Çadırımız hazır... Yatak, mat, uyku tulumları, meşhur kara çaydanlık...

El fenerleri, bıçak,çatal, kaşık, bardaklar... İlaçlar, tedbir amaçlı pomadlar, sineksavarlar...

Gece lambaları, haritalar,  kalın giysiler.

Petek ile ne zamandır hayal ettiğimiz uzun bir yolculuğa çıkacağız...

Görmek istediğimiz o kadar çok yer var ki... Sakin, huzurlu duraklarda, doğanın tam ortasında birer gecelik molalar vereceğiz... İzmir'den Cide'ye 959 kilometrelik bir yolculuk bu...

Yolumuzu belirlemek için günlerce harita inceledik ve yola çıktıktan sonra gördük ki, "Evdeki hesap her zaman çarşıya uymuyor."

Güzergahımız şöyle:

İzmir- Uşak Organize Sanayi Bölgesi'nden Gediz, Çavdarhisar, Eskişehir yoluna dönüş, Boyüzük, Gölpazarı, Göynük, Mudurnu, Bolu, Yeniçağa, Yedigöller, Mengen, Eskipazar, Karabük, Safranbolu, Yörük Köyü, Bartın, Amasra, Kurucaşile, Gideros, Cide, Şenpazar, Azdavay, Pınarbaşı, Eflani, Bolu, Seben, Nallıhan, Mıhalıçık, Sivrihisar ve İzmir... Ama yolculuk boyunca güzergahımızı keyfimize göre sürekli değiştirdiğimiz için tekerleklerin tam 2 bin 500 kilometre boyunca döndüğünü görmek bizim için de sürpriz oldu.

Sıcak ve boğucu bir Ağustos sabahı İzmir'den yola çıktığımızda ilk dileğimiz Gediz ilçesi yakınlarındaki Abide'de yıllardır yaptığımız gibi Cangür Tavuk'un o küçücük dükkanında odun ateşinde pişmiş yarım tavuk ve salata yemekti.

Uşak Organize Sanayi Bölgesi kavşağından Gediz yoluna yöneldik, Abide oradan 33 kilometre... Ama ne yazık ki keyifle ilerlediğimiz, iki yanını elma, armut ağaçlarının, eriklerin kuşattığı ve bir virajı dönünce karşımıza Cangür Tavuk'un çıktığı o güzelim daracık yolun yerine şimdi zevksiz bir duble yol var. Üstelik Abide'nin 100 metre ötesinden geçiyor. Kavşaktan dönüp köye girdik ama kahvehanesi'de mutlaka 5 -10 kişinin oturduğu köy terkedilmiş gibiydi ve tavukçu da kapatmıştı. Duble yoldan geçenler köye uğramaz olmuş, birer birer kepenkleri indirmişti dükkanlar... İlk hayal kırıklığımız buydu.

SÖĞÜTLERİN GÖLGESİNDE

Çavdarhisar'ı, Apa'yı, Kütahya sapağını geride bırakıp, Porsuk Barajı kıyısındaki Sofça'da (Leylekler gitmemişti henüz) kısa bir mola verdikten sonra Eskişehir yoluna yöneldik. Takmak Köyü sapagından girince birkaç kilometre sonra çam ormanları ve devasa söğütlerin kuşattığı Musaözü Tabiaat Parkı'nı elimizle koymuş gibi bulduk. İlk çadır kuracağımız yer burası. 603 dekar büyüklüğündeki tabiat parkının ortasında, çevresinde çadır kurabileceğiniz 250 dekarlık bir gölet var. Musaözü günübirlik tatil yapmak ve doğa ile iç içe olmak isteyenler için fazlasıyla donanıma sahip. Su kenarına bir söğüt ağacının dibine kurduk çadırımızı, ateşimizi yaktık, göl çevresinde dolanıp fotoğraflarımızı çektik. Günbatımını izledik. Yemeğimizi yedik, kara çaydanlıkta demlediğimiz mis kokulu çayımızı içtik. Yolculuğun ilk etabını sorunsuz bitirmenin ve yüzlerce kareyi fotoğraf makinelerimize kaydetmiş olmanın keyfiyle çadırımıza çekildik... Yeni günü alakargalar, karatavuklar ve sincaplarla birlikte karşıladık.

Yolculuğumuzun ikinci günü için hazırız... Hedefimiz Yedigöller. Göllerden birinin yanıbaşına çadır kurup doğa ile huzur içinde kaynaşmanın tadını çıkaracağız, hayalimiz bu...

Bozüyük, Bilecik Sapağı, Gölpazarı, Taraklı, Göynük, Mudurnu, Bolu ve Yeniçağa üzerinden Yedigöller Milli Parkı 332 kilometre. Normal olarak bu yolculuk yaklaşık 4 saat sürüyor ama bizim için bu süre yetersiz... Zaten öyle oldu. Gölpazarı'nda, Göynük'te, Taraklı sapağında bol bol molalar verdik, fotoğraf çektik. Gölpazarı'nın kırmızı eriklerinin, mürdümlerin, yol boyunca olgunlaşmış elmaların tadına baktık. Ayçiçek tarlalarına girdik. Yedigöller'e ulaştığımızda akşamüzeriydi ve ikinci hayal kırıklığımızı burada yaşadık. Sakin ve huzurlu bir gün geçirmeyi beklerken çadır kurabilecek alanı zorlukla bulduk. Çünkü adım atacak yer yoktu Yedigöller'de.

