Son Mühür Tv’de yayınlanan Sevinç Öztürk ile Sanatın Renkleri programının bu haftaki konukları arasında Orta Direk Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni ve oyuncu ve yönetmen Osman Genç ile Aktivist Sanatçılar Birliği Başkanı/Şair/Yazar Ümit Yaşar Işıkhan oldu.
Osman Genç, Dünya Tiyatrolar gününde İstanbul’da 3. Bölge Sanat İnisiyatifini kurduklarını söylerken bunu sanat bohçacılığını daha örgütlü bir şekilde yapabilmek adına oluşturduklarını ifade etti. ‘İlk kez 3. Bölge sanatçı arkadaşlarımızla sokağa taştık’ diyen Genç, ‘Bu bizim için önemliydi. Aslında dünyanın en eski örgütlenmesi tiyatrodur. Bir şekilde kapitalizmin düzenine su taşır hale gelmiştir tiyatro. Eksiklerimiz, yaralarımız var. Bütün mücadelemiz sanat kanunu oluşabilmesi için. Bu eksikliğin giderilebilmesi amacımız’ ifadelerini kullandı.
Sanat nereye gitmeli ? İlk düzelmesi gereken nedir ?
Sanatın Türkiye’de ne durumda olduğunu ve düzeltilmesi gerekenler hakkında konuşan Osman Genç, sanat tanımının ülkemizde olmadığını dile getirdi. Genç, ‘Sanat ve kültürü biraz minimalize ederek konuşmak istiyorum. Biz oyuncu sendikalarını ilk kurmaya çalışmaya gittiğimiz yıllarda valiliğe gittik. Tanığımız yoktu bizim. İlk tanımı yapabilmek için uğraştık sanat tanımını yaptık önce. Sonra kendi sendikamızı açabildik. Türkiye’nin sanat yolunda ilerleyen sanatçı arkadaşlarımız için büyük bir güç ve entegre oluyoruz.
Alan bulamıyoruz
Sanatın çok eksiği var. Öncelikle alan bulamıyoruz. Daha geniş alanlara yayılmamız gerekirken yerel belediyelerde şöyle bir durum var, yerel ve yöresel sanatçı ayrıdır. Belediyeler bizi yöresel sanatçı kıvamına koymaya çalışıyorlar. Yöresel sanatçılık çok önemlidir. Biz sanatçıların oyun ve prova alanları var ve yeterli gelmiyor. Ekonomik sıkıntılarımız var ama Türkiye’de sanatın tanımı yok. Sanatı tanımladığımızda sözlükte birkaç tanımı var. Sanatçı için gerçek bir sanatçı tanımı var. Hiç sanatçının gerçeği sahtesi tanımı yapılır mı ? Biz sanatçıların örgütlenerek kendi olduğumuz alanları genişletmemiz gerekiyor.
Projelerinden bahsetti
Projelerinden bahseden Osman Genç, Nazım Hikmet’i farklı bir şekilde ele aldıklarını vurgularken şu anda gösterimde olan Nar-ı Nazım oyunu hakkında konuştu. Genç, ‘Nar-ı Nazımı ile Nazım Hikmet’in önemli yıllarını anlatmaya çalışıyoruz. Bugüne kadar bursa cezaevi bölümünü yapan olmadı bu döneme kadar. Nazım hikmetin en üretken olduğu dönemi intiharına kadar olan dönemi aktarmaya çalıştık.
Biz ilk defa şiirlerin psikolojik tahlillerini yaptık. Bunu yaparken Nazım’ın ruh halini anlamaya çalıştık. Nazım kapitalist sistemin bir öğesi değildir ve sadece şair demek yeterli gelmez bana. Bir öncüdür ve bu kadar duyarlı bir insandır. Nazım Hikmet nerede yargılanmıştır sorusunu her oyundan sonra sorduğumda kimsenin bilmediğini fark ettim. Yargılandığı yer Erkin adlı denizaltının güvertesinde 19 gün yargılanmıştır.
