SON MÜHÜR - İzmir’in köklü tarihi kadar, adının kökeni de dikkat çekici bir hikâyeyi barındırıyor. Bugün İzmir olarak bildiğimiz bu şehir, Antik Çağ’dan itibaren farklı isimlerle anıldı. Ancak bu isimlerin hiçbiri, Smyrna kadar kalıcı olmadı. Smyrna adı, Türklerin bölgeyi fethetmesinden sonra zamanla değişime uğrayarak İzmir halini aldı.
Antik dönemde kentler genellikle kutsal alanların yakınına kurulurdu. İzmir’in Smyrna olarak anılmasında da, kentin Halkapınar bölgesindeki kutsal su kaynağı ve gölcük etkili olmuş olabilir. Bu kaynak, Ana Tanrıça’ya adanmış bir tapınma yeri olarak biliniyordu. 19. yüzyılda İzmir’i ziyaret eden Avrupalı seyyahlar, bu bölgeden "Diana Hamamları" olarak bahsederken, buranın kadim dönemlerde önemli bir dini merkez olduğuna işaret etmişlerdir.
Smyrna ismi, Türkler İzmir’e yerleştiğinde dilimize "İsmir" olarak uyarlanmış, daha sonra ise bugünkü İzmir adını almıştır. Bu değişim, kentin Antik Çağ’dan Bizans’a ve oradan Osmanlı dönemine geçişini, yani kültürel ve tarihi dönüşümünü simgeler. Özellikle 1426 yılında Osmanlı egemenliğine tamamen geçmesiyle, İzmir adı yerleşik hale geldi.
Halkapınar su kaynağı, Osmanlı döneminde de İzmir halkının gözde mesire yerlerinden biriydi. Ünlü gezgin Evliya Çelebi, XVII. yüzyılda bu bölgeyi ziyaret ettiğinde, İzmir halkının burada eğlendiğini kaydeder. Ancak Osmanlı’nın son dönemlerinde İzmir’in içme suyu ihtiyacını karşılamak için kaynağın suları kesildi ve gölcük kurudu. Bugün bu tarihi alan, Atatürk Stadyumu ve çevresine denk geliyor.
İzmir’in adı, sadece bir sözcükten ibaret değil; kentin tarihini, kültürünü ve geçirdiği evrimleri barındıran bir sembol. Smyrna’dan İzmir’e dönüşen bu isim, aynı zamanda halkının doğaya, kutsallığa ve değişime olan bağını da yansıtıyor. Ancak ne yazık ki, adını aldığı Halkapınar gölcüğünün kaybolması, İzmir’in tarihsel mirası açısından büyük bir kayıp olarak değerlendiriliyor.
Bugün İzmir’in köklü tarihi ve adının ardındaki hikâye, şehrin eşsiz kimliğinin bir parçası olarak yaşamaya devam ediyor.