1.Dünya Savaşı’nın yol açtığı dönem şartları çok zorlayıcıydı. Anadolu halkı yıllardır süren savaş sonucu perişan hale düşmüş ve yaşanan siyasi krizlerin de beraberinde devlet çöküşün eşiğine gelmişti. Tüm bu zorluklar karşısında Talât Paşa yerine atanmış yeni sadrazam Ahmet Tevfik Paşa, Sultan Vahdettin’in amacı olan yeni bir hükümet kurmayı başaramamıştı. Durum vahimdi ve herkes tedirgindi. Ülkenin kaderi ise belirsizdi. Tam o sıralarda Halep güneyinde 7. Ordu komutanı olarak görev yapan Mirliva Mustafa Kemal Paşa’dan Padişah’a bir mektup iletildi. Mektupta yeni hükümet kurma konusunda Tevfik Paşa’nın yetersiz olduğu, onun yerine Ahmet İzzet Paşa’nın daha iyi bir seçenek olabileceği anlatılıyordu. Aynı zamanda Mustafa Kemal Paşa mektubunda, İzzet Paşa kabinesinde kendisine ve bazı yakın silah arkadaşlarına da yer verilirse durumu toparlayıp ülkenin vaziyetini iyiye götürebileceğini de belirtiyordu. Bunun üzerine farklı devlet adamlarının da tavsiyesiyle Sultan Vahdettin, İzzet Paşa’yı Sadrazamlık makamına yerleştirdi. Paşa ilk iş olarak savunmaya devam etmek için genelkurmaydan orduların durumuna ilişkin detaylı bir rapor istedi. Vaziyet çok kötüydü, İzzet Paşa yenilgiyi kabul edip ateşkes yapabileceği bir anlaşma aradı çünkü bu savaş durmazsa ortada vatan diye bir şey kalmayacaktı.
13 Kasım günü Mustafa Kemal Paşa, Yaveri Cevat Abbas Bey’e dönüp meşhur “Geldikleri gibi giderler!” sözünü söyledi...
Hedeflenen Mondros Ateşkes Antlaşması ancak 30 Ekim 1918’de imzalanabildi, antlaşmadan bir gün sonra Mustafa Kemal ise Yıldırım Ordular Grubu Komutanı ilan edildi ve Halep’ten, Adana’ya ilerledi. Ama Mondros Antlaşması bile Osmanlı’yı kurtarmaya yeterli değildi. İtilaf devletleri işgalleri durdurmamıştı. 8 Kasım 1918 günü İzzet Paşa istifasını vermeden önce son bir emir vererek Kıta Komutanlarını başkente çağırdı. Adana’dan İstanbul’a olan yolculuğunda İstanbul Boğazı’ndan geçerken 13 Kasım günü Mustafa Kemal Paşa, Yaveri Cevat Abbas Bey’e dönüp meşhur “Geldikleri gibi giderler!” sözünü söyledi. Mustafa Kemal İstanbul’da bir süre siyaset ile ilgilendi bu sırada yeni bir hükumet kurma fikrini iyice geliştirdi.
30 Nisan’da Sultan Vahdettin, Mustafa Kemal’in Samsun’a olan yolculuğunu onayladı!
Mustafa Kemal bu süreçte silah arkadaşları; Rauf, Fethi, İsmail Canbulat, Ali Fuat, İsmet, Kazım Karabekir başta olmak üzere ve pek çok kişiyle daha günlerce ülkeyi nasıl kurtarabiliriz diye kafa yordu. Bu süreçte ülkenin her tarafında da kaos vardı, işgaller durmamıştı ve halk tepki göstermeye başlamıştı. Yurdun dört bir yanında halk cemiyetleri kurulmuştu ve bölgesel toplanmalar başlamıştı. 19 Aralık 1918’de Hatay’da ilk kurşun sıkıldı. Rumlar ve Ermeniler de isyanlara başlamıştı. 21 Nisan 1919’da halkın ayaklanmasının, kendilerini sekteye uğratmasından rahatsızlık duyan İngilizler, bu hareketlere müdahale edilmezse kendilerinin zor kullanacağını söyleyerek devleti tehdit ettiler. İngilizlerin amacı Anadolu’da bir Ermeni ve Pontus devleti kurmaktı. Bu tehdit mektubu üzerine bu işle ilgilenmesi için Mustafa Kemal’i görevlendirmeyi düşündü. Bazı görüşmeler ardından dönemin savaş bakanı Şakir Paşa, Mustafa Kemal’i 9. Ordu Müfettişliği için Samsun’a yollamak amacıyla padişaha bir izin mektubu gönderdi. Nihayet 30 Nisan’da Sultan Vahdettin, Mustafa Kemal’in Samsun’a olan yolculuğunu onayladı.
5 Mayıs’ta Mustafa Kemal’in yeni tayini resmi gazetede yayınlandı
15 Mayıs 1919’da Yunan askerleri İzmir’i işgal ederek fitili ateşledi. Tüm Anadolu ayağa kalktı, her yerden protesto telgrafları çekildi, Ege’deki subaylar silahlandı. Yunanların İzmir’e ayak basması Türklerin damarına basmıştı. Bu itilaf devletlerinin yapabileceği en büyük hataydı, çünkü Türkler sonunda uyanmıştı. 16 Mayıs 1919 tarihinde İstanbul’dan kalkan kaptan İsmail Hakkı Bey idaresindeki Bandırma vapuru 19 Mayıs’ta Samsun’a ulaştı.
Türk Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı oldu
Mustafa Kemal Paşa’nın, 19 Mayıs 1919’da Bandırma Vapuru ile Samsun’a ulaşması Türk Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı oldu. Bir hafta kadar Samsun’da kalan ve oradaki Rum çeteleri ile mücadele eden milli yapıları düzenleyen Mustafa Kemal ardından Havza’ya ve sonrasında da Amasya’ya geçti. 22 Haziran 1919’da Amasya Genelgesi yayınlandı. Genelgede, ülkenin işgalden kurtarılması için halkın bir araya gelmesi çağrısı yapılıyordu. Amasya Genelgesi’nin ardından, Atatürk Erzurum ve Sivas kongrelerini topladı. Bu kongrelerde, Milli Mücadele’nin ilkeleri belirlendi. 1920 yılında Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Meclis, Türk halkının egemenliğini temsil eden en yüksek organdı. Mustafa Kemal Paşa, Meclis’in ilk başkanı seçildi.
19 Mayıs çileli bir milleti yeniden diriltip ayağa kaldıran bir milat olmuştu
Türk Kurtuluş Savaşı’nın en önemli cephesi, Yunanistan ile yapılan savaştı. Yunan ordusu, İngilizlerin desteğiyle İzmir’e çıkmış ve Anadolu’nun içlerine doğru ilerlemeye başlamıştı. Türk ordusu, Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde kahramanca bir mücadele verdi. 30 Ağustos 1922’de gerçekleşen Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nde, Türk ordusu Yunan ordusunu kesin bir şekilde yendi ve Anadolu işgalden kurtarıldı. 19 Mayıs 1919 tarihi, savaşlardan yenik çıkmış, bölünmüş, umutsuz ve yorgun, çileli bir milleti yeniden diriltip ayağa kaldıran bir milat olmuştu. Bu milat İstanbul’daki Osmanlı idaresinin bilgi ve onayıyla olmuş, Sultan Vahdettin gelişmelerden sürekli haberdar edilmişti. Mustafa Kemal ve silah arkadaşları Osmanlı’nın işgale karşı attığı son kurşundu ve bu kurşun hedefini vurmuştu.