Toplantının açılış konuşmasını yapan EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Alp Avni Yelkenbiçer, “Ülkemize geniş tarihsel perspektifle bakıldığında pek çok ekonomik, siyasi kriz ve çalkantı yaşamış, yapısal dinamikleri hızla değişen, hem küresel piyasalar hem de iç dinamiklerin etkisiyle dalgalanmaları durmayan bir ekonomi tarihi ile karşılaşıyoruz. Tüm bu değişken konjonktürle yapıya rağmen Türkiye, yine tarihsel perspektifle geçmişten günümüze bakıldığında gelişmesini sürdüren, tüm şartlara ayak uydurmasını bilen toplum yapısı ile kalkınma hedeflerine sadık kalarak ekonomik direncini arttırmaya çalışan bir profil çiziyor. Yine bugün geldiğimiz noktada, ekonomi yönetiminde yaşanan rasyonel sapmaların da sonucu olarak yine yüksek enflasyon, değeri düşen TL, dolayısıyla yüksek kur ve tüm maliyetlerde öngörülemez artış ile karşı karşıyayız. Dolar/TL ve Euro/TL oranlarında tarihi zirveyi görmemize rağmen, bu oranlar hala ihracatçımız için yeterli değil. Merakla beklediğimiz asgari ücret görüşmelerinden çıkacak sonuç da bütün işverenlerin maliyetlerindeki artış ile ihracatçının pazarlardaki rekabetçiliğini kaybetmesi ve iç pazarda da enflasyonist bir etkisi olacağı da beklenmektedir. Enflasyonun yarattığı tahribatı hem işlerimizde hem de özellikle gelir adaletsizliğinin artışı başta olmak üzere toplumsal çerçevede yakından izliyoruz” dedi.

“Yabancı yatırımcı için en önemli konu güven”

Farklı yapısal reformlara ve daha güçlü para politikalarına ihtiyacın olduğunu kaydeden Yelkenbiçer, “6 ayda değişen politikalar sonucu, S&P’nin Türkiye’nin not görünümünü pozitife çevirmesi, CDS Primimizin son 5 yılın en düşüğü seviyesine gerilemesi, Merkez Bankası rezervlerindeki tarihi zirve olumlu gelişmelerden bazıları. Öte yandan Tüm bunlar öncelikle dış finansman koşullarını iyileştirmesini ve ekonomi kurumlarına olan güvenin yeniden tesis edilmesi yolunda önemli gelişmeler. Türkiye'nin dış finansmana erişimi artırmayı sürdürmesi, yabancı yatırımcılarla gerçekleştirilen görüşmelerden olumlu sinyallerle birlikte devam ediyor. Ancak yabancı yatırımcı için en önemli konu güven. Yabancı yatırım hem öngörülebilir politikalara hem de şeffaflık ve adaleti esas alan yönetim anlayışına ihtiyaç duyar. Sıcak para dışında, uzun vadeli olarak asıl ihtiyacımız olan doğrudan yabancı sermayedir. Ancak son zamanlarda Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı yatırımın ağırlıklı olarak gayrimenkul yatırımı biçimine bürünmüş olduğu gözlemlenmektedir. Ancak bizim katma değerli üretime, teknoloji yatırımlarına ve dolayısıyla kalkınma odaklı büyümeye ihtiyacımız var” ifadelerine yer verdi.

“Yapay zekanın hızlı gelişimi hepimizi şaşırtıyor”

Çeşitli araştırmaların, gelecekte mevcut işlerin büyük bir kısmının otomasyonla yer değiştireceğini öngördüğünü aktaran Yelkenbiçer, “Rutin ve tekrara dayalı işlerin, giderek insanlar yerine makineler ve yapay zekâ tarafından üstlenileceği bir döneme giriyoruz. Teknolojinin, özellikle yapay zekâ alanındaki hızlı gelişimi hepimizi şaşırtıyor. Bu değişimlerle birlikte, çalışanların yeni ve farklı becerilere ihtiyaç duyacağı açık. Eğitim sistemimizin, merakı, araştırmacılığı, analitik ve yaratıcı düşünmeyi teşvik edecek şekilde köklü bir reformdan geçmesi gerektiği de bu değişimlerin bir gerekliliği olarak ortaya çıkıyor” şeklinde konuştu.

“Genç beyinleri kaybediyoruz”

