşlarımızı memleketlerine huzur halinde yollayacağız.”
Kurultay yapacağız demişler ama...
“Bu süreçte tüzük ile nisandan beri meşgulüz. Geçen kurultaydan sonra ben genel merkeze geldim, genel başkan olarak. Kurultayda söz vermiştik. Tüzüğü değiştireceğiz. Hem Kemal Beyin, Sayın Genel Başkanımızın, hem kendi değişimle ilgili ortaya koyduğumuz tutum belgesinin, kırmızı kitabın gereğini yapacağız. Partinin hukukçularını çağırdım. Hazır mıyız dedim, değiliz dediler. Niye dedim, öyle bir kurultay yok dediler. Niye dedim, gazete ilanı verilmedi dediler. Verelim dedim, önce PM’yi toplayıp karar alın dediler. PM’yi topladım, karar alıp tüzük kurultayı desek, 25 Aralık. İl başkanlarını çağırdım. Dediler ki herkes aday belirlemiş, kimi adayını çıkarmış çalışırken, biz tüzük diye içe kapanırsak, bu millet bize oyu bırakın selam vermez. Bu kurultayı erteleyelim dediler. O kurultay bu kurultay, gazete ilanı verildi. Karar alındı.
Dört başı mahmur şimdi sakin sakin bu kurultayı gerçekleştireceğiz. Hepiniz takip ettiniz, mahalle bazında görüş istedik. İlçe, il bazında görüş istedik. Hepsi geldi. Dünyadaki 16 ülkenin tüzüklerini tercüme ettirdik. Değişikliklerini gördük. Olumlu yerlerini kaydettirdik, not aldık ve getirdik. Geçtiğimiz günlerde bütün üyelere açık, dijital demokratik katılım üzerinden görüş sorduk. 8 bin görüşe ilave 11 bin görüş daha geldi internet üzerinden. 19 bin tekil görüşü aldık. Tabi bütün üyelerden görüş alırsın da genel başkandan görüş alacaksan, onu normal yöntemlerle yapamazsın.
Geçtiğimiz günlerde Sayın Hikmet Çetin ve Murat Karayalçın ile arabaya bindik. Sayın Altan Öymen’in yanına gittik. Onunla birlikte oturduk, 4,5 saat önceki genel başkanlarımızın görüşlerini bizzat not ettim. Getirdim, ilgili komisyona teslim ettim. Bugün akşam bir aksilik olmazsa sözleştiğimiz üzere Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile bir araya gelip onun tüzükle ilgili geldiğimiz noktayı anlatıp, önerilerini alacağım. Onları yarın erken saatlerde tüzük komisyonuna teslim edeceğim. O yüzden mesele oldu ve bitti değil. Mesele geçmişte hepimizin kötü anılarla hatırladığı birtakım, hani Kayahan bir konsere gitmiş de konserinde havada şişeler uçuşmuştu. Çıkarken sordular. Dediler ki ne oldu, yahu konser diye geldik kanser olduk dedi. Bizim de bazen tüzük değiştirmek için kanser olduğumuz günler oldu.
Öyle bir şeye hiçbirimiz izin vermeyeceğiz: Çünkü bir tek umutları kaldı. CHP kavga edecek. Kendi içinde çatışacak. Oradan bilmem ne olacak, kutuplaşma olacak, bunlar mı yönetecek ülkeyi diyecekler. Vallahi hiç bekledikleri olmayacak. Millete bunlar zaten yönetemiyorlar ülkeyi, Ankara, İstanbul, Adana, Mersin, şimdi 412 belediyeyi nasıl yönetiyorsa bunlar yönetsin ülkeyi diye bizi gösterecekler. Kimsenin endişesi olmasın. Bu arada tüzük kurultayı sırasında Sosyalist Enternasyonal toplantısı burada gerçekleşiyor. Pedro Sanchez, İspanya Başbakanı açılış konuşmasını uzaktan erişimle yapacak.
