DEÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Ahmet Mehmetefendioğlu, Son Mühür TV’de yayınlanan Sıcak Bakış programında Ayşegül Koç’un sorularını yanıtladı. 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz’un önemine dikkat çeken tarihçi Mehmetefendioğlu, bu sürece giden yolu ve zaferin Türk milletine kazandırdıklarını anlattı.

“26 Ağustos Türk kimliğinin bütünleştiği tarihtir”“26 Ağustos Türk kimliğinin bütünleştiği tarihtir”

Dr. Mehmetefendioğlu; “Mucize mi, rastlantı mı, tesadüf mü ne derseniz, 26 Ağustos, bu topraklarda Türklüğün ve Anadolu'nun Türk kimliğinin bütünleştiği tarih olarak karşımıza çıkıyor” diyerek 26 Ağustos tarihinin önemini dile getirdi. Mehmetefendioğlu, bu tarihin Türklerin Orta Asya'dan Anadolu'ya uzanan yolculuğunun ve bu topraklarda kalıcı bir kültürel ve siyasi varlık oluşturmalarının sembolü olduğunu vurguladı. Dr. Mehmetefendioğlu, bu tarihsel sürecin başlangıç noktası olarak 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi’ni işaret etti. Mehmetefendioğlu; “Tabii ki 1071, bugün de kutladığımız ve andığımız tarih, Türklerin Orta Asya'dan buraya kadar uzanan süreçlerinin ve beyliklerin Anadolu'ya yerleşmesinin ve Türk kültürünün Anadolu'ya yerleşmesindeki en önemli kırılma noktası olarak karşımıza çıkıyor” dedi. Mehmetefendioğlu, 26 Ağustos tarihinin bir diğer önemli anlamını Kurtuluş Savaşı bağlamında ele aldı. İzmir'in 15 Mayıs 1919’da işgaliyle başlayan ve 9 Eylül 1922’ye kadar süren mücadeleyi hatırlatarak, bu sürecin askeri boyutlarına değindi. Mehmetefendioğlu; “Diğer 26 Ağustos’a gidince, onun arkasında ise tabii ki 15 Mayıs’ta İzmir'in işgaliyle beraber başlayan ve 9 Eylül 1922’ye kadar devam eden uzun bir sürecin kendi içerisindeki askeri safahatlarına bakmak gerekiyor” dedi. Bu süreçte yaşananları, “Bu safahat 15 Mayıs 1919’da ilk kurşunla beraber başlıyor ve milli mücadelenin Kurtuluş Savaşı’nın en önemli aşaması içinde bulunduğumuz bu topraklarda, bu şehirde ya da bu bölgede, Ege bölgesinde geçiyor” diyerek açıklayan Mehmetefendioğlu, Kurtuluş Savaşı’nın Batı Cephesi’nde yaşanan mücadelelere vurgu yaparak, bu cephenin Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş sürecini değiştiren en önemli adımlara sahne olduğunu belirtti. İlk kurşunun Hasan Tahsin tarafından atılmasıyla başlayan sürecin, Türk milletinin bağımsızlık yolunda attığı en anlamlı adımlardan biri olduğunu ifade etti.

26 Ağustos Büyük Taarruz’a giden süreç…26 Ağustos Büyük Taarruz’a giden süreç…

Mehmetefendioğlu; "26 Ağustos’taki Büyük Taarruz'a giden süreç öncesinde, ilk olarak Hasan Tahsin’in tabancasından çıkan ilk kurşunla başlayan bir direniş dönemi ve Kuvayı Milliye hareketi vardı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılmasıyla birlikte düzenli birliklerin kurulması, mücadeleyi yeni bir boyuta taşıdı. Artık emir-komuta zinciri içinde hareket eden ve belirli bir hedefe yönelmiş bir ordu oluşuyordu. Ancak bu orduyu kurmak kolay olmadı. 30 Ekim 1918’deki Mondros Mütarekesi sonrasında ordu birlikleri dağıtılmış, silahlar ordu karargahlarından alınmıştı. Ülke, doğu ve batının emperyalist güçlerinin isteklerine teslim edilmiş durumdaydı. Bu doğrultuda, Sevr Anlaşması'nın uygulanmasıyla Osmanlı hükümetinin ve padişahın işbirliği sürerken, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılması, düzenli birliklerin kurulması ve ülke içinde huzurun sağlanmasıyla Birinci ve İkinci İnönü Savaşları ile Sakarya Meydan Muharebesi'nin kazanılması, Kurtuluş Savaşı'nın 1919’da başlayan kıvılcımın daha da büyüdüğünün göstergesiydi" diye konuştu. Mehmetefendioğlu, Yunan ordusunun İzmir'e çıkışını da değerlendirerek, "15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkan Yunanlılar, yalnızca kendi tarihsel isteklerini gerçekleştirmek amacıyla değil, aynı zamanda Mondros Mütarekesi ile oluşan hüküm ve koşulların İtilaf Devletleri adına uygulayıcısı olarak buraya çıktı. Milli Mücadele sadece bir grupla veya küçük bir birlikle yapılmadı; 26 Ağustos’ta sabah 05:30’da başlayan Büyük Taarruz sırasında, Yunan anakarasındaki askeri birliklerin büyük kısmı İzmir ve Ege bölgesindeydi. Bu savaş, Türkiye devletinin kuruluşunu ve milli mücadelenin kaderini değiştirecek nitelikteydi. 26 Ağustos veya 30 Ağustos’taki bu süreç, önceki askeri başarıların hiçbirinin getirdiği sonuç kadar etkili olmamıştır. Bu süreç, yeni bir devletin, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun kapılarını açtı" dedi. Büyük Taarruz’un önemini vurgulayan Mehmetefendioğlu, "Anadolu’nun ortasına kadar gelmiş olan işbirlikçi Yunan ordusu ve birlikleri, 26 Ağustos’ta başlayan Büyük Taarruz’la adeta Anadolu’nun içlerinden temizlenerek Mustafa Kemal Atatürk’ün o güzel sözünde olduğu gibi ‘Geldikleri gibi gitmişlerdir.’ 450 kilometreye varan bir derinlikten süvari birlikleriyle köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir büyük bir temizlik yapılarak tarihin en büyük askeri mücadelelerinden biri kazanılmıştır. 26 Ağustos’ta başlayan bu savaş ve sonucundaki getiriler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasında ve emperyalizmin bu ülkeye yönelik hedeflerinin tarihin derinliklerine gömülmesinde belirleyici olmuştur. Sevr, artık bir çöp parçası niteliğinde kalmış ve Türk milletinin bağımsızlık mücadelesi mucizevi bir başarı ile sonuçlanmıştır" dedi.

