Zafer Partisi’nin Yükselişi
Sıralamaya gerek yok aslında, ama biz yine de bir hatırlatalım: Hukuk, ekonomi, sağlık hizmetleri, eğitim, sınır güvenliği, çalışma şartları, kadına şiddet, orman yangınları, doğanın talan edilmesi, tarikatlar, sokak köpekleri ve daha birçok problem. Türkiye, yukarıda saydığım her alanda çok ciddi sorunlar ile boğuşuyor. Ülke sanki yönetilmiyor da bir uçurumdan aşağıya bırakılmış önüne çıkan kayalara çarpa çarpa yuvarlanıyor. Her çarpma ile birlikte değerinden bir parça kaybedip daha hızlı bir biçimde düşmeye devam ediyor.
Bu denli çok sayıda ve yüksek şiddette sorunla mücadele eden bir ülkede yeni partilerin ortaya çıkması ve adından söz ettirmesi elbette kaçınılmaz bir sonuçtu. Geçtiğimiz haftaların parlayan yıldızı da Ümit Özdağ liderliğinde kurulmuş olan Zafer Partisi oldu.
2022 Mayıs ayında bu parti ile ilgili derinlemesine tahminlerde bulunmak pek de kolay değil. Zira, Zafer Partisi’ni anketlere dahil eden araştırma şirketleri bir elin parmaklarını dahi geçmiyor. Diğer bir deyişle, bu partinin toplum üzerindeki etkisini ölçmemize yarayacak somut verilere rahatlıkla ulaşamıyoruz. Aslında, bu durum aylık enflasyon değerinin bile yıllardır güvenilir bir biçimde açıklanmadığı bir ülkede pek de şaşırtıcı olmasa gerek.
Öyleyse neden çok konuşuluyor? Neden karşılık buluyor? Bu partinin ismi televizyon kanallarında pek anılmıyor, ama sosyal medya kanallarında sürekli tartışması dönüyor. Neden?
Prensip çok basit: Milletin iradesine kulak vermek. Zafer Partisi’ni diğer siyasi partilerden ayıran özellik bu oldu. Halkın çarşıda, pazarda, dost meclisinde dile getirdiği düşünceleri “Ben sizin istediğinizi gerçekleştirmeyi vaat ediyorum” diyerek ortaya çıkan tek parti oldu.
Siyasi partilerin var olma sebebi de bu değil mi zaten? Yani, halkın iradesini görmezden gelen oluşumlar daha ne kadar süre destek toplamaya devam edebilirler? Gelin örnekleri sıralayalım.
Mansur Yavaş’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığına davet edilmesi
Halk, muhalefetin cumhurbaşkanı adayı kim olacak diye yaklaşık iki yıldır tartışıp duruyor. Bu noktada, akla en yatkın gelen isim elbette Mansur Yavaş. Ama siyasi liderler ve diğer parti sözcüleri sanki halkın isteği bu değilmiş gibi politik ajandalarını kuruyorlar. CHP ve İyi Parti, AKP’nin kadro dışı kalan isimleriyle masa kuruyorlar. Lafı evirip çeviriyorlar. Yani, halkın umursamadığı konularla, kendi yarattıkları balon içerisinde dans edip duruyorlar. Ümit Özdağ ise iğneyi eline aldı ve balonu patlatıverdi. Balon patlayınca haliyle içindekiler de yere düşüverdi.
Diyeceksiniz ki, “Halkın Mansur Yavaş’ın adaylığını istediği falan yok. Neye dayanarak bu fikre bel bağlıyorsun?”. Kardeşim, madem halkın böyle bir talebi yok, madem halk Mansur Yavaş’ı en uygun aday olarak görmüyor, ne diye bunca kıyamet koptu? Ne diye parti sözcüleri etekleri tutuşarak acilen açıklama yapma gereği duydu? Balon niye patladı?
Göçmen istilası karşısındaki tutumu
Anket araştırmalarına göre, vatandaşların yaklaşık %85’i “Suriyeliler gitsin” diyor. Halkın iradesi, sınır güvenliği talep ediyor. Karısını, kızını, annesini, küçük erkek kardeşini Taliban’ın insafına bırakıp Türkiye’ye elini kolunu sallayarak giren Afgan erkeklerine sınır kapıları kapatılsın diyor. Elin Pakistanlısı, karımızın kızımızın görüntüsünü sapık hislerle telefonuna kaydetmesin diyor. Savaş bittiyse, Suriyeli ülkesine dönsün diyor.