Çünkü buraya gelse, Başbakan olduğu için resmi devlet ziyaretleri yapması gerekir. Öyle bir takvimi planlamak olası değil. Yarım günlüğüne gelip dönmesi olmaz. Uzaktan erişimle yapacak. Sonra toplantıyı ben yöneteceğim ama Ankara Bildirgesi çıkacak. Bu bildirge BM toplantısı marjında New York’taki toplantıda ben ve Pedro Sanchez tarafından, dünyadaki bütün siyasi akrabalarımızın imzasıyla BM toplantısına sunulacak. Şüphesiz onun da özü kurucu genel başkanımızın öğütünden farklı olmayacak. Yurtta barış, dünyada barış diyeceğiz.”
Bedri ağabey öyle değil dedim...
“Ülke gündemindeki meselelerden sonra biraz daha ilk başta söylediğim bir enfeksiyonu kurutup, sözlerimi toparlayacağım. Meselemiz aslında büyük bir motivasyon, büyük bir birliktelikle 31 Mart seçimlerinden çıktık. 31 Mart seçimlerinde dedim ya TRT’ye sürpriz yaptık diye. Sürpriz ne diye soruyorlardı sürpriz 47 yıl sonra TRT ekranlarında Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin birinci partisi, sürpriz buydu. Biliyorduk olacağını. Beklesinler görsünler yetmedi birinci parti olmak nüfusun yüzde 65’inde, ekonominin yüzde 80’inde, turizmin yüzde 92’sinde CHP’li belediyeler hizmet veriyor ve çok büyük bir coşku, çok büyük mutluluk var. Mansur Başkanın il danışma toplantısını sonradan arkadaşlar söyleyince bakmıştım. O tabloyu görüp Mansur Yavaş’ı ağlatan, hepimizi hüngür hüngür ağlatan o tablodan sonra elbette ki parti birlik ve beraberlik içinde olacak.
Elbette ki parti tartışılmayacak sadece daha iyisi için kendi içinde geliştirici tartışmalar yapacak. Elbette ki onlar tartışacak. Bırakacaksınız AK Parti'yle MHP birbirine düşecek. Bırakacaksınız AK Parti’nin içindeki tartışmalar büyüyecek. Bırakacaksınız Cumhuriyet Halk Partisi iktidara yürüyecek.
Bundan rahatsız olanlar var ve bu rahatsızlıklarını maalesef yalana dolana buladılar. Biraz önce dediğim gibi abuk sabuk taslaklar görüyorum. Saçma sapan şeyler duyuyorum. Bugün sabahleyin Bedri Baykam’ın bir mesajıyla uyandım. Bir taslaktan alıntı yapmış genel başkan seçimi için imza sayısı yüzde beşten yüzde 15’e çıkıyormuş. Çok üzüldüm diyor sizin demokratlığınıza yakışır mı? Bedri ağabey dedim öyle değil böyle, doğrusunu da bugün kayıt altında canlı yayında anlatacağım dedim.”
Gidip delegenin gırtlağına basıp...
“İşin o kısmına doğrudan geleyim hani genel başkan yüzde 5 imza topluyor ya imzaların da daha önce de örnekler oldu 900’ünü topluyor ondan sonra diğerlerine toplayacak imza kalmadı diye isyanlar oluyor, aday olabilecek biri olamıyor, kürsüye çıkabilecek biri çıkamıyor. Benim önerim şöyle oldu, mevcut genel başkan talebi halinde adaydır imza toplamaz toplayamaz. Yüzde beş imza toplayamayan yanmış zaten. O genel başkan 60 tane PM üyesi 130 tane milletvekili var, 60 tane imza toplanacak…
Mevcut genel başkan imza toplamaz, toplayamaz talebi halinde adaydır. Diğer adaylar yüzde 5 imzayla aday olurlar. Teslim edecekleri imza yüzde 10’u geçemez. Ki birileri büyük imzaları toplayıp öbürleri… Hatta benim önerim, tartışın bir kişi birden fazla kişiye imza da verebilir diyorum. Diyorlar ki işte 30 tane aday çıkar bu sefer kurultay bitmek bilmez. Tartışın bir kişi 2 kişiye de imza verebilir olsun.
