Köprülü’ de, eşimin doğduğu Soyaklar köyündeyiz.
1957’de, 7 yaşındayken göç etmişler Manisa’ ya.
Kuzenleriyle birlikte, bir bölümü çökmüş harap haldeki iki katlı görkemli evi gördüklerinde duygulandılar.
Bu evde doğmuşlardı.
“Ailem için ‘memleket’ dediklerinde kastedilen hep doğup büyüdükleri bu topraklardı…”diyen Nuran, babasının öğretmenlik yaptığı köyleri gezerken, bir öğrencisini bulup konuştuğunda gözleri buğulandı.
Belgelere göre aile, 2. Beyazıd döneminde 1487’de Karamanoğulları Beyliği’ne son verilince, Balkanlara sürülerek orada iskan edilen Türkmen boylarından.
Niçin sürülüyorlar?
Osmanlı güçlenip diğer beylikleri de kendine katmak ister.
“Şimdiden gerü hiç gimse divanda, dergahda, bergahda ve dahi her yerde Türk dilinden özge söz söylemeye…” diyen Karamanoğlu Mehmet Bey’e ve beyliğine gönülden bağlı olan ve Osmanlı’yı benimseyemeyen Türkmenler direnirler.
Yenilip, beylik ortadan kalkınca da büyük çoğunluğu sürülür.
Ama Türkmenlerin Rumeli’ye geçişlerinin başlangıcı daha da eskiye dayanıyor.
Selçuklular döneminde, 1260’larda Sarı Saltuk 10 bin aileden oluşan 12 bin çadır Türkmen ile Rumeli’ye geçer.(K.Karpat-Dağı Delen Irmak)
İnandıkları Alevi-Bektaşi inancını ve ‘iyi ahlak, doğruluk, kardeşlik ve dayanışma’ ya dayalı Ahi’lik geleneğini Balkanlar’a taşırlar.
2. Beyazıd’ın Karamanoğulları’na yaptığını, daha önce 1. Beyazıd Saruhanoğulları’na yapar ve Türkmenler Rumeli’ ye sürülürler:
“Beyazıd Han dahi oğlu Ertuğrul’a haber gönderüb, Menemen ovasında ne kadar göçer evler (Türkmen-Yörük, M.T) var ise onları zapt idüp, kullarına ısmarla ki, tamamını Filibe ovasına göçüre…”
( Neşri’den alıntı, Doç. Dr. Halime Doğru-Osmanlı Devleti’nin Rumelide Fetih ve İskan Siyaseti)
Osmanlı’nın,Türkmen’leri Balkanlara sürdüğü bu uygulamayı Aşık Paşazade dizelere döker:
“Kanundur padişahlar sürgün ede
Ki yani bir dahi el mamur ede
Ve gerçek incünür halk o seferden
Bu tanrı taktiridir dahi ne ede…” (age)
Hacı Bektaş müritlerinin, eski Türk inançlarını da içinde barındıran ve özü sevgiye dayanan Alevi-Bektaşilik ve Ahi geleneğini Balkanlara taşıması sayesinde, Katolik baskısından bunalan Ortadoks halkları, Osmanlı hakimiyetini daha rahat benimserler.
Ne diyor Kul Nesimi?
“Meşrebidir herkese
Yaran olur Bektaşiler
…
Zümre-i irfan içinde
Can olur Bektaşiler…”
Kalkandelen’ de zamanın Kosova valisi Recep Paşa’nın vakfettiği araziyle, yaklaşık 30 dönümlük büyük bir alana yayılmış Harabati Tekkesi’ ni de ziyaret ettik.
Dede, Hacı Bektaş’a gittiğinden sohbet edemedik.
Kuruluşundan bu yana Alevi-Bektaşi toplumunu bir araya getiren Harabati Tekkesi, Makedonya İslam Birliği’nin sahiplenmek istemesi üzerine Sünni ve Alevi-Bektaşi toplumları arasında dava konusu olur.
Biz oradayken, yıllarca Alevi-Bektaşilerin ritüellerini uyguladıkları ve şimdi Cami olarak kullanılan Meydan Evi’ne akşam namazına geliniyordu.
Oysa birkaç metre ilerde, gördüğüm en güzel camilerden birisi olan, 1438 yapımı, içi dışı rengarenk Alaca Cami namaz için cemaatini bekliyordu…
Bizi bilgilendiren delikanlı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararıyla haklılıklarının kanıtlanacağına inandıklarını söyledi…
Gezi’nin diğer izlenimleri bir başka yazının konusu olsun…
Muammer Toprakcı