ÇEVRE HABERLERİ

Muğla'da hukuk, çevre ve Anayasa'yı tek duruşmada çiğnediler!

Marmaris Karacasöğüt’te yer alan 1. derece arkeolojik sit alanında yapılmak istenen marina projesine karşı açılan dava, mahkemece reddedildi. Muğla 2. İdare Mahkemesi'nin kararı, koruma altındaki bölgenin geleceği için tehlike çanlarını çaldı.

ALPER TEMİZ - Marmaris’in doğal ve tarihi zenginlikleriyle tanınan Karacasöğüt bölgesinde, 1. derece arkeolojik sit alanında yapılmak istenen marina ve turizm tesisi projesi, çevreciler ve arkeologlar tarafından büyük tepki topluyor. Global Marin Sportif Denizcilik Turizm ve Ticaret A.Ş tarafından yapılması planlanan "Yat Yanaşma İskelesi ve Turizm Konaklama Tesisi" projesine Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) gerekliliği aranmaksızın izin verilmesi üzerine açılan dava, Muğla 2. İdare Mahkemesi tarafından reddedildi. Mahkeme, projenin hukuka aykırılık teşkil etmediğine karar vererek ÇED raporunun gerekli olmadığı sonucuna ulaştı. Bu durum, koruma altındaki bölgede yapılacak inşaatın önünü açtı.

"Kamu yararı yok sayılıyor, hukuka aykırı bir karar"

Arkeologlar ve çevreciler, 1. derece arkeolojik sit alanlarında yalnızca bilimsel kazı çalışmaları dışında yapılaşmaya izin verilemeyeceğini belirten yasaları hatırlatarak mahkemenin verdiği karara sert tepki gösterdi. Davacılar, mahkemenin "hukuka aykırılık bulunmadığı" yönündeki kararını anlamakta güçlük çektiklerini ifade ederken, benzer bir projede Danıştay 4. Dairesi’nin “ÇED olumlu” kararını iptal ettiğine vurgu yaparak çelişkiyi gündeme taşıdılar.

Davacılar, mahkemenin kararında Danıştay 6. Dairesi’nin 2021/9276 esas numaralı kararını örnek gösterdiğini ancak bu örnek kararın, Marmaris Karacasöğüt özelinde hiçbir hukuki karşılığının bulunmadığını belirttiler. Ayrıca, bilirkişi raporunda 1. derece arkeolojik sit alanı olarak tescillenen bölgenin koruma statüsünün görmezden gelindiğini ifade eden çevreciler, bu durumun bilimsellikten uzak ve taraflı bir yaklaşımla hazırlandığını savunarak yeni bir rapor talep ettiklerini, ancak mahkemeden olumlu bir yanıt alamadıklarını açıkladılar.

İnşaatla tarihi ve doğal dokunun yok edilmesi an meselesi

Çevre koruma örgütlerinin ve arkeologların itirazları, projenin deniz ekosistemine ve sit alanının tarihi dokusuna zarar vereceği yönünde yoğunlaştı. Söz konusu alanın yalnızca güneşlenme iskelesi olarak kullanım izni aldığını, ancak burada kaçak bir marina işletmesi yürütüldüğünü belirten davacılar, iskelede 34 teknenin bağlı olduğu tespitini paylaştılar. Çevre savunucuları, yetkililerin bu izinsiz marina faaliyetlerini görmezden gelerek kamu yararına aykırı bir karar verdiğini savundu.

Karacasöğüt’ün kıyısında daha önce "yelken eğitimi" vermek amacıyla tahsis edilen bu alanın, yıllar içinde ticari amaçlara kaydırılarak marinaya dönüştürüldüğü belirtildi. Davacılar, hem doğal hayatın hem de koruma altındaki tarihi varlıkların zarar göreceği uyarısında bulunarak, bu girişimlerin Karacasöğüt gibi yüksek koruma gerektiren alanların tahrip edilmesine sebep olacağını ifade etti.

"Kültürel değerlerimiz rant kurbanı olmamalı"

Davacılar, "kamu yararının gözetilmediği" bu karara karşı, Danıştay nezdinde hukuki mücadeleyi sürdüreceklerini vurguladı. Ayrıca, şirketin internet sitesinde onursal başkanının “Gençlerimize deniz kültürünü aşılamak ve denizci bir nesil yetiştirmek” gibi hedefler koymasına rağmen ticari kaygıların, doğayı ve tarihi gözetmeksizin ön plana çıktığını dile getirdiler. Davacılar, sürecin rant odaklı bir hale gelmesinin topluma, doğaya ve tarihe zarar vereceğini ifade ederek, ülkenin tarihî ve doğal zenginliklerinin korunması adına kamuoyunu duyarlı olmaya çağırdı.

Büyük resimde ne var?

Öte yandan aynı koyda, başka bir işletme olan MUÇEV’in de "ÇED olumlu" kararı almak için başvuruda bulunduğuna dikkat çeken çevreciler, Karacasöğüt koyunun giderek ticari bir alana dönüşme tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu belirtti. Türkiye’nin doğal güzelliklerinin, tarihi değerlerinin ve kültürel mirasının, turistik projeler ve ticari kaygılar uğruna yok edilmek istendiğini söyleyen çevreciler, her türlü demokratik ve hukuki hakkı kullanarak bu sürecin karşısında olacaklarını açıkladılar.