Çünkü diyordur ki Genel Başkanı dinleyeceğim, evet rakibini de dinleyeceğim ama bunu da dinleyeceğim belki de bu rakibi kürsüde beni ikna edecek. O yüzden ben bu imza toplama hani gidip delegenin gırtlağına basıp il başkanını zorlayıp ilçe başkanını zorlayıp imza toplama işinden bir genel başkan vazgeçecek O vazgeçen niye ben olmayayım dedim, bazıları dedi ki derler ki imza toplayamayacağını düşünüyor.
Dedim isterseniz bana da yüzde 5 yazın ama yüzde 10’dan fazlası olmaz. İllerde ne yapacağız dediler, illerde de yüzde 10 imza var ya onlar da yüzde 15’ten fazlasını veremesin bir aday dedim. Bir il başkanı turlayıp 600 delegenin 400 imzasını getirmesin, en fazla 90 imza verebilsin, demokratik yarışın önünü kapatmasın. Diyorlar ki genel başkan adaylığı için yüzde 15 hani ildeki verilecek maksimum imza. Minimumu değiştirmiyoruz, genel başkan imzasını değiştirmiyoruz, herkesin önünü açıyoruz bunu böyle kullananlar var.”
Tüzükte ilk kaldıracağımız madde...
“Dün çok üzüldüğüm bazı şeyler de okudum mesela efendim genel başkan ön seçim sözü verdi etrafındakiler o sözü tutturmak istemiyor, namusu, şerefi üzerine söz verdi genel başkan falan. Arkadaşlar şunu bırakalım Tayyip Erdoğancılık oynamayalım. Tayyip bey iyi de etrafı kötü. Yok öyle bir şey.
Genel başkanın etrafı yanlış yapıyorsa vebali genel başkanadır. Genel başkana rağmen etrafı yanlış yapıyorsa orada zaten bir genel başkanlık sorunu vardır. O yüzden ne yapılıyorsa, ne olacaksa, benim yanımdaki sağımdaki solumdaki bir yanlış yapıyorsa hesabını benden sorun ama ben ilk seçildiğim kurultayın ertesi günü anahtar liste çıkardılar üstüne yazalım dediler, örgütün anahtar listesi, dedim hepsini temsil etmiyoruz. İl başkanlarının anahtar listesi, dedim bu doğru değil yazın oraya Özgür Özel’in anahtar listesi, küsen de bana küssün kızan da bana kızsın.
Eğer Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanıysanız ben bilmiyorum ben karışmıyorum etrafım yanlış yapıyor diyemezsiniz. O yüzden o dünkü ön seçimi kaldıracaklarmış diyen arkadaşa şunu söylüyorum geçmişte ön seçim vardı ön seçim yapma iradesi yoktu.
Ön seçimi savunanları da biliyorsun karşı çıkanları da biliyorsun. Eğer geçen tüzükte önseçim yapma imkanı yoktu diyen karşıma gelsin ama geçen seçimde şöyle bir madde vardı, eğer ittifak yapılacaksa ön seçim yapılmayabilir. O maddeye dayanarak ön seçim yapılmadı. Bu tüzükte ilk kaldıracağımız madde bu arkadaşlar. İttifak varsa ön seçim yok maddesini kaldırıyoruz, uzay boşluğuna gidiyor.