Yunus’u sadece şiirleri ile değil kendisini de anlatmaya çalıştık
Yunus Emre Aşk-ı Revan var. Biz yunusu sadece şiirleri ile değil kendisini de anlatmaya çalıştık. Yunus Emre başkasının Yunus Emre’si olarak görülüyor. Tekelleşen bir Yunus Emre var biz onu anlatmaya çalıştık aslında.
Babamın hikayeleri diye bir oyunum var. Kendi hayat hikayemden esinlendiğim bir oyun. İç içe geçmiş hikayeler var oyunda. Bütün oyunlarımızı sembolize ediyoruz.
İlk yapılması gereken kent kültürü konseyinin kurulması
Konuklar arasında yer alan Aktivist Sanatçılar Birliği Başkanı/Şair/Yazar Ümit Yaşar Işıkhan yerel yönetimlerin sanat açısından önemli olduğunu dile getirdi. Işıkhan, ‘Bu kente kim seçilirse seçilsin ilk yapması gereken kent kültürü konseyini kurması. Bu konseyde sanatın bütün disiplinlerinde bu kentte üreten sanatçılarının barınması çok önemli. Aynı dili konuşabileceğimiz kültür müdürlerine ihtiyacımız var.
Gelişmişliğin göstergesinde tutuculuk yok
Uluslararası bir şiir festivali düzenliyorsunuz ki önce bu kentte uluslararası marka olmuş şairleri ön plana çıkarmanız gerekir ki dışardakilerle eşit olsun. Eğer uluslararası sanatçın yoksa uluslararası sanat festivali düzenleyemezsin. Bilmediğin konularda proje üretemezsin. Geçmişteki kültür sanat bakanlarımız makine mühendisi. Ne alaka ? Kendi envanterini üreten kişilere de ihtiyacımız var. Gelişmişliğin göstergesinde tutuculuk yok, kararsız bir gözlemle bakmak var. Karşı saflardan birisi gerçekten kendi alanında başarılıysa tebrik ederim’ şeklinde konuştu.
Biz de dedik ki şiirde bağımsızlığımızı ilan ediyoruz
Projelerinden bahseden Işıkhan, ‘21 Mart’ta 3. İzmir şiir gününü kutladık. Dünya şiir günü 1999 yılında UNESCO tarafından kabul edildi. Ve 21 Mart nevruz gününde kutlanmaya karar verildi. Bu Türk şairlerinin sayesindedir. Bir bildiri yayınlıyor ve okuyoruz. Yalnız biz şunun farkına vardık yıllardır İstanbul’un bize gönderdiği bildiriyi okuyoruz.
Biz de dedik ki şiirde bağımsızlığımızı ilan ediyoruz. 3 yıl önce başlattık. Kendi bildirimizi yazdık. İzmirli şairimiz Hüseyin Peker şiir bildirimizi yazdı. Biz şuna inanıyoruz, bu kentte yaşıyorsak bu kentin değerlerini biz yaşatacağız. İzmir’de dünya şiir arşivini kuracağız. Kimsesiz kalmış sanatçılarımız için özel bir yaşam evi yapmayı planlıyoruz.
Yerel yönetimin yapacağı işler lütuf değil, asli görevidir
Yerel yönetimin yapacağı işler lütuf değil, asli görevidir. Bir kentin gelişmişliği gökdelenleri ile ölçülmez, sanatçıları ve kalitesiyle ölçülür. Yoksa 50 gökdelen yapmışsın içi boş.
Fikir nasıl oluştu ?
Ümit Yaşar Işıkhan, Aktivist Sanatçılar Birliğinin oluşması hakkında bilgi verdi. Işıkhan, ‘Elebaşı benim ama yalnız değilim. Bizim ARGE grubumuz da var. Kültür sanat anlamında kimsenin tasarlamadığı şeyleri yapıyoruz ve bunu yapan başkası yok. Dünya sanat gününde sanatın öncü isimlerine ödüller de veriyoruz. Mesela Salih Güney’e de verdik.
Her alandaki sanatçılara ve aydınlara ihtiyacımız var. Ama nesnel olanlara. Kimsenin güdümüne gitmeyecek, halkın nabzını yakalayacak ve temsil edecek şekilde olmalı. Bu ülkenin kadim beslenen insanlara da bu yakışır' dedi.