Son günlerde çok konuşulan bu fotoğraf CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu başta olmak üzere masada oturan liderlere tarihi bir görev vermiştir.Liderler partileri adına ben değil biz demeyi öğrenmeli ve partililerine de önümüzdeki süreçte bunu öğretmeleri gerekmektedir.

Unutulmamalıdır ki her ne kadar CHP seçmeni İstanbul’u, Ankara’yı Adana’yı, vs’yi kazandığını düşünse de, bunu tek başına başarmadığına kanaat getirse de, ancak buna kendini inandırdığında bir ittifak zaferi yaşayabilir. Masada oturan Saadet, Deva, Gelecek, DP ve İyi Parti’nin CHP’ye duyduğu ihtiyaç kadar CHP’nin de bu partilere aynı oranda ihtiyacı var. Ve bir de kapalı kutu var bu da HDP ki keza matematiksel olarak seçimlere damgasını vuracak parti konumundadır.

Liderlerin açıklamalarını dinleyerek bu fotoğrafı okumak gerekirse önümüzdeki seçimlerde halkın önüne sandık konduğunda aday üstünden değil rejim üstünden bir siyaset yapılacağı ve kampanya yürütüleceği aşikar gözükmektedir. Seçmene “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” mi yoksa “Güçlendirilmiş Parlementer Sistem” mi sorusu sorulacaktır. Yani alışık olduğumuz Recep Tayyip Erdoğan mı yoksa Ahmet Mehmet Hüseyin filanca mı diye seçmene gidilmeyecektir.Eğer seçimi Ahmet Mehmet Hüseyin filanca kazanırsa tek adam rejimi sona erecek, yeniden önceden defalarca denenmiş parlamenter sisteme geri dönülecek, partiler aldıkları oy nezdinde milletvekilleri ile temsil edilecek, geniş tabanlı bir ittifak oluşacak ve Ahmet Mehmet Hüseyin filanca da bu ittifakın görseli olacaktır.

Peki halk buna hazır mıdır? Alışık olduğu şekilde bir liderin peşinden koşma alışkanlığını bir seçim kampanyası sürecinde bırakabilecek midir? Geçmişte yaşanan ve halk tarafınca hiç tanınmayan MHP kökenli Ekmeleddin İhsanoğlu  ya da kamuoyu tarafınca fazlasıyla tanınan ve CHP adına bir hüsrana dönüşen Muharrem İnce vakaları masaya yatırılıp uzun uzun tartışılmalı, halkın alışkanlıkları gözönüne alınmalı ve bu iki adayın adaylıklarından ders çıkarılarak bir yol izlenmelidir.

Son 2 yıldır medyada yer alan ve ön plana çıkarılan iki popüler isim Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş’ın aday gösterilmesi bu geniş tabanlı ittifakın işine yarar mı? İttifakın diğer oyuncuları bu popüler isimlerin öne çıkmasına razı gelirler mi? Çünkü yazımın ilk başında ben değil biz demeyi sadece liderlerin, partililerin değil seçmenin demesi gerekli diye hatırlatmıştım. Ekrem Bey veya Mansur Bey aday gösterilip de kazanma durumlarında CHP seçmeni CHP’nin kazandığını düşünmeyecek midir sizce? Buna ittifaka katkı koyacak olan diğer partilerin ve seçmenlerin yaklaşımı, hazmetmeleri mümkün olacak mıdır?

Peki kamuoyunda popüler, sevilen , tanınan bir aday yerine güçlendirilmiş parlamenter sistem rejiminin görseli olacak orta düzeyde bir aday bu yarışın ipini göğüsleyebilecek midir?

Bir tarafta 25 yıldır kazanılamayan İstanbul’u kazanan Karadeniz kökenli ( ısrarla belirtmemin sebebi Recep Bey’in karadenizde tulum çıkarmasını düşünmeniz) popüler bir renk İmamoğlu, diğer tarafta MHP tabanı tarafınca sevilen ve saygı duyulan ve 25 yıldır kazanılamayan Ankara’yı kazanan, başka popüler bir renk Yavaş. Diğer tarafta incelenmesi gereken ve popülizmi ile CHP’nin son seçimde puanını yükselten ama kazanamayan İnce. Popülizmden uzak hatra sayılır oy alan ve çok küçük bir farkla kaybeden MHP kökenli İhsanoğlu.

Bu kampanyaların ve adayların sosyolojik olarak tek tek incelenmesi ve halkın bu kampanyalarda neyi dikkate aldığına dikkat ederek ortak aday çalışması yapılmalıdır.

CHP, 1923 yılında Cumhuriyetin kurulmasıyla tek partili dönemde 1946’ya kadar tek başına iktidar olmuş, 1946’da çok partili döneme geçilmesi ile ilk kez bir parti ile yarışa girmiş ve açık oylama gizli tasnif sebebi ile tarihe şaibeli seçim olarak not düşülen bir seçim yarışını kazanmıştır.1949’a kadar tek başına kazanmayı başarsa da 1950 yılında seçimleri kaybetmiş ve o yıldan sonra bir daha tek başına iktidar olamamıştır.Yani koskoca CHP, Cumhuriyet’in ilanından sonra çok partili dönemde sadece 4 sene tek başına iktidar olabilmiştir.1979 senesinde son kez ittifak ile hükümet olmuştur.Yani CHP’nin tek başına iktidar olarak ülkeyi en son yönettiğinde doğan çocuklar bugün 72 yaşında. İttifak olarak ülkeyi en son yönettiğinde ve bunu hayal meyal hatırlayan bizler 50 yaşın üstünde, o dönem reşit olanlar 60 yaşın üstünde, siyaset vs yapanlar yazanlar düşünenler 75’in , 80’in üstünde.

Demem o ki rakı masalarında yıllardır memleketi kurtaran ağbilerimiz , büyüklerimiz bize çocukluk anılarını anlatıyorlarmış.Büyüyünce daha iyi anladım.

Acaba biz olgunlar, ya da orta yaş, hatta ve hatta gençler Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu partiyi bir kez daha ülkenin  yönetiminde görebilecek miyiz, anlatabilecek miyiz? Bunun cevabı bu yuvarlak masanın etrafındakiler de mi? Sandığa gidecek iradenin kafasında bir şey var mı , oluştu mu yoksa bu masadan mı medet umuyor herkes? Masada oturan liderlerden birinin ülkenin bu sıkıntılı günlere gelmesine sebep olan yönetimin geçmiş dönemde Başbakan’ı, bir diğerinin ekonomiden sorumlu altın çocuğu olduğu gerçeği rahmetli Demirel’in dün dündür bugün bugündür felsefesiyle rafa kalkabilecek mi? Önümüzdeki seçimlerin en büyük enstrümanlarından biri olacak olan HDP nasıl bir rol üstlenecek ve bu yuvarlak masanın tavrı ne olacak? 2018 seçimlerinden bugüne dek seçmen sayısına bakılıyor mu, apar topar vatandaş yapılan sığınmacılar göz önüne alınarak? Hepsini her zaman , zaman gösterdi bize.

Bu yazı da mı “zaman gösterecek” diye bitmek zorunda?

“Siyasetle ilgilenmeyen aydınları bekleyen sonuç, cahiller tarafından yönetilmeye razı olmaktır. Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan, halkını esir eden, içerideki cephenin suskunluğudur.”

Mustafa Kemal Atatürk

Görüş, öneri ve bildirimleriniz için [email protected]

HAKAN DOĞANAY I 17.02.2022 I Son Mühür