28 Şubat 1997'de Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında alınan kararlar, Türk siyasi tarihine "post-modern darbe" olarak geçti. Askerî vesayetin en belirgin şekilde hissedildiği bu süreç, siyasal ve toplumsal dinamikleri derinden etkiledi. 1996 yılında yapılan seçimler sonucunda Refah Partisi lideri Necmettin Erbakan başbakan, Doğru Yol Partisi lideri Tansu Çiller ise başbakan yardımcısı olarak Refah-Yol hükümetini kurdu. Ancak, bu koalisyon hükümeti özellikle ordu, medya ve bürokrasi içindeki laik kesimler tarafından tepkiyle karşılandı. Hükümetin İslami kesime yönelik açılımları ve özellikle tarikatlarla kurduğu ilişkiler, "irtica tehlikesi" olarak yorumlanarak tepkilere yol açtı.

Erbakan hükümeti döneminde Kudüs Gecesi gibi etkinlikler, laik kesimlerin tepkisini artırırken, hükümetin imam hatip okullarına ve İslami vakıflara yönelik desteği de tartışma konusu oldu. Medya aracılığıyla Refah Partisi'ne yönelik yoğun eleştiriler yapılırken, askerî kanat süreci yakından izlemekteydi. 28 Şubat 1997 günü gerçekleştirilen MGK toplantısında, dönemin Refah-Yol hükümetine yönelik sert uyarılar içeren kararlar alındı. Türkiye'nin laik yapısını koruma iddiasıyla alınan bu kararlar, başbakan Necmettin Erbakan liderliğindeki Refah Partisi'ni doğrudan hedef alıyordu. Askerî kanadın baskıları sonucu Erbakan hükümeti istifaya zorlandı ve 30 Haziran 1997'de görevinden ayrılmak zorunda kaldı.

28 Şubat sürecinde sadece hükümete değil, muhafazakâr kesime yönelik geniş çaplı bir baskı politikası da uygulandı. Medya, askerî vesayetin etkisi altında yoğun bir propaganda yürüttü. Gazeteler, televizyonlar ve köşe yazarları üzerinden Refah Partisi ve destekçileri karalanırken, "irtica tehdidi" söylemi gündemin merkezine oturdu. Ayrıca kamu kurumlarında başörtülü çalışanlara yönelik kısıtlamalar arttı, İmam Hatip Liseleri ve dindar kesim üzerinde ağır yaptırımlar uygulandı. Başörtüsü yasağı ve katsayı uygulamaları gibi düzenlemeler, eğitim ve çalışma hayatında büyük mağduriyetlere yol açtı.

28 Şubat sürecinin etkileri uzun yıllar boyunca hissedildi. Binlerce kamu görevlisi, asker ve akademisyen fişlendi, görevlerinden uzaklaştırıldı. "Batı Çalışma Grubu" adıyla bilinen yapılanma, sürecin en tartışmalı unsurlarından biri olarak kayıtlara geçti.
Ancak yıllar içinde demokratikleşme yönündeki adımlarla 28 Şubat sürecinin mağdurlarına yönelik hak iade çalışmaları yapıldı. 2012 yılında dönemin askerî yetkilileri hakkında soruşturmalar başlatıldı ve 2018'de mahkeme kararıyla bazı sanıklar müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Türk siyasi tarihine "post-modern darbe" olarak geçen 28 Şubat süreci, demokrasinin kırılganlığını bir kez daha gözler önüne serdi. Bugün hâlâ tartışılmaya devam eden bu dönem, Türkiye’nin demokrasi mücadelesinde önemli bir ders olarak hafızalarda yerini koruyor.