Hepimiz, İzmir’in lüks semti sayılan Alsancak’ta yağmurun oluşturduğu su birikintisinden geçmeye çalışırken elektrik kaçağından ölen iki masum için, öfkelendik; ‘Bu nasıl ölüm!’ diye kızdık…

Hepimiz, Akdeniz’in yıldızı diye pohpohlanan, güzelliği anlata anlata bitirilemeyen, medeni ve gelişmiş olduğu iddiasındaki bir kentte ‘Kim bu şekilde ölür?’ diyerek hayıflandık.

Hepimiz, kendimizce tesadüfen yaşanan bu ülkede, yağmurdan kaçmak isterken elektrik kaçağından ölen iki masum gencin suçlusunu aramaya koyulduk.

Oysa pek çok sorumlu var…

Örneğin; iki gencin öldüğü yerde, elektrik kaçağı olduğu aylardır bilinmesine, defalarca şikayet edilmesine rağmen bir türlü doğru düzgün tamir etmeyen vurdum duymaz zihniyettir sorumlu olan. Tamir ediyormuş gibi yapıp tamir etmeyen boş vermişlik anlayışıdır suçlu.

Örneğin; Avrupai kent olduğu iddiasındaki İzmir’de, en ufak bir yağmurda hala ortalığı sel götürüyorsa suçlu bunu çözemeyenlerdir. Kenti sözleriyle Avrupai yapanların, kanal ve yağmur suyu sistemini hala çoğu yerde ayıramamış olmasıdır. En ufak yağmurda yolları su altında bırakanlardır.

Mesela konuştuklarında mangalda kül bırakmayarak kenti toz pembe gösterip, iş başına liyakatsizleri, adamlarını getirenlerdir suçlu. 
Gerçek sorumlu; yapması gereken işleri bir kenara bırakıp, kentin önceliklerini kendine göre değiştirip, vur patlasın çal oynasın hizmet anlayışını güdenlerdir. 5393 yasanın 53. ve 73. maddelerinin ne dediğinden, hangi görevleri verdiğinden birhaber olup, koltuğa oturunca kenti yönettiğini sanıp havaya girenlerdir sorumlu...

Mesela, Avrupa kenti denilen İzmir’de en ufak yağmurda elektriğin katile dönüşmesine yol açanlardır suçlu. Yapması gereken yatırımları yapmayıp, cebini doldurmayı seçen, elektrik ihalesi için verdiği bedeli öncelikle çıkarma yoluna giden yeteneksiz, ucuz elemanlar çalıştıranlardır suçlu.

Örneğin; önemli bir kamu hizmeti olan elektriği ticari anlayışa dönüştürüp, hizmet kalitesinden çok, para getirisini önemseyenlerdir sorumlu. Özelleştirme adı altında memleketin tüm enerji dağıtım işini sermayeye sunup, yapması gereken yatırımları yapmayanlara, bir trafoyu doğru düzgün koyamayanlara, elektrik kablosunu bile döşeyemeyenlere yaptırım uygulamayanlardır suçlu.

Örneğin; şehri sahipsiz bırakan, kent disiplininden uzaklaşanlara ses çıkarmayan, işini doğru yapmayanlara, geçmişten ders çıkarmayanlara, kafasına göre davrananlara ‘Hayırdır ne oluyor?’ diyemeyen yöneticilerdir sorumlu. 

Sonuçta suçlu da, sorumlu da çok!

Zihniyetimizdir.

Aç gözlülüğümüzdür…

Adamcılığımızdır…

Vurdum duymazlığımızdır…

Yapıyor gibi yapıp yapmamamızdır.

Liyakatsizleri iş başına getirmemizdir...

Aslında önemli bir kamu hizmetini ticari anlayışa dönüştürmemizdir.

Doğru isimleri koltuklara oturtmamamızdır…

Yıllardır böyleyiz aslında.

Değişmediğimiz sürece de böyle olacağız ve daha pek çok masum insan tesadüfen yaşanan bu ülkede mantığımızın, aklımızın almayacağı şekilde can vermeye devam edecek.

Önce kızacağız bir hafta sonra unutacağız. 
1995’te yaşanan sel felaketinde ölen 63 kişinin yarısından fazlasının yine kentin her yerinde yaşanan elektrik kaçağından öldüğünü pek çoğumuzun hatırlamadığı gibi... 

Ne zaman bu kentin medeniyet düzeyi, yaşam seviyesinin kalitesinin yüksekliğinin yanı sıra böyle saçma ölüm sebeplerinin olmamasıyla ölçülür, o zaman İzmir Avrupai şehir olur.

O zamana kadar bu kent için yöneticilerimizin söylediği o şaşalı sözler pembe yalanlardan öteye geçmeyecek bilesiniz.