Burayı hiç görmeyenler için biraz tanıtalım:

KUYUNUN DİBİNE DOĞRU

1965 yılında milli park ilan edilen bin 640 hektar genişliğindeki Yedigöller, yüzeysel ve yeraltı akışlarıyla birbirine bağlı Büyükgöl, Seringöl, Deringöl, Nazlıgöl, Küçükgöl, İncegöl ve Sazlıgöl'den oluşuyor. Göllerin en büyüğü en derin yeri 15 metre olan Büyükgöl. Deringöl 20 metre uzunluğundaki bir akarsu ile Büyükgöl'e bağlı. Kuzeyden güneye alçalan bölgede en yüksek yer 1488 metrelik Eğrikiriş tepesi. Eğrikiriş'ten göllere doğru inerken güneşle irtibatınız kesiliyor ve dipsiz bir kuyuya doğru indiğinizi hissediyorsunuz. Türkiye'nin en karışık doğal ormanlarına sahip olan Yedigöller'de başlıca ağaç türleri kayın, gürgen, meşe, kızılağaç, akçaağaç, karaağaç, titrek kavak, sarı ve kara çam, köknar, fındık, ıhlamur ve dişbudak. Milli parkta porsuk gibi nesli azalan bitki türleri de var. Ayı, domuz, kurt, tilki, sansar, sincap, geyik, karaca ve tavşan ile kuşlardan yabani ördek, yabani güvercin ve keklik rastlayabileceğiniz yaban hayvanları. Park çevresinde yaşayan 100'ün üzerinde kuş türü tespit edildi. Göllerde göl alası ve gökkuşağı alabalığı yaşıyor.  Eğer bir gün Yedigöller'e giderseniz “Kapankaya Manzara Seyir Yeri”ne çıkmayı ve gölleri seyretmeyi unutmayın.

Bolu'dan 43 kilometre uzaklıkta bulunan Yedigöller'e, kış mevsiminde bu güzergah kar yüzünden kapalı olduğu için Yeniçağa-Mengen- Yazıcık üzerinden ulaşılıyor. Yıllar önce ilk gittiğimizde toz içinde kaldığımız Yedigöller yolu şimdi asfalt kaplı ve  sorunsuz. Yol seyretmeye doyamayacağınız doğal sürprizlerle dolu. Ancak birileri yol boyunca sıralanmaya başlayan ve sayıları hızla artan çaycı, köfteci, gözlemeci barakalarının çoğalmasına engel olmalı...

Yedigöllerde kamp planlayan arkadaşlara küçük bir not: Yiyecek ve içeceklerinizi yanınızda getirin. Milli Park'ta bir tek kafe var ve Nişantaşı tarifesi uyguluyor. Bir kilogram tutuşturmalık odunu 40 liraya satıyorlar desem sanırım bir fikir verebilir. Lütfen tuzağa düşmeyin...

Aura Nasıl Okunur? Aura Okumanın 4 Yolu Aura Nasıl Okunur? Aura Okumanın 4 Yolu

HİÇ ACELEMİZ YOKTU

Yedigöller'den aşçılar diyarı Mengen'e geçtik. Burada bir öğle yemeği yemeden olmazdı. Tandır ve arnavut ciğeri yedik ustaların elinden... Tadı hala damağımızda...

Eğer Mengen'den Safranbolu'ya gidecekseniz ve zamanınız kısıtlıysa Gerede-Karabük yolunu (Duble) tercih edebilirsiniz. Ama aceleniz yoksa bizi takip edin, Mengen'den Eskipazar'a daracık, eski ve asfalt bir yoldan küçük molalar vererek gitmenin ayrıcalığını yaşayın.  53 kilometrelik bu yol doğanın sürprizleriyle dolu. Bahar buralara yeni gelmiş gibi. İlk kez göreceğiniz yöreye özgü çiçekler, bitkiler,  her köşe başında karşınıza çıkan tarihi çeşmeler, her virajda sizi fotoğraf çekmeye davet eden ormanlar, dereler, ahşap evler, kilerler, güleryüzlü konuksever yöre sakinleri, ana yoldan yürüyen ve gelen geçenleri umursamayan inekler... Tarlalara konulmuş rengarenk giysili korkuluklar... 1440 metrelik, karaağaç, sarıçam, köknar, kayın ve meşe ormanlarıyla kaplı Çiçek zirvesine nefes nefese tırmanırken karşımıza çıkan her şey o kadar güzeldi ki yolculuk hiç bitsin istemedik.

Bir köyün içinden geçerken, pencereden bakan ana-kıza merhaba dedik. Fotoğraflarını çektik. 10 dakika sonra yandaki çiçekler içindeki bahçede demli çay, kıymalı kabak dolması, baklava ve salata hazırdı... Şehir yaşamına alıştıkça misafirperverlik denilen, toplumumuzu kaynaştıran bu önemli kavramı giderek unutuyor olmamız, bencilleşmemiz, birbirimize yabancılaşmamız gerçekten üzücü...

Kaynak: Haber Merkezi