Aynı tüzükle ben yerel seçim yaptım Türkiye’de ön seçim isteyip yapmadığımız bir belediye meclisi ya da bir belediye başkan adaylığı gösterin. Ön seçim isteyip yapmadığımız ama bütün ilçelerimiz dedi ki ön seçim kavga çıkarır aman merkez yoklaması yapın. Bir tanesine dönüp anketsiz karar vermedik, Parti Meclisinde anketini göstermediniz bir tane yok, ön seçimde ısrar edip de ön seçimi alamayan bir tane örgüt yok. Çankaya'da önseçim yapılma iradesi çıksaydı Çankaya'da ön seçim yapılırdı.”
Aksini iddia eden çıksın konuşsun...
“Cumhuriyet Halk Partisi’nin geçmişte nasıl aday belirlediğini, bugün nasıl aday belirlediği hepimiz biliyoruz ama örneğin arkadaşlar diyor ki efendim bazı görevden almalar var. Neymiş 2 il başkanı ve bir Ankara delegesi değişimci olmadığı için görevden alındı. Aynı arkadaş diyor. 2 il başkanından birisi hatta söyleyeyim Hakkari. Düpedüz yakını AK Parti'den aday olduğu için kendisi çekilip AK Parti adayına oy verdiği için görevden alındı. Bütün kanıtlarıyla sabit, diğeri partinin seçilmiş genel başkanına sövdüğü için görevden alındı. Hakaret ettiği için görevden alındı. Ankara delegesi de Nallıhan seçimini kazandık mı arkadaşlar? Nallıhan seçimini kazanmayalım diye çalıştığı için görevden alındı. Aksini iddia eden varsa çıksın konuşsun.
AK Parti'ye çalıştı diyor. 3 delege görevden alınmış, biri il başkanıyken AK Parti'ye çalışmış, biri Nallıhan’da AK Parti'ye çalışmış. Hepsi birden kafa sallıyor. Bir tanesi bana küfrettiği için görevden alınmış arkadaş diyor ki bu arkadaşların döneminde Van ve Elazığ il disiplin kurulları, doğal delegelikleri düşsün diye disipline sevk edilmişler. Disipline. İli almış, ilçeyi almış görevden alabilecek her şeyi almış. Doğal delege, Van ve Elazığ il disiplin kurullarını görevden almış. O arkadaşım çıkıyor.
Şimdi bana değişimci olmadığı için 3 delege disipline verildi diyor. İsim isim belli kimlerin olduğu partiye ne ihanet yaptıkları. O yüzden geçmişte yapılanlar bir yana, örneğin Kayseri il seçiminde merkez için seçime sokmayayım ki Kayseri’yi kazanalım. İstanbul il seçiminde Fatih'i seçime sokmayın ki kazanalım deyip iş yapanların şimdi enfeksiyon yarattıklarını görüyorum. Vallahi de yalan billahi de yalan.
Gelecek seçimlerde bu taslakla ya hakim denetiminde ön seçim olacak bir bölgede, hakim denetiminde ön seçim yoksa örgüt denetiminde ön seçim olacak ama tüzükte kalın harflerle yazacak sonuçlarına aynen uyularak uygulanacak ön seçimdir. Mersin'de altıncı sırada çıkanı ikinci sıraya getiren ön seçim değil.
Bir çıksa şimdi söylesin: Özgür Özel ya da bugün partiyi yönetenler ön seçime karşı diye. Ha hepsini örgütlenip hakim denetiminde yapalım. Yapalım şu sözü nasıl tutacaksınız? Kadınlara ve gençlere verdiğiniz sözü. Bu seçimlerde eğer kadın kotası için pencere, gençlik kotası için pencere demeseydik. 6 bin 300 kadın ve genç belediye meclis üyesi çıkar mıydı?
Biz 6 bin 300’ün 2 binini biz ittirdik. Bu irademiz sayesinde 4 bini ön seçimlerde kendiliğinden çıktılar. Nasılsa gençler öne gelecek anahtar listeye bir tane de genç koyalım dediler, bir tane de kadın koyalım dediler. O yüzden kadınların ve gençlerin teminatı örgüt denetiminde ön seçimdir.”
