CHP lideri Özgür Özel 31 Mart seçimlerinin ardından en zorlu sınavını yapılıp yapılmayacağı hala tam olarak belli olmayan tüzük kurultayı için verecek gibi görünüyor. 14 ve 28 Mayıs seçimlerinin ardından Ekrem İmamoğlu'nun fitilini ateşlediği 'değişim' rüzgarına karşı Kemal Kılıçdaroğlu'nun ilk bulduğu formül, tüzük kurultayı seçeneği olmuştu. Tabandan gelen baskıyı bu yöntemle kırmayı deneyen Kılıçdaroğlu buna rağmen koltuğunu Özgür Özel'e devretmekten kurtulamamıştı. 4-5 Kasım kurultayından zaferle çıkan Özgür Özel, tabanın zaten uzun zamandır beklediği tüzük kurultayı çağrısını önce yapacaklarını duyurdu ardından 31 Mart seçim takvimini gerekçe gösterek ileri bir tarihe erteledi. Parti Sözcüsü Deniz Yücel ise o dönemde tüzük kurultayı için 4-9 Eylül tarihlerini işaret etmişti.
31 Mart molası çabuk bitti...
4-5 Kasım kurultayındaki bilek güreşine 31 Mart seçimleri için zoraki bir mola verilmişti. O süreç, özellikle Kemal Kılıçdaroğlu'na yakın olan ekip için kelimenin tam anlamıyla hüsranla sonuçlandı. Belediye başkanlığı dışında meclis üyeliği seçiminde de Kılıçdaroğlu'na yakın olan isimlerin ezici bir çoğunluğu yok sayıldı. Yetmedi, Tanju Özcan gibi simgesel olarak Kılıçdaroğlu'na koltuk fırlatacak kadar sert eylemlerde bulunan bir isme kucak açıldı. Dışlanmışlık ve ötekileştirilmenin getirdiği öfke birikiminin patlamaya dönüşmemesinin tek bir nedeni vardı, 31 Mart seçimlerinde birinci parti çıkmak ve 411 belediyeyi kazanmak.
Şimdi bütün hesaplar tüzük kurultayı odaklı...
CHP'nin potansiyel Genel Başkan adayları arasında yer alan Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın'ın Serbestiyet'ten Hilal Köylü'ye yaptığı açıklamaya göre Tüzük kurultayının seçimli kurultaya dönüşmesi teknik olarak zor. Çünkü bin 400 delege var. Seçimli kurultay için 700 delegenin oy vermesi lazım. Seçimli kurultay isteyen taraf zaten bu kadar imzayı toparlayabilse olağanüstü kurultay çağrısı yapar.' Günaydın'ın bu açıklaması gerçeğin sadece bir yönünü gösteriyor. 700 delegenin tek tek notere gidip imza vermesiyle, kurultay salonunda bir anda organize olup imza vermesi arasında dağlar kadar fark var. Muharrem İnce'nin denediği ve Kemal Kılıçdaroğlu ekibinin bir anlamda direkten döndüğü olağanüstü kongre imza sürecinin anıları hala çok taze. O dönemde imza veren kurultay delegelerinin uğradığı baskıyı anlatacak çok insan var.
Kimin ne kadar gücü var?
Aslında olayın özü, parti içindeki güç savaşlarında kimin kaç tane kurultay delegesini konsolide edebilecek gücü var sorusunda gizli. 4-5 Kasım kurultayındaki dengelerden yola çıkarak masaya oturmak yanıltıcı olacaktır çünkü o değirmenin altından çok su aktı. Partiyi yakından takip edenlerden aldığım izlenim, Kılıçdaroğlu'nun 200-300 arası delegeyi, Ekrem İmamoğlu'nun 400-600 arası delegeyi, Özgür Özel'in de 400-500 civarında delegeyi kendi safında toplama potansiyeli var. Erdoğan Toprak-Rıza Akpolat ekibinin de 100-200 civarında delege üzerinde etkili olabileceği konuşuluyor. Doğu illerinin delegasyonu üzerinde etkili olabilecek isimler arasında yer alan Tunç Soyer'in İmamoğlu'na yakın bir noktada olduğunu da hatırlatmakta fayda var.
Kilidi çözebilecek anahtar İmamoğlu'nun elinde...
Tüzük kurultayı yerine bir çalıştay yapma planı olan Özgür Özel'in tüzük kurultayı yapmak zorunda kalması halinde sürecin en önemli figürü olacak isim kuşkusuz Ekrem İmamoğlu olacaktır. Kılıçdaroğlu ekibinin İmamoğlu'yla bir şekilde güçbirliği yapmadan tüzük kurultayını seçimli kurultaya çevirme şansı yok. Kamuoyunda gücü olduğu tartışmasız olan Mansur Yavaş'ın parti içinde kayda değer bir desteği olmadığı gerçeğini de satır arasında hatırlatmakta fayda var. Sonuç olarak 29 Temmuz'da gerçekleştirilecek MYK önemli olsa da tüzük kurultayıyla ilgili net karar için bir süre daha beklemek zorunda kalmamız daha kuvvetli ihtimal gibi duruyor.