Gıda Mühendisi Süheyla Biçer, Son Mühür TV’de yayınlanan Sıcak Bakış programında Ayşegül Koç’un sorularını yanıtladı. Son yıllarda gıda sektöründe artan taklit ve tağşiş ürünler, halk sağlığını tehdit ediyor diyen Biçer, denetimlerin daha sık yapılması gerektiğini ve kara listenin düzenli olarak yayınlanmasının önem taşıdığını ifade etti.
“Gıda güvenliği için caydırıcı cezalar şart”
Halk sağlığını riske atan işletmeler caydırıcı cezalarla engellemeli diyen Biçer; “Tarım Bakanlığı tarafından açıklanan taklit – tağşiş listesine baktıysanız en çok zeytinyağında hile yapıldığını görürsünüz. Normalde nasıl olması lazım zeytinin sıkılıp şişelenmesidir zeytinyağı dediğimiz şey fakat maliyetleri diye düşünüyorum aşağı çekebilmek adına içine olmaması gereken yağ türleri katılarak piyasaya sunuluyor. Halka arz ediliyor. Et ve süt ürünlerinde de yine aynı şekilde. Diyelim ki siz yüzde yüz dana eti diye alıyorsunuz, üzerinde öyle yazıyor ama kanatlı hayvan eti çıkıyor ya da tek tırnaklı hayvan eti çıkıyor. Bunlar yasal olarak izin verilmeyen şeyler. Bir de bizim halkımızda etiket okuma konusunda da biraz sıkıntı görüyorum. Yani etiket bilgilerini okumak lazım. Sonuç olarak demek oluyor ki denetimlerin belki daha fazla yapılması lazım, daha sık yapılması lazım ve iki buçuk yıl sonra yayınlandı bu kara liste. Şimdi bu sizin o uygun olmayan ürünü iki buçuk yıldır tükettiğimiz anlamına geliyor. Yani siz tükettiniz ben tükettim bunun daha sık yayınlanmasını tercih ederim ve denetimlerin daha sık olmasını. Eskiden gıda mühendisleri birçok işletmede zorunlu halde çalışabiliyordu. 2011’de yasa değişikliği ile bu kaldırıldı. O yüzden çok da gıda mühendisimiz var. Bu ülkede çok üniversite açıldı. Gıda mühendisleri yaygın olarak gıda sektöründe iş imkanı bulabilseler denetimler daha sık olsa sanıyorum bu listelerde sık sık yayınlansa daha farklı olabilir. Bir de şu var yani liste yayınlanıyor ama caydırıcılığı nedir? Bu en büyük problem aslında. Mesela Avrupa'da kapatılıyor firma, bizde kapatılsa başka bir isimle yeniden açılır orası da var ama en azından o firma için daha caydırıcı bir çözüm olabilir” dedi. Söz konusu ürünlere ilişkin tüketicileri de uyaran Üzümcü, “Tüketicilerde de sorumluluk var. Her şeyden önce aldığı gıda, üretildiği hammaddeden daha ucuzsa mutlaka kuşkuyla yaklaşmalı” ifadelerini kullandı.
“Üretimden rafa kadar etkin denetim şart”
Denetlemenin yalnızca raftaki ürünlerde değil, üretimin her aşamasında olması gerektiğini vurgulayan Biçer; “Bu da Bakanlığın denetçi sayısını artırıp denetimleri daha sık ve etkin hale getirmekle yapılabilir. Bunun her aşamada yapılması lazım. Sadece gıdadan numune alarak muayene şeklinde değil, birincil üretimden itibaren üreticiden başlamalı denetim. Ancak böyle olursa gıda zincirini güvenilir tutabiliriz. Gıda denetimlerinin sadece numune alarak yapılması yeterli değil. Üreticiden itibaren başlayan ve her aşamada devam eden bir kontrol mekanizması kurmak, zincirin tüm halkalarını güvence altına almak demektir” diye konuştu.
Geri gönderilen gıda ürünleri ve iç piyasa tehlikesi
Sınırda takılan ve geri gönderilen ihracat ürünlerine ilişkin de konuşan Biçer; “Avrupa Birliği (AB), ithalat sırasında gıda ürünlerinde kimyasal kalıntı sınırları konusunda sıkı düzenlemeler uygulamakta. Avrupa Birliği’nin sınırları bizim ülkemizde kullanılan ilaçların ve kimyasalların epey altında kalıyor. Örneğin kayısı en çok bilineni kükürtlü kayısılar ‘2 ppm’ üzerine çıkmamasını istiyor. Ama bizde genelde giden kayısılarda 2.5, 3 oranında çıkıyor. Bu sefer gümrükten içeri almıyorlar, o ürün gümrükte kalıyor. Türkiye dönüyor, Türkiye'de imha ediliyor ya da geliyor bizim ülkemizde iç piyasaya sürülüyor. O yüzden zaten pazarlarda görürsünüz bir ürün çok uygun fiyata dökülür pazarlara onları almamak lazım. Mesela Antep fıstığında mesela incirde mesela kayısı da neden ucuz olsun” dedi.