Süpürge tohumuyla ziyafet çeken askerler…Süpürge tohumuyla ziyafet çeken askerler…

Çöpten bulunan eski bir defterin Kurtuluş Savaşı'na dair önemli bir belge olduğunu anlatan Mehmetefendioğlu, savaşa katılmış bir askerin günlüklerinin yer aldığı bu belgeyi nasıl bulduğunun hikayesini paylaştı. Mehmetefendioğlu; “Ben Karşıyaka’da yaşıyorum ve Karşıyaka’daki tüm çöpçülerde cep telefonum var. Obje peşindeyim. O çöpçüler defter, kitap, eski plak, eski yazı malzemelerini benimle paylaşıyor. Akşam saatlerinde oradaki arkadaşlarımdan biri aradı, hocam dedi, böyle yarı boyum kadar bir defter buldum dedi. Eski yazı dedi. Gittim ve baktım; bir askerin günlükleri. Eve geldim, elime eldivenleri geçirdim ve ayırt etmeye başladım. Çanakkale Savaşı’ndan 9 Eylül’e kadar Milli Mücadele’ye katılmış bir askerin evrakı, gazeteler, dergiler ve buna benzer şeyler vardı. Sonra bir grup dikkatimi çekti. On altı defterden oluşan bir şey, bir kurdele ile bağlanmış. Kapalı bir anlamlı bütünlük oluşturuyor. Çanakkale Savaşı’na katıldığı ilk günden 9 Eylül’e kadar safa safa Milli Mücadele’yi, Çanakkale'yi, Birinci Dünya Savaşı’nı günlükler halinde yazmış ve tutmuş. Büyük Taarruz’a da katılmış. Şöyle yazıyor:

“Büyük Taarruz başladı ve biz Yunan ordusunun peşinden koşuyoruz, Torbalı civarlarına geldik, aç ve açlık içerisindeyiz. Bugün ziyafet çektik. Ziyafet deyince aklınıza ne gelir? Bugün ziyafet çektik, kırmızı kalemle yazmış ve süpürge tohumu ziyafeti çektik demiş. Süpürge tohumunu yoğurtla ayranla karıştırmayı ziyafet olarak yazıyor. Nasıl bir yokluk ve 9 Eylül sonrasında İzmir'e geldiğim zaman diyor, yaklaşık iki haftadan sonra ayağımdaki şeyi çıkartmak nasip oldu. Çorapların eridiğini gördüm ve bir ay boyunca terliklerin üstünde yürüdüm. Ayaklarımın iyileşmesini bekledim.”

“Ülkenin kurtuluşunda çok büyük emek var”

9 Eylül’e giden süreçte ya da 26 Ağustos’tan başlayan ve bu ülkenin kurtuluşuna giden süreç içerisinde bu insanların çok büyük emekleri ve katkıları olduğunu belirten Mehmetefendioğlu; “Yani bizim bu özel günlerde bir bayrağın, bir amacın, bir ülkünün, bir hedefin, bir liderin sözüyle giden insanları da hatırlamamız gerekiyor. Bu başarıların hepsinin arkasında sarışın mavi gözlü liderliğine inanan, Türk’ün yaşadığı ata yurdunu, vatan ve anavatan algısını doğru olarak kabul eden, on yıl süren bir savaş yorgunluğundan çıkan, çocuğunu, kolunu, bacağını, hayallerini cephelerde bırakan bir ulusun süpürge tohumunu ziyafet olarak görme noktasında olduğu gibi inancı, kararlılığı ve ülküsünün olduğunun altını çizeceğim. Bence bu hafta her evin balkonundan sallanan bayrakları görmeliyiz. Ya da çocuklarımızın elinden tutup neredeyse onlara tarihsel bilgimizi de olsa bayrağı, Misakı Milliyi, bağımsızlığı anlatmamız gereken günlerden geçiyoruz” diye konuştu.

Muhabir: AYŞEGÜL KOÇ