Usta Gazeteci Esat Erçetingöz, Son Mühür TV’de yayınlanan Sıcak Bakış programında Ayşegül Koç’un sorularını yanıtladı. Yazılı basının geleceği, dijital medya ve genç gazetecilere yönelik tavsiyelerde bulunan Erçetingöz; “Yazılı basın bitmeyecek. Ama dijital medyayı da yok sayamayız. Dijital medya gazeteciler için aslında büyük bir avantaj, ama iyi kullanılırsa” dedi. 

‘Ustaya Vefa Gecesi’ programı

Meslekte yarım asrı aşan tecrübesiyle pek çok kişiye ilham veren Erçetingöz, dostlarıyla olan bu anlamlı bağın kendisi için büyük bir onur kaynağı olduğunu vurguladı. Erçetingöz; “Geçenlerde bir toplantı sırasında sevgili dostlarım Ünal Ersözlü ve Atilla Köprülüoğlu, ‘Meslekte 51. yılın oldu, ne çabuk geçti 51 yıl’ dediler. Hakikaten de böyle, inanamadım. ‘Biz senin için bir vefa gecesi düzenleyeceğiz’ dediler. Konu böyle başladı, sonra gelişmelerden tabii ki haberim oldu. Baktım, afişi hazırlamışlar, yeri ayarlamışlar, programı yapmışlar. Bu benim için tabii ki onur verici bir şey. Kendilerine çok teşekkür ediyorum, iyi ki dostlarım var. Ben insan biriktirmişim diye düşünüyorum. 28 Kasım Perşembe günü saat  19:00’da Türkan Saylan Kültür Merkezi’ndeki programa dostlarımı bekliyorum” dedi. 

Whatsapp Image 2024 11 27 At 10.30.49 (1) Min

“Şu dönem makineler o zaman olsaydı ‘Pulitzer’ kazanırdım”

Mesleğe başlama hikayesini ve ilk yıllarını detaylarıyla paylaşan Erçetingöz; “Benim hikayem 1972’nin sonlarında başlıyor. Namık Kemal Lisesi’ni bitirmek üzereyim. 2 ay kalmış, sonra gideceğim yer belli. Çünkü ben hayatım boyunca tek meslek düşünmüştüm. Hep gazeteci olmak istedim. Gazetecilik Halkla İlişkiler Yüksekokulu, Ege Üniversitesi’nde ilk o dönemde dört yıla çıkmıştı. Okulu kazanmıştım. Komşumuz vardı, o zaman Demokrat İzmir Gazetesi’nin Turgutlu muhabiriydi, Tuncer Yılmaz. Turgutlu sporun da kalecisiydi. Bana bir gün dedi ki: ‘Ya Esat, sen hazır gazeteciliğe başlıyorsun. Gazetecilik mesleği, çok güzel bir meslek. Ben de Demokrat İzmir’in muhabiriyim, gel sen de oraya.’ ‘Olur’ dedim. Ailede 4 oğlan geçim sıkıntısı çekiyoruz. Ancak ben kendi harçlığımı çıkarabilirsem okuyabileceğim. Çetin Gürel ile görüştürecek beni. O zaman Demokrat İzmir’in genel yayın müdürü kendisi. Gittik kapıda. Hiç unutmuyorum, kapıcı Hidayet’e dedik ki ‘Geldik, durum böyle böyle. Çetin Gürel ile görüşeceğiz.’ Dedi ki: ‘Çetin Gürel çok meşgul. Bugün git, yarın gel.’ Tam bir hafta biz gittik geldik. En son baktım, Hidayet Amca dedi ki: ‘Esat Bey, Çetin Bey sizi bekliyor, yukarıda.’ Çıktık yukarı tahta merdivenlerden, Gürel’in odasına gittik. Bana aynen şöyle dedi: ‘Sabrına hayran kaldım. Benim de istediğim gazetecilik anlayışı bu. Sen bu kadar sabrettiysen, senden iyi gazeteci olur. Seni işe başlatıyorum. Şu koridorun sonunda gideceksin, orada spor servisi var. Okan Bey’i gör. Okan Yüksel’in yanında başlayacaksın.’ Ben giderken sağa bir baktım, kapıda Attila İlhan’ın odası. Genel yayın koordinatörü o dönem. Kafamı şöyle bir uzattım ama elim ayağım titriyor. Masasında oturmuş, yazılarıyla meşgul. Hiç çaktırmadan onun önünden geçip spor servisine ulaştım. Okan Yüksel karşıladı beni. O dönemde babam mezuniyet hediyesi olarak bana bir fotoğraf makinesi almıştı. ‘Fotoğraf makinen var mı?’ dedi. ‘Var abi’ dedim. ‘Seni ilk işine göndereyim o zaman’ dedi. ‘Peki abi, nereye göndereceksin beni?’ dedim. ‘Basketbol şampiyonasına’ dedi. Allah dedim, yaşadık. Basketbolu çok seven bir insanım zaten. Atladım, gittim kapıdan içeriye. Girdim, hayal kırıklığı. İlkokullar arası basketbol yarışmasıymış. Çocukların boyu 80 santim, pota 3 metre. Dedim, ilk işimde kovulacağım herhalde. Nasıl birleştireceğim bir fotoğrafta bu kareleri? Yere koyup yerden çektim bütün fotoğrafları. Böylece 80 santimlik çocuklar sanki potaya uzanmış devler gibi göründüler. O fotoğraf gazetede yayımlandı. 1973 yılı benim meslekteki ilk yılım oldu. Şimdi düşünüyorum, bu dönemdeki makineler o dönem elimde olsaydı Pulitzer Ödülü kazanırdım. 1978 yılına kadar Demokrat İzmir’de muhabir olarak çalıştım. Önce spor servisinde, sonra da haber merkezinde, özellikle foto muhabirliği yaptım. Adliyeden siyasete, magazine kadar birçok alanda muhabirlik yaptım. Şöyle düşünüyorum: Bir haberi anlatabilecek en iyi şey fotoğraf. Siz istediğiniz kadar yazın, ama okumayan insanlar var. Ben bir fotoğrafla bütün haberi anlatabilecek güçteyim” diye konuştu. 

