Gündem ekonomi… Gündem, zam bombardımanı… Halk için zaten kötü bir halde olan ekonomi, zamlarla katlanılması imkansız bir aşamaya geldi…
Bugünü doğru analiz etmek ve değerlendirmek için, bu aşamaya nasıl gelindiğini kısaca da olsa belirtmek gerekiyor.
Ekonomi, bugün raydan çıkmadı. Kriz uzunca bir süreden beri yaşanıyor. Şaşırtıcı olan; derin ekonomik krize rağmen iktidarın fazla da zorlanmadan seçim sürecini algıyla, oyunlarla adına ne derseniz deyin idare edebilmesidir. Seçimlerin eşit ve adil olmadığı ayrı bir yazı konusu. Ne var ki, bugün yaşanan zam sağnağına rağmen açığa çıkmayan memnuniyetsizlikte seçim sürecinin büyük payı var diyemesek bile az da olsa katkısı var. Halk çaresiz ve umutsuzken; genel olarak muhalefet bu konjonktürde izlediği politikalarla adeta siyaseti seçime sıkıştırdı. Bir anda herşey seçim demek oldu. Biraz daha dişinizi sıkın, nasıl olsa bunlar seçimlerde gidecekler mesajı verildi. Dahası; aman hak-hukuk arama yoluna gitmeyin, iktidara provakasyon yapma ortamı doğurursunuz, seçimler yani asıl kurtuluş riske edilmiş olur söylemi hep tekrarlandı.
Seçim seçim olmaktan çıktı. İktidar ne yaparsa yapsın kabullenildi. Bunları seçimlerde yenip göndereceğiz denildi.
Oysa demokrasiyi seçimle sınırlayan anlayış, iktidar anlayışıdır. İktidara göre demokrasi, sadece seçimlerdir. Seçimleri kazanırsam, bir sonrakine kadar yetki bende ve istediğimi yaparım anlayışında olduğu hiç birimiz için sır değildi… Dolayısıyla niyetimiz farklıda olsa, herşeyi seçimlere endekslemede buluştuk demek yanlış olmaz.
Bunun ağır bedelini dün, susun, sessiz kalın, bekleyin, az kaldı dediğimiz halkımız ödüyor. Kimse halkımızın demokratik hak arama bilincini çok ilerde olduğunu ve bunu muhalefetin politikalarının gerilettiğini iddia edemez. Ancak siyasetin görevi özellikle de demokrat, sosyal demokrat ve sosyalistlerin görevi, suskunluğu seyretmek, telkin etmek, örgütlemek değil her koşulda halkın hak arama mücadelesine öncülük etmektir.
12 Eylül’den bu yana izlenen baskı-yasak politikalarıyla toplumun belleği ve refleksleri zayıflatılmış hatta, tamamen kaybetme noktasına getirilmişken; halkı suçlamak “Bunlar sürü”, “Bu halktan bir halt olmaz” vb. ucuz değerlendirmeler belki bu sözleri kullanan kişiyi psikolojik olarak rahatlatır ama ne halka ne de siyasete faydası yoktur, olamaz.
Şu noktayı kaçırmayalım: Halk geriletildikçe, halka daha çok boyun eğdirildiğinde, hepimiz kaybediyor, hepimiz topyekün gerilere savruluyoruz.
Gündemin neredeyse tek başına geçim derdi olduğu, seçim olmayan bir seçimi kaybetmiş, moral-motivasyon dip yapmışken ya kendimizi olumsuz gidişin akışına bırakıp kaderimize razı olacağız ya da silkinip ayağa kalkma zamanıdır diyerek tarihi sorumluluğumuzu bilince çıkarıp ona sıkı sıkıya sarılacağız.
CHP Merkez Yönetim Kurulu 6 Haziran 2023 tarihli açıklamasıyla kongreler takvimini başlattı. Her kongrenin kendisi zor ama bu konjonktürde daha da zordur. Önce delege seçimleri, ardından ilçe ve il kongreleri yapılacak.
Korkum; siyasetteki durumun kongreler sürecini olumsuz etkilemesi; gereksiz, içi boş partiye ve sürece katkısı olmayacak tartışma ve çekişmelerle iktidarın işini kolaylaştıracak gündem malzemesi haline gelmemizdir.
Dileğim ve temennim ise; krizlerin aynı zamanda fırsat olduğunu bilerek, etik ve parti değerlerine sıkı sıkıya bağlı kalarak, sen ben yerine biz olmak, sönmeye yüz tutmuş halkın umudunu daha bir gür halde yeşertmektir. Haksızlık, hukuksuzluk, hatta hırsızlık, yalan, dolan, kandırma ve her türden kirlilik bizden uzak olsun…
Saha da bazı olumsuz duyumlarda gelmiyor değil… Bu sürecin sağlıklı işletilmesi çok çok önemlidir. Kimse kişisel çıkar, ikbal kaygısıyla hareket etmemelidir. Konum, konumu kullanma, tehdit işe ama vaadi gibi zırvalar bize ait değildir olamaz. Partililerimiz bu ve benzeri şeylere kanmamalı iktidarın liyakatsızlığı eleştirenler, kendi iç rekabetlerinde mevcut iktidarın yaptığını tekrar edemezler.
İktidar halkın sırtında hesapsız kitapsız ve fütursuzca tepinirken; bizlerin kendi arasında dalaşma, didişme lüksü yoktur.
Uygar YILDIRIM