Yüzde 5'i kadın ve gençlere...
“Balıkesir'de üyenin yüzde 80’ini Körfez’de. Yap ön seçimi 1-2-3 Körfez. Nasıl gideceğiz dağdan merkezden oy alacağım? Yazacağız oraya ilin görüşü alınarak ilin istediği şartları. Hatay’da neden ön seçim yapamıyorsun? Sosyolojisi mümkün değil. O sosyolojiye göre ön seçim yap. Böl bölgelere ona göre ön seçim yap. Bu parti grubunda veteriner yok arkadaşlar, veteriner. Ön seçim yapıyorsun, veteriner çıkmıyor. Vali yok, kaymakam yok. O yüzden şöyle yapılacak arkadaşlar, ön seçimi yapacağız.
Ön seçim eğer ki örgüt denetimindeyse mevcut tüzükte olan yüzde 15 var. Daha önce de söyledim, azaltılması genel kabul görüyorsa azaltırız. Yüzde 5’ini kadınlara ve gençlere vereceğim. Kadın kolları ve gençlik kollarının ilçe, il, genel merkez çalışanlarına. Net. Çünkü şöyle bir şey var. Meclis açılıyor, birisi geçiyor.
Filanca partinin Gençlik Kolları Başkanı. Birisi geçiyor. Filanca partinin Kadın Kolları Genel Başkanı. Birisi geçiyor. O partinin şu ilinde çok başarılı olmuş Gençlik Kolları Başkanı. Bu partinin kadın ve gençlik kollarının kıymetli, talep edilebilen yerler olması lazım. Bunun için salt erkek gözlüğüyle alanımızı kapatır kimse demesin diye mevcut tüzükte olan yüzde15’in yüzde 5’ini objektif kriterlerle kadın ve gençlik kollarına emek verenlere ayıracağım. İkincisi, mevcut grup milletvekili grubu.
Milletvekili grubunun bir kısmının korunması lazım. Bir kısmının yer alması lazım, 120 milletvekili var. Bence eskiden 60-60 dengesi vardı. Bu altmışın otuzu zaten ön seçimden çıkan, ön seçimi tercih etsin. Otuzu da Meclis’teki çalışmaları katkılarından dolayı tercih edilsin Meclis grubu tarafından. Kalanı, yani yüzde 15’in sadece yüzde 5’ini, onu da meslek kotalarını ve çeşitli ihtiyaçları tatmin etmek üzere MYK uygulasın. Yüzde 85’i çatır çatır ön seçimden çıksın. Ayrıca şunu da söylüyoruz. Bu kotalar kullanırken yüzde 15 toplam ya, bir ilde de yüzde 15 ya da 10’u geçemesin. Yani kotanın hepsini İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de kullanılmasın. Yüzde 10 ise Manisa’da 1 oluyorsa maksimum Ankara’da da o bölgesinde 2 olsun. Bana kalsa bölgelerde 1’er olsun da yetmezse 2 olsun.”
Aktif üye-pasif üye ayrımı olmayacak...
“Bunları temin etmeye kafa patlatıyoruz. Çok sevdiğim büyüğümün dediği gibi ‘Hızır geldi, Hızır geldi, Hızır aldı gitti’ değil. Tüzük geçtikten sonra geçmişte olup da elden giden bir yetki olursa biz buradayız. Ama aklınızdan geçmeyen yetkileri bu tüzüğe koymak için gece gündüz gayret sarf ediyoruz. İl başkanlarım şahit, komisyon şahit, bin 200 delege şahit olacak ki bu partiyi hem yönetilebilir hem demokratik hem iktidara hazır bir hale hep birlikte getireceğiz.
Geçen tüzüğü birbirine karıştıran üye, aktif üye, pasif üyeyi aktif-pasif diye ayırmıyoruz. Herkesi birden aktif üye yapıyoruz ama daha sonra diyoruz ki katıldığın toplantıda dijital üye kartları var herkesin cep telefonuna yüklenen toplantının karekodunu okutacaksın puan gidecek. Sandık başında yoklamanı oradan vereceksin, okulun duvarında bile bizim yoklama karekodumuz olacak.
Eğitime katılacaksın puan alacaksın. Madem bu partiyle irtibatlısın oy kullanacaksın. Yok seni başka partiden devşirdiler, kenara yazdılar, aidatını ödemedin, partiye gelip bir selam vermedin, bir bardak çayımızı içmedin, sandıkta durmadın, mitingde iki bayrak sallamadın, ön seçimde oy kullanacaksın. O yok arkadaşlar onu kaldırıyoruz.”
Danışma Kurulu yapmayan görevden alınacak...
“İl-ilçe örgüt tanımı yapıyoruz. Bir örgüt kimlerden oluşur? Belediye başkanını da oraya koyuyoruz. Belediye meclis üyesini de, il başkanını da kadın kolları ana kademenin neresinde durur? Bütün çatışmaları ortadan kaldırıyoruz. Gençlik Kolları nasıl uyumlu çalışır? Hepsini teker teker tarif ediyoruz ve bunları Anayasa Mahkemesi kararına uygun olarak tüzüğün içine dahil ediyoruz. Ben ilk geldiğimizde Merkez Yönetim Kurulu’nu hazırladım. Normalde gazeteden okunması lazım gazeteden basın bildirisiyle geçer alt yazıdan. Öyle yapmadık. O yaptığımı şimdi buraya yazıyorum. Genel Başkan çalışacağı arkadaşlarını belirledikten sonra Parti Meclisi’ne sunacak.
Parti Meclisi’nde belli bir grubu belki idari MYK’sı yani saymanı Genel Sekreteri falan 5 kişi. Genel başkanla bir 6 kişi. Bir bütün halinde diğerleri teker teker. Ya da idari MYK teker teker gölge bakanlar bir bütün halinde güvenoyu alacaklar. Güvenoyu almadan göreve başlamayacaklar. Danışma kurullarını 3 ayda bir yapacak. Yılda 2 danışma kurulu yapmayan ilçenin MYK tarafından düşürülmesini tüzüğe koyuyoruz.
Her seçimden 3 ay sonra mutlaka danışma kurulu yapacak. Yapmayanı görevden alıyoruz. Çok özlediğimiz küçük kurultay kanunda adı değiştiği için ona büyük danışma kurulu diyoruz. Kendiliğinden yılda bir kez seçimlerden sonra yapılan il danışma kurullarını takip eden ay içerisinde bir kez büyük danışma kurulu yapıyoruz. Küçük kurultayın aynı yetkileri ve kapsamına sahip.”
18-25 yaş arasına da, 25-40 yaş arasına da kota...
“Etik kurulu oluşturuyoruz. Üyeler, dijital demokratik katılımla kendileri seçiyorlar. İlçe kongrelerinde mahalle delegelerini ilçe ‘hazırım’ derse ve talep ederse dijital demokratik katılımla bütün üyelerin katılımıyla yapıyoruz. Kadın ve gençlik kotası otomatik uygulanacak. Ama bunu ilçe kabul eder, il de MYK’dan talep ederse olacak geçiş döneminde. Hazır olmayan kimseyi zorlamayacağız. Mahsurlu görülüyorsa uygulatmayacağız. Bunun yanında ayrıca bu cinsiyet yaş kotalarıyla ilgili parti büyük bir sınavdan geçecek.
