Son Mühür/Gamze Eskiköy- Aydın’da çevre örgütleri, TBMM’ye sunulan İklim Kanunu Teklifi’ne karşı ses yükseltti. Aydın Çevre Koruma ve Kültür Derneği (AYÇED) ile Akçay Havzası ve Madran Dağı Çevre Koruma Derneği tarafından düzenlenen basın açıklamasında, teklifin bireysel özgürlükleri ve ekonomik adaleti tehdit ettiği öne sürüldü. CHP Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün de katıldığı açıklamada, kömür kullanımının durdurulması ve fosil yakıtsız ekonomiye geçişin emekçilerin sırtına yüklenmemesi gerektiği vurgulandı.

“iklim kanunu Meclis’te onaylanırsa, çeşitli kısıtlamalar getirilecek”

Şahin, “Karbon Emisyonu Nedir? Karbon emisyonu, doğada var olan karbonun atmosfere salınmasıdır. Bu durum genellikle insan faaliyetlerinin bir sonucudur. 19. yüzyıldan itibaren kömürle çalışan sanayi araçlarının kullanılması, atmosferdeki sera gazı yoğunluğunu artırmıştır.

Karbon Emisyonunun Etkileri Doğal karbondioksit emisyonu, dünyanın işleyişinde önemli bir rol oynarken, insan kaynaklı karbon ve sera gazlarının salımı çevreye büyük zararlar vermektedir. Bu emisyonların artması, iklim değişikliğine ve hava kirliliğine yol açmaktadır.

İklim Kanunu ile İlgili Endişeler Eğer iklim kanunu Meclis’te onaylanırsa, çeşitli kısıtlamalar getirilecek, mal varlıklarına el konulacak, sokağa çıkma yasakları uygulanacak, seyahat özgürlükleri kısıtlanacak, gıdayla ilgili yasaklar getirilecek ve yapay gıdaların tüketimi teşvik edilecektir. Ayrıca, sosyal kredi sistemi gibi uygulamalarla bireysel özgürlükler daha da sınırlanacaktır” dedi.

“Öncelik sermayenin olmamalı”

İklim krizi, yalnızca çevresel bir sorun değil, aynı zamanda toplumsal adalet meselesidir” diyen Şahin, “Bu nedenle, öncelik sermayenin değil, doğanın ve toplumun geleceği olmalıdır. İklim krizini önlemek için kesin sera gazı azaltım hedefleri belirlenmeli ve bu hedeflere ulaşılmak için adımlar atılmalıdır.

Kömürle enerji üretimi, iklim krizinin başlıca sorumlularından biridir. En kısa zamanda kömür kullanımından vazgeçilmelidir. Fosil yakıtsız bir ekonomiye geçişin maliyeti, emekçi halkın sırtına yüklenmemelidir. Emekçilerin, insan onuruna yakışır bir yaşam hakkı güvence altına alınmalıdır. Çocuklar, yaşlılar ve engelliler gibi toplumun dezavantajlı kesimleri, iklim krizinin etkilerine karşı güçlendirilmelidir.

Ülkede yaşayan hepimiz iklim krizinin yol açacağı eşitsizlikler, yoksulluk, sağlık sorunları ve şiddet gibi olumsuzluklara karşı korunmalıdır” ifadelerine yer verdi.

“İklim krizi nedeniyle sağlık sorunları artacak”

Şahin sözlerini şöyle noktaladı:

“İklim krizi nedeniyle artacak sağlık sorunlarına karşı dirençli, yaygın, ücretsiz ve toplumcu bir sağlık sistemi kurulmalıdır. Ormanlar, meralar, tarım alanları, sulak alanlar ve denizler, madencilik, enerji, sanayi, endüstriyel tarım ve yapılaşma talanına karşı korunmalıdır. İklim afetlerine karşı dirençli kentsel ve kırsal yerleşimler oluşturulmalı, afet eylem planları ve gıda-su politikaları, iklim riskleri göz önünde bulundurularak hazırlanmalıdır.

Gerçek bir iklim kanunu, halkın, bilim insanlarının ve sivil toplum kuruluşlarının katılımına açık olmalı, toplumsal uzlaşı ile şekillendirilmelidir. İklim suçlarına karşı etkili denetim ve yaptırım mekanizmaları kurulmalıdır. Kamu idaresi dışında, kamu yararına çalışan meslek ve sivil toplum örgütleri de bağımsız denetim süreçlerine dahil edilmelidir."

Muhabir: GAMZE ESKİKÖY