Üniversite mezunlarının sadece yüzde birinin bilişim alanından mezun olduğuna değinen Yelkenbiçer, “Üniversite mezunlarının sadece yüzde biri bilişim alanında mezun olmuş. Bu oran, diğer ülkelerle karşılaştırıldığında oldukça düşük. Örneğin, Türkiye'nin ekonomik ve nüfus açısından benzer olduğu Meksika, 33 bin IT mezunu verirken, Türkiye sadece 7 bin mezun vermiş. Ekonomik değer yaratmada bilişim teknolojilerini kullanım açısından, büyük ekonomilerin çoğunluğu dijital hizmetlere dayalı iken, Türkiye'de bu oran sadece yüzde 6. Türkiye'nin küresel dijital hizmetler pazarındaki payı, ekonomisinin dünya ekonomisindeki payına kıyasla oldukça düşük. Büyük şirketler teknolojiyi etkin kullanırken, ekonomimizin büyük çoğunluğunu oluşturan KOBİ'ler henüz dijital dönüşümü gerçekleştirmiş değil. KOBİ'ler ve genel ekonomi bu durumdayken, yapay zeka gibi ileri teknolojilerde ve çevre dostu, ekolojik büyüme konusunda nasıl dönüşüm sağlanacağından endişe duyuyoruz. Üstelik ülkemiz nitelikli geç beyinleri maalesef birer birer kaybediyor. Bundan bir çıkış yolu olarak gördüğümüz genç girişimciliği ve genç istihdamı doğru bir eğitim politikasıyla desteklemek konusunda EGİAD olarak çalışmalar gerçekleştiriyoruz” dedi.

“Daraltıcı politikalar Avrupa’da ekonomik yavaşlamaya sebep oldu”

Birçok ülkede son 40 yılın en hızlı faiz artışlarına şahitlik ettiklerini söyleyen İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, “Tüm dünyada 2023 yılının kilit kelimelerini; enflasyon, faiz artırımları, jeopolitik gerilimler ve iklim krizinin etkileri oluşturdu. 2023’te son yılların en yüksek global enflasyonu ile karşılaşmamız sonucu, birçok ülkede son 40 yılın en hızlı faiz artışlarına şahitlik ettik. Uzmanlar, dünya ekonomisinde son 20-30 yıldakinden daha yüksek enflasyon ve faiz seviyesinin hüküm süreceği yeni bir döneme girdiğimiz noktasında birleşiyor. Faiz artışıyla birlikte uygulanan daraltıcı para politikaları; Avrupa’da ekonomik yavaşlamaya, İngiltere’de stagflasyona sebep oldu. 2024 yılı için şu anki tahminlere göre, Amerika Birleşik Devletleri kaynaklı olarak global büyümede yumuşak bir iniş olacağını, Avrupa Birliği’nin büyümesinin ise daha zayıf olacağını söyleyebiliriz” açıklamalarında bulundu.

“Dünya ve Türkiye ekonomisi 2024’te küçülecek”

Dünya ülkelerini ve Türkiye’nin son 10 yıldaki ekonomik büyümelerini ve 2024 büyüme beklentilerini değerlendiren Ekonomi Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ, dünya ekonomisinin bu süreçte yıllık ortalama olarak yüzde 3 büyüdüğünü söyledi. Güldağ, “Dünya ekonomisinin 2024’teki beklentisi yüzde 2,7. ABD son 10 yılda yıllık yüzde 2,3 büyüdü, 2024’teki beklentisi ise yüzde 1,5. Avrupa’da 2024’te büyüme oranı yıllık bazda 0,9 bekleniliyor. Türkiye’de ise son 10 yıldaki büyüme ortalamamız yıllık olarak yüzde 5,3, orta vadeli programda yüzde 4 olarak ifade ediliyor. Ben bu oranın 3,5 olacağını düşünüyorum. Çin bile son 10 yılda yüzde 6,2 büyümüş, bu ülkenin 2024 büyüme beklentisi yüzde 4,6. Sadece Hindistan’da benim gördüğüm bir pozitif ayrışma var. Hindistan son 10 yılda yıllık olarak 5,8 büyümüş, 2024’tekin büyüme beklentisi de 6,4” dedi.

“Asgari ücrette 350 dolarlara geri dönmeyeceğiz”

Ülkenin en önemli gündem maddesi olan asgari ücret artış oranıyla ilgili Güldağ, “Şirketlerin maliyetleri konusunda asgari ücret önemli. 2024 yılı için ilk başta 17 bin TL’ler telaffuz edildi. Ancak son dönemde 17 bin TL’den çok 16 bin TL’ler daha çok konuşulmaya başlandı. Sohbetlerde edindiğimiz izlenimlerimiz asgari ücretin yüzde 40’ı çok aşmayacak bir formül üzerinde çalışıldığı yönünde. Türkiye’nin de artık emeği ucuzlatarak gidebileceği fazla bir yeri yok. Burada bizim bir şekilde hareket etmemiz, tedbirlerimizi ona göre geliştirmemiz gerekecek. Ben artık Türkiye’de 350 dolara asgari ücretlerine döneceğimizi düşünmüyorum” diye konuştu.

“İzmir’de de üçüncü kuşağa yeni alanların açılması lazım”

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın faiz artışlarında sona gelindiğini söyleyen Ekonomi Gazetesi Yayın Kurulu Başkanı Dr. Şeref Oğuz ise, MB faiz artışlarını 2023’te bırakması gerektiğini söyledi. “Umarım bu faiz artışları 2023’te bırakılır. Dünyanın yavaş yavaş faiz artışına son verdiği, faiz indirimine gittiği bir yerde Merkez Bankası da bunun hazırlıkları olabilir” dedi.

Kaynak: Bülten