Bugün gençler okula gitmiyorlar; okula gitmek için gece gündüz çalışıyorlar. Kafelerde garsonluk yapıyor, butiklerde tezgahtarlık ediyor, şirketlerde anketörlük yaparak geçimlerini sağlıyorlar. Bir arkadaşlarıyla basit bir kahve içmek, sevgilisini sinemaya götürmek, çok istedikleri tişörtü almak ya da hayranı oldukları bir sanatçıyı konserinde izlemek için paraları yok. Gençlikleri var, enerjileri var ama ne gençliklerini yaşayabilecekleri bir alanları ne de bu enerjilerini harcayabilecekleri bir ortamları var. Ekmek bulmak bile artık zor, yarım zamanlı bir iş bulmak ise neredeyse imkansız.

Birçok genç, birden fazla kişiyle aynı evde yaşamak zorunda kalıyor; kirasını bile zar zor toparlıyorlar. Büyük şehirlerde iyi bir üniversiteye gidebilecek kadar puan toplasalardı, yurt bulamıyorlar, ya da yer yok. Araştırmalar, üç gençten birinin ya okulda ya da bir işte olmadığını gösteriyor. Bu gençlere "ev genci" deniyor, çünkü kendilerini güvende hissetmiyorlar, bir çıkış yolu arıyorlar. Sıkışmışlar ve hiçbir şeyin onlar için kolaylaşmayacağı bir dünyada var olabilmeye çalışıyorlar.

Bu gençler, doğdukları topraklarda bir gelecek kurmayı hayal etmek istiyorlar ama bunun için gerekli araçlardan mahrumlar. Özgür ve eşit olmayı arzuluyorlar. Arkalarında adaletin güçlü bir desteğini görmek istiyorlar. Onlara göre, başlarına bir şey gelse, hesaplarına göre değil, eşit ve adil bir biçimde muamele edilmelidir.

Bu gençler, belki de yarının virüsüne karşı aşıyı bulan, kanser tedavisini geliştirecek, ya da cep telefonlarından buzdolaplarına kadar her türlü teknolojiyi tasarlayacak olanlar. Sizin yaşadığınız hastalıkların tedavisini bulacak, şehrinizi kurtaracak, dünyayı değiştirecek fikirlerle gelecekler. Onlar belki de şeker hastalığını tedavi edecek, sizi tekerlekli sandalyenizden kurtaracak, böbrek naklinizi yapacak, genetik hastalıkların önüne geçecekler. Ve daha nicesi…

Ama bu gençler, fırsatları bulamıyorlar. Çünkü iktidar gibi düşünmedikleri için işlerinden atılıyorlar, fikirlerini paylaştıkları için gözaltına alınıyorlar. Yaşam hakkı yalnızca yandaş olana tanınıyor, diğerleri ise dışlanıyor. Aileler, çocuklarını yurtdışına gönderebilmek için her şeyi göze alıyor, fakat gençlerin çoğu, bu ülkeyi terk etmek yerine burada kalmak istiyor.

Çünkü onlar memleketlerini seviyorlar, yurttaş gibi hissediyorlar ve sizlerin düşündüğünüz gibi değil, başka bir düşüncenin ışığında umutla bu ülkenin geleceğine katkıda bulunmak istiyorlar. Bir doktorla Kanada'ya göç etmek üzerine sohbet ederken, bir cümle kulaklarımda yankılandı: "Bizi neden sevmiyorsunuz?"

Bunu unutamıyorum. Gerçekten, bu gençleri neden sevmiyorsunuz? Onları evlatlarınızdan neden ayırıyorsunuz? Hangi anayasaya, hangi hukuka göre hareket ediyorsunuz? Gençlerimize kıymayın, onları dinleyin, onlara nefes olun. Onlardan korkmayın. Yıllarca övündüğümüz genç nüfusumuzu harcamayın. Onlarsız bir geleceğimiz olmayacak.