Her ikisinin de tadını almış bir nesil olarak bana hangisi deseniz yine mektup derim. Mektup daha samimi ve içten duygularla yalın bir dille yazılırdı. WhatsApp da ok mok gibi lüzümsuz samimiyetsiz kısaltmaların yanı sıra öyle bir dille yazılıyor ki bazen birbirimizi yanlış bile anlatabiliyoruz.
Bayramlarda birbirimize gönderdiğimiz kartpostallar vardı simli olanları değerli hissettiriyordu. Hatta müzikli kartpostallar vardı ikiye katlı içine yazardık ve melodi eşliğinde okurdu gönderdiğimiz kişi...
Asker mektubu vardı o an ki duygularla yazılırdı ve er mektubu görüldü yazısı ile askere verilirdi. Rengarenk zarflar kullanılırdı. Hatta mektubun üzerine kullandığımız parfümü de sıkıp sürprizler yapardık.
Mektup hep sürprizlere açıktı. Saçından bir parça kesip göndermeler hatıra defteri arasında kurutulan bir gül bile mektupla sevdiceğine ulaştırıldı. Bir mektup bazen günlerce bekler ve uzun bir yolculukla elimize ulaşırdı ama inanın daha samimi duygular beslerdi.
Radyolarda mektup köşeleri olurdu. Dinleyicilerin gönderdikleri mektupları yayında olurduk. Bizim nesile biraz nostalji yaşatayım hatta öyle ki pul koleksiyonu diye bir şey vardı. Bir sürü rengarenk farklı posta pulları. Zarfın köşesine yapıştırılır ve damgalı bir şekilde gönderilirdi.Yurt dışından gelen çok değişik pullar olurdu. 20 hatta bazen 30 gün sonra elimize geçen mektuplar bile mutlu ederdi.
Evet WhatsApp bu süreyi anlık değiştirmiş olabilir ama asla mektuba alternatif olamayacaktır. Mektup yazmak şimdiki nesile daha iyi anlayabildiğim tek örnek şimdi yazılan şiir kitapları ya da hikayeler diyebilirim. Orada özgürce tüm duygularını kaleme alabiliyorduk. Onun heyecanı aslında anlatılmaz yaşanır. İzlediğimiz o dönemin filimlerinde bile hep mektup ve önemi işlenirdi. İlla aşk temalı filmlerde değil o günün korsan filmlerinde bile okyanusda ya da bir adada masur kalmış kişilerin mektubu yazıp bir şişeye koyup okyanusa attıklarını izlerdik. Hem de o mektubun kimin eline geçeceğini bilmeden yazılırdı. Ama yazan kişinin kendisini daha iyi hissetmesine neden olurdu.
Şimdiki çocuklarıma mektubun önemini anlatırken henüz bir gelirleri olmayan çocuklarıma özel günlerde hediye almak yerine içinizden geçen cümleleri bir kağıda yazın ve bize hediye edin diye yönlendiriyorum. En azından kendi emeğiniz ve içten duygularınızı yansıtır diyordum. Hatta eskiden mektubu yazar en son elimizin beş parmağını da üzerinