Son Mühür / Gamze Eskiköy - Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu üyeleri hakkında “suç işlemeye alenen tahrik” iddiasıyla başlatılan soruşturmaya tepki gösteren sendikanın İzmir şubeleri, Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde bir araya geldi. Basın açıklamasında konuşan 5 No’lu Şube Başkanı Savaş Candemir, “Bu soruşturma, halkın iradesine ve muhalefet olasılığına duyulan tahammülsüzlüğün dışavurumudur” dedi.
“Duyulan tahammülsüzlüğün dışavurumu”
Eğitim Geçtiğimiz hafta yargı eliyle hayata geçirilen siyasal operasyon sonrasında yaşananlar halkın iradesine, sandığa, yerel demokrasiye ve muhalefet olasılığına duyulan tahammülsüzlüğün dışavurumu olarak karşımıza çıkmıştır”diyen Candemir, “Yaşanan hukuksuzluğa karşı, üniversite öğrencileri boykot kararı almış, son yıllarda tamamen siyasallaşan yargıya ve ülkede yaşanan otoriterleşmeye karşı ülke çapında meşru ve kitlesel eylemler yapılmaya başlanmıştır.
Üniversiteler sadece ders görülen mekânlar değil; aynı zamanda geleceğin ve özgürlüğün inşa edildiği mücadele alanlarıdır. Üniversite öğrencilerinin almış olduğu boykot kararı sadece gençliğin adalet talebiyle sınırlı değildir” dedi.
“Biriken öfkenin yansımadır”
Candemir, “Aynı zamanda iktidarın tahakküm kurduğu bütün alanlara, barınmadan geçim sorunlarına, ifade özgürlüğünden bilimsel özerkliğe kadar geniş bir alanda biriken öfkenin yansımasıdır. Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu 24 Mart 2025 tarihinde toplanarak “İnsan, toplum, doğa
yararına üniversite” savunumuz çerçevesinde, öğrencilerin Anayasal, demokratik haklarını kullanma iradeleri doğrultusunda öğrencilerin güvenli bir kampüs ortamında eğitim öğretim haklarını kullanmalarını sağlanması amacıyla öğretim elemanı üyelerimiz açısından 25 Mart 2025 tarihinde bir günlük “hizmet üretmeme” kararı almıştır” ifadelerine yer verdi.
“Sendikal haklar anayasa ile güvence altındadır”
Candemir, “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yetkisiz olmasına rağmen sendikamızı ve sendikal faaliyetlerimizi hedef alan “suç işlemeye alenen tahrik etme” gerekçesiyle açmış olduğu soruşturma hukuki dayanaktan yoksun, gerçekleri çarpıtan ve sendikamızı hedef gösteren bir tutumdur ve kabul edilemez. Bu nedenle benzer içerikli bir soruşturma Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılmış ve Merkez Yürütme Kurulu üyelerimiz bugün konu ile ilgili ifadeye çağrılmıştır.
Sendikal haklarımız, uluslararası sözleşmeler ve anayasa ile güvence altındadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS), ILO’nun 87 ve 98 sayılı sözleşmeleri, Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi, Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı ve Anayasamızın 90. maddesi sendikal haklarımızı açıkça tanımaktadır. Türkiye’nin taraf olduğu bu sözleşmelere göre kamu emekçilerinin iş bırakma hakkı vardır” diye belirtti.
“Bu tehditler bize vız gelir!”
Candemir, “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın sendikal hakları kullanan Eğitim Sen’e yönelik “suç işlemeye alenen tahrik etme” gibi maddi temelden yoksun şekilde soruşturma açması suçtur. Yargı organlarının görevleri arasında yasal ve Anayasal haklarını koruyanları tehdit etmek yoktur.
Üstüne bir de Eğitim Bakanı Yusuf Tekin devlet televizyonunda verdiği demeçte yıllardır ayaklar altına almaktan çekinmediği insan haklarına yönelik sendikamıza ders vermeye kalkmış; yine yasaya göre yetki alanı dışında olan konuları kendine vazife etmiştir. Bakan Tekin’in Encümen-i Muallimin’den, TÖS ve TÖB-DER’den gelen 100 yılı aşan insan hakları ve demokratik toplum mücadelemizden haberi olmadığı gibi, aldığı talimatlarla haddini aşarak bizlere yaptırım tehditleri savurmaktadır. İfade etmekten çekinmiyoruz; bu tehditler bizlere vız gelir” diye konuştu.
“Öğrencilerin talebi suç mu?”
Candemir konuşmasını şu sözlerle noktaladı:
“Sayın Bakan ilk önce eğitimden koparılarak gönderildiği MESEM’lerde can veren çocukların hesabını vermelidir. Siyasi iktidar, üniversite öğrencilerinin taleplerini görmezden gelmekle yetinmemekte; onlara destek olan herkesi kriminalize etmeye çalışmaktadır. Böylece hem gençliğin muhalif enerjisini bastırmayı hem de sendikal hareketi itibarsızlaştırmayı ve sindirmeyi hedeflemektedir. Burada sorulması gereken soru nettir: Öğrencilerin adalet talebi mi suçtur, yoksa bu talebi bastırmaya çalışan baskı rejimi mi?
“Halk sizin önünüzde diz çökmeyecek”
Sol Parti adına açıklama yapan Sezer Gök, tutuklamalara ve gözaltılara tepki gösterdi.
“Milyonlarca insan karanlık rejime dur demek için mücadele ediyor. Kampüslerden meydanlardan parklardan hep beraber eşitlik adalet özgürlüklere inmek için sesleniyorlar. Ak Parti’nin saray rejimi 22 yıllık iktidarında yolsuzluktan gericilikten başka bir şey getirmedi şimdi de kendileri için yarattıklarını falan gülsün diye halkın iradesine darbe vurmaya çalışıyorlar. Gazetecilerden belediye başkanlarından öğrencilere kadar toplumun hem kesiminden insanları saraydan verilen talimatlarla yargı eliyle tutturmaya bastırmaya çalışıyorlar. Bunu bildikleri için her gün yeni operasyonlarla tutuklamalarla korku vermeye korkutmaya çalışıyorlar. Fakat bu halk sizin önünüzde diz çökmeyecek” ifadelerine yer verdi.