Bunca zamandır, tüm bu çağrılara kulaklar tıkanıyordu. Hatta, Cumhurbaşkanı Erdoğan “Suriyelileri göndermeyeceğiz” dedi. Daha sonra, “Gönüllü ve onurlu dönüşleri için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz” diyerek birkaç gün önceki sözünden döndü. Aynı günlerde, diğer partiler de kendilerini Suriyeli gönderme yarışı içerisinde buldular.
Ümit Özdağ ve ekibi bu zamana dek birden fazla şeyi doğru yaptığı için adından bu denli söz ettirdi. Milletin yanıp tutuştuğu fakat iktidarın ve muhalefetin önemsemediği, hatta halkın iradesine karşı çıktığı meselelere samimi bir şekilde yanıt verdi. İkircikli açıklamalarla, şifrelerle, imalarla, kısacası küçük hesaplarla uğraşmadı. Bu söylemlerin çok kısa sürede başarılı olduğunu fark eden diğer siyasi partiler ise saatler içerisinde taklit Zafer Partilerine dönüşüverdiler. Bunun başlıca sebebi ise ideolojik üstünlük. Zafer Partisi, halkın nezdinde daha yüksek bir ideolojiye seslenen parti olmayı başardı. Örneğin, bir sonraki seçimde sandık millete şunu soracak: “Ülkenin Suriyeliler, Afganlar, Pakistanlılar veya ipini koparan herkes tarafından istila edilmesi senin için öncelikli mi?” Sandık açıldığında, bu soruya halkın vereceği cevabın ne olacağını hep birlikte öğreneceğiz.
Zafer Partisi, sosyal medya kanallarını akıllıca ele geçirdi. Yaratılmış siyasi boşluğu başarılı bir biçimde kullandı. Fakat, bu noktada parti lideri Ümit Özdağ’ın dikkatli olması gereken birkaç husus var. Kendisi sosyal medyadaki söylemlerinde daha dikkatli ve seçici olmalıdır. Örneğin, hakaret içerikli veya hakaret olarak algılanabilecek ifadelerden acilen uzaklaşmalıdır. Soyunduğu işin ağırlığına yaraşır bir biçimde tartışma davetiyelerine daha sakin bir biçimde yaklaşmalıdır. Kendisi bu noktada Mustafa Sarıgül veya Muharrem İnce’nin yaptığı hatalardan uzak durmalıdır. Tüm bunların gerçekleşmesi için takip etmesi gereken tek bir alışkanlık olmalı, o da sosyal medya kanallarından yaptığı şahsi paylaşımların ve fikir beyanlarının sayısını azaltmak. Nicelikten ziyade niteliğe ehemmiyet vermek.
Bir sonraki adım
Yazının başında andığım gibi, bu ülke eskiden tarım ürünü zenginiydi, artık hayati memleket meselesi üzerine zengin bir ülke. Zafer Partisi’nin ve diğer tüm siyasi partilerin üzerine gidebilecekleri onlarca dert dolu bu topraklar. Fakat, Zafer Partisi eğer yükselişine devam etmek istiyorsa, yeni bir damara el atmak zorunda. Halkın nabzının attığı bu damar, iktidar ve diğer parti liderlerinin sırça köşklerinde bihaber oldukları, fakat halkın her gün dert yandığı ve burun buruna yaşamaya devam ettiği bir sorun olmalı. Türkiye’nin en büyük oy depoları -ne yazık ki- büyük şehirlerde olduğuna göre, bu damar mesele elbette büyük şehir sorunu olmalı.
Hâlâ tahmin edemediniz mi? Öyleyse, ben söyleyeyim. Zafer Partisi, başıboş sokak hayvanları sorununa el atmalıdır. Sokaklarımızda dolaşan milyonlarca kedi ve köpek de pekâlâ bir milli güvenlik sorunudur. Başta iktidar partisi olmak üzere, diğer birçok parti tarafından göz ardı edilen bu sorunun halk nezdinde geniş çapta karşılık bulacağı aşikardır.
Türkiye’de birçok insan başıboş gezen sokak köpeklerinin saldırısına uğruyor. Üstelik bu çağdışı durum evcil hayvan maması üreten şirketlerin de ekmeğine yağ sürüyor. Zafer Partisi, bu gibi göz ardı edilmiş meselelere de eğilerek birden fazla söylem üretebilen ve genele hitap edebilen bir siyasi parti olarak yükselişine devam edebilir ve Türkiye’nin en büyük partisi olan Kararsızlar Partisi’nden oy çalmaya devam edebilir.