ALPER TEMİZ - Çözüm Süreci'nin rafa kaldırılmasından sonra Türkiye'de, 2015-16'da PKK'ya yönelik başlatılan operasyonların bir parçası da, çatışma bölgelerindeki sokağa çıkma yasakları ve örgütün mahalle aralarını cephe alanına çevirmeye başlamasıydı. Dönemin atmosferinde hükümet, çeşitli görüşmeler gerçekleştirmiş ancak süreç rafa kaldırılarak yeniden silahlı mücadele başlatılmıştı. 22 Temmuz 2015 günü Şanlıurfa'nın Ceylanpınar ilçesinde gerçekleşen ve 2 polis memurunun ölümüyle sonuçlanan terör saldırısından sonra başlatılan operasyonlar, şehir merkezinde ilerlemiş ve toplumun bir kısmı operasyonları desteklerken, belli bir kısmı da süren çatışmalardaki sivil kayıplarına dönük olarak endişelerini dile getirmişti. Bunlardan biri olan Barış İçin Akademisyenler bildirisi veya "Bu Suça Ortak Olmayacağız" bildirisi şeklinde bilinen ve 1128 akademisyenin imza attığı bildiride 7 ana madde bulunuyordu. Bildirinin sert ifadelerden oluştuğu dile getirilmiş ve imzacıların birçoğu ihraç edilmiş birçoğu da göreve yeniden iade edilmişti. İhracı devam eden akademisyenlerden Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Hanifi Kurt, Bahçeli'nin Öcalan'ı TBMM'ye davet etmesi ve Barış Akademisyenleri'nin devam eden ihraç sürecini anlattı.
Bahçeli Öcalan'ı TBMM'ye davet etti; Barış Akademisyenleri ne olacak?
Bildiriye imza atan ve ihracı devam eden akademisyenlerden Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Hanifi Kurt, yeni sürece dair fikirlerini paylaştı. Kurt, "Bazılarımızın ihracı İdare Mahkemesi kararı ile bozuldu ve görevlerine geri döndü. Ancak benim gibi bazı akademisyenlerin de göreve iadesi istinaf kararıyla bozuldu ve dava şu anda Danıştay'da. O dönemlerde büyük bir çaba ile başlatılan bir sürecin, bir anda bitişine şahit olduk. Operasyonlar bir anda başladı ve kent merkezlerinde devam etti. Sürdürülen çeşitli politikalara karşı muhalefet edildiği zaman, kim ya da neyi savunduğunuzun önemi yoktur. Muhalif olma hali yeterlidir. O an belirli yaftalamalara maruz kalırsınız. O dönem bizler kaldık ve ihraç edildik. Ancak şu anda Devlet Bahçeli Öcalan'ı TBMM'ye davet etti. Normal şartlarda bu daveti bir başka siyasetçinin yapması halinde başına gelebilecekleri hepimiz biliyoruz. Kaldı ki şu anda Öcalan'ın dışarı çıkartılması gündeme getiriliyor ancak çok daha az suça tabii siyasetçiler içeride olacaklar. Ortada ciddi bir tutarsızlık var. Öcalan 'çıkmış' gibi konuşarak değerlendirme yapıyoruz ancak henüz net yorumlar yapmak için çok erken. Yine de muhatap alınan kişinin Demirtaş değil direkt Öcalan olması ve bunu Bahçeli'nin gerçekleştirmesi şok etkisi yarattı herkeste. Kim, ne diyeceğini kestiremiyor çünkü yarın bir gün işler tersine döndüğü an, 'Acaba suçlu durumuna düşer miyiz' düşüncesi hakim. Nitekim benzer bir durum zaten bulunmaktadır; o da Barış Akademisyenleri'nin içinde bulunduğu durum" diye konuştu.
"Türkiye'de siyasette tutarlılık yok"
Muhalefetin de yeni atılmak istenen adımların detaylarından haberdar olmadığını düşündüğünü dile getiren Kurt, "Muhalefette de bir şok hali söz konusu aslında. Gerek iktidar gerekse de muhalif yayın organları, ayaklarını yaş tahtaya basmak istemiyorlar. Bunun temel nedeni, Türkiye'de siyasi tutarlılığın olmamasıdır. DEM Parti'nin de detayları bildiğini düşünmüyorum. Hatta bu, bir çözüm süreci mi değil mi; bunu dahi söylemek için çok erken. İktidar çok şey söyleyip tam tersi bir uygulamaya da gidebiliyor en nihayetinde. Bunları yaşadık. Bu nedenle Barış Akademisyenleri ve ihraçlar ile Bahçeli'nin çıkışı ve şu günlerde konuşulanlar elbette ki birbirleriyle tezatlık içeriyor. Uzun vadede neler yaşanacak göreceğiz" dedi.