Son Mühür/Gamze Eskiköy- Eğitim Sen İzmir 2 No’lu Şube Başkanı Zeliha Danyeli, sendikal mücadeleye yönelik baskıların arttığına dikkat çekerek, “Eğitim Sen yalnızca bir sendika değil, toplumsal adalet ve demokrasi mücadelesinin kararlı bir bileşenidir” dedi.

"Dayanışma içindeyiz"

Danyeli, “Yalnızca eğitim emekçilerinin haklarını savunan bir sendika olmanın ötesinde, toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren sorunlara duyarlılığıyla da öne çıkan bir mücadele geleneğine sahiptir. 1990’lı yıllardan itibaren demokratik hak ve özgürlüklerin savunulmasında aktif rol üstlenen Eğitim Sen, eğitimin  parasız, laik, bilimsel,  demokratik, anadilinde olması için yürüttüğü mücadeleyi, toplumsal adalet ve eşitlik talepleriyle birleştirmiştir. Sendikamız, kadın haklarından çevre sorunlarına, ifade özgürlüğünden emekçilerin ortak mücadelesine kadar geniş bir yelpazede sorumluluk alarak, sadece üyelerinin değil, tüm toplumun hak ve özgürlüklerini savunan bir çizgide mücadelesini yükseltmiştir. Bugün de geçmişte olduğu gibi, Eğitim Sen’in tarihi, emek ve demokrasi mücadelesinde toplumun tüm kesimleriyle dayanışma içinde olduğunu kanıtlayan sayısız örnekle doludur” dedi.

Hukuk askıya alındı

Danyeli, “Bu doğrultuda, Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu üniversitelerde üyemiz olan öğretim elemanlarının iradesine ve çağrısına uyarak, 24.03.2025 tarihinde MYK toplanmış ve “İnsan, toplum, doğa yararına üniversite savunumuz çerçevesinde, öğrencilerin Anayasal, demokratik haklarını kullanma iradelerine saygı duyuyoruz, öğrencilerin güvenli bir kampüs ortamında eğitim öğretim haklarını kullanmalarını sağlanması amacıyla öğretim elemanı üyelerimiz açısından 25 Mart 2025 tarihinde hizmet üretmeme kararı vermiştir.  Eğitim Sen’in almış olduğu “hizmet üretmeme” kararı doğrudan eğitim hakkını korumaya yöneliktir ve üniversitelerde ve toplumda yaşanan fiili gelişmelerle ve ayrıca akademik kamuoyunun talepleriyle uyumludur. Tüm bunlara karşın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından sendika MYK üyelerimize karşı resen soruşturma başlatılmıştır.

MYK üyelerimiz savcılıkta verdikleri ifadenin ardından ev hapsi istemiyle mahkemeye sev edilmiş ve bütün MYK üyelerimiz hakkında iki hafta ev hapsi ve sonrasında haftada bir imza atmak üzere adli kontrol tedbir kararı verilmiştir. Tıpkı diğer tutuklamalar gibi, MYK üyelerimize verilen bu cezalar da hukukun, sendikal hak ve özgürlüklerin askıya alındığının somut göstergesidir. MYK üyelerimize verilen bu cezalar doğrudan doğruya Eğitim Sen’in sendikal faaliyetlerini engelleme amacı taşımaktadır. Ancak Eğitim Sen geçmişte olduğu gibi, bu tür baskı ve yıldırma politikaları karşısında geri adım atmayacak sendikal faaliyetlerini kesintisiz sürdürecektir. Eğitim ve bilim emekçilerinin insanca bir yaşam ve demokratik bir gelecek hayalini gerçeğe dönüştürmek için var gücüyle çalışan sendikamız Eğitim Sen her türlü baskı, tehdit ve engellemelere rağmen fiili meşru mücadelesiyle halkın, emekçilerin haklı ve onurlu mücadelesini sürdürmeye dün olduğu gibi bugün de devam edecektir” diye konuştu.

"324 haftadır mücadele ediyoruz"

Danyeli şu sözlere yer verdi:

Siyasal iktidar, seçimle kazanamadığı yerel yönetimleri yargı eliyle cezalandırmaya devam ediyor! Sandıkta kaybettiklerini, hukuk dışı yöntemlerle geri almaya çalışıyorlar. Bu antidemokratik uygulamalarla her seferinde açıkça ilan ettikleri şey şudur: Halkın iradesini tanımıyoruz! İstanbul halkının seçtiği Ekrem İmamoğlu ve tüm bu antidemokratik uygulamalara karşı ses yükselten, direnen ve tepki gösteren yüzlerce yurttaş hakkında verilen gözaltı ve tutuklama kararları  kabul edilemez. İradesinin gaspına, antidemokratik uygulamalara, baskıya ve zulme karşı her türlü hak eyleminin yanında olacağımızı, ülkemizin eşit, özgür, barıştan yana demokratik yarınları için dayanışmayı yükselteceğimizi bir kez daha kamuoyuna duyuruyoruz.

324 haftadır bu meydanda KHK hukuksuzluğuna karşı verdiğimiz mücadele, sadece ihraç edilen eğitim emekçisi meslektaşlarımızın hakları için değil, tüm toplumun adalet ve demokrasi mücadelesinin bir parçası olmuştur. Arkadaşlarımızın hukuksuzca ihraç edilmesi, yalnızca bir sendikaya değil, düşünce ve örgütlenme özgürlüğüne, insan haklarına yönelik bir saldırıdır ve bu saldırı bugün seçilmiş siyasetçiler, gazeteciler, siyasi partiler, sendikalar başta olmak üzere tüm toplumsal kesimlere yönelmiştir.  Buna rağmen ihraç edilen öğretmenler ve ülke genelinde milyonlar haklarını savunmaya devam etmekte, adalet arayışlarını sürdürmektedir. Tarih göstermiştir ki, hukuksuzluk karşısında direnenler, er ya da geç haklılıklarını kanıtlayacak ve adalet yeniden tesis edilecektir.

Muhabir: GAMZE ESKİKÖY