“Yazılı basın bitmeyecek”

Erçetingöz, yazılı basının geleceği, dijital medya ve genç gazetecilere yönelik tavsiyeler de bulundu. Erçetingöz; “Öncelikle şunu söylemek istiyorum, yazılı basın bitmeyecek. Ama dijital medyayı da yok sayamayız. Dijital medya gazeteciler için aslında büyük bir avantaj, ama iyi kullanılırsa. Yani teknolojiyle haberi birleştirmek hızı arttırır. Bu büyük bir avantaj ama dediğim gibi çok iyi kullanılması gerekiyor. Gençlere işte bu görev düşüyor. Sahaya inmek önemli. Muhabir dediğiniz kişi sahada olmalı, haberi önüne beklememeli. Gazetelerin ve televizyonların bu nedenle sahada çalıştıracakları muhabir sayılarını arttırmaları gerek. Genç gazeteci sorunlarını biliyoruz. Bir defa hepsi geçim kaygısı içinde, buna saygı duyuyorum. Ama çalışan arkadaşlarıma da mutlaka sahaya inmelerini tavsiye ediyorum. Yani haber sahada. Siz ne kadar güzel haber yaparsanız haberiniz o kadar çok okunur. Gerçek haber vermek bence gençlerin yapacağı en iyi şey olmalı” diye konuştu. Erçetingöz, gazetecilik mesleğinin sahadaki aktif çaba ve doğru bilgiye dayandığını vurgularken, genç gazetecilere cesaret ve özveriyle çalışmalarını tavsiye etti.

“Yeni sergim ‘Şükran Oteli’ olacak"

Fotoğrafçılık alanındaki çalışmalarından bahseden Erçetingöz;  “Arşivimde 158 bin tane fotoğraf var. Hepsini dijitale geçirdim. Fotoğraf konusunda bol bol sergi açıyorum. En son açtığım sergide Flamingoların Dansı, 51. sergimdi. Şimdi yeni bir sergiye hazırlanıyorum: Şükran Oteli. Biliyorsunuz, Kemeraltı’nda tarihi bir otelimiz vardı ama maalesef restorasyon çalışması adı altında otel yok edildi. Hatta kapısında ismi bile geçmiyor. Şu anda orada en son fotoğraflarını çekmiştim. Çok yakında o fotoğraflardan oluşan bir sergi açmayı düşünüyorum” diye konuştu.

Muhabir: Ayşegül Koç