18-25 yaş arasına bir kota, 25-40 yaş arasına başka bir kota getiriyoruz. Kotaları da yüzde 10 ve 10 yapıyoruz. Bu sayede hem 18-25 arası 10 kişi, hem 25-40 yaş arası 10 kişi olacak. Kadın kotasını yüzde 33’ten bu kongre 40’a bir sonraki 45’e bir sonraki 50’ye eşit temsile üç kongre adımıyla ulaşıyoruz. Burada tarihi bir mesele var. Adım, bütün dünyadaki gelişmelerle uyumlu, kadın kollarımızın talebine yakın, -onlar hemen istiyor ama yakın- şimdi değil 3 kongrede yüzde 50 eşit temsil gideceğiz. Delegelerin çoğu erkek. Bu maddede erkek delegeler tutup ‘hayır’ oyu verirlerse bu bizi başka bir yere götürür.
O yüzden bu maddeler şu anda taslak olan, bugün sizden görüş alacak, yarın Parti Meclisi’nden ve milletvekili grubundan görüş alacak, 5 Eylül günü somutlaşacak maddelerde kadın ve gençlik kotasını bütün erkek delegeleri emanet ediyorum. Sakın ha sakın şöyle bir şey demeyin, yahu hazır değiller. Böyle hazırlanacaklar. Kademe kademe. Ya işte erkek çok yüzdesi az.
Kadının çoğalmasının yolu bu. Bu partinin birinci Genel Başkanı bu partiyi kurdu Avrupa'dakilerden 40 yıl önce kadına seçme seçilme hakkını kullanacak olanağı yarattı. O yüzden şimdi 33, bir dahakinde 40, birinde 45, sonunda yüzde 50. Eğer Atatürk olsaydı bunu üç kongre önce yapardı arkadaşlar, bugüne bırakmazdı. O yüzden bütün erkeklere emanet ediyorum. Hiçbir maddede böyle bir şey yapmayı düşünmem. Ama bu konuda kadınların ve gençlerin önünü kapatacak bir organizasyon hissedersem o maddenin isim okunarak tek tek oylanmasını ve kızlarınıza hesap vereceğiniz bir tutanağa geçmenizi sağlayabilirim.”
Ön seçimden kaçtığım yok...
“Biraz uzun oldu ama bu bunu hem ülkenin gelişmeleri hem Ankara’da katıldığım ilk il danışma kurulu hem tüzükte troller konuşuyor bir şey demem, eskiden işte birtakım sorunları olmuş, partide ceza almış falan kişiler konuşuyor bir şey demem, hırsı var bir şey demem. Ama bu işleri en iyi bilenlerin en çarpık yerden dezenformasyon yapmasına asla yüreğim dayanmıyor. Ben geçen seçimlerde listelerin hazırlandığı gün sırf oradaki bir maddeye dayanarak 69 vekil diğer partilere verilirken o işe itiraz ediyordum. O işi kotaranların şimdi çıkıp efendim ‘Özgür Özel ön seçim yapmayacak mı’ diye laf üretmelerine dayanamıyorum.
Şu kadarını söyleyeyim, ben bu partinin hem evladıyım hem şimdiki genel başkanıyım. 2015’te yüzde 86’yla tüm Türkiye’nin tüm zamanların rekorunu kırmışımdır. Buraya gelmemdeki en önemli güç ön seçimdir. Eğer bir ilde hakim gözetiminde ön seçim yapılmayacaksa, örgüt denetiminde ön seçim yapılacak ve bunun sonucuna uyulacağı tüzüğe kalın harflerle yazılacak. Kimsenin dediği gibi ne ön seçimden kaçtığımız, ne başka bir numara yapmaya çalıştığımız var. Biz numaraları geride bıraktık. Aklımızda bir tane numara var. Yüzde 38 son seçimde aldığımız oy, hedefimizde bir tane numara var, yüzde 51 gelecek seçimde alacağımız oy. Tüzükle ilgili sadece buraya kadar gelinmiş nokta. Hiçbirisi değişmez değil, iyileştirebilirsiniz, geriye götürmeyin, onu kabul etmeyiz. Önerilerinizi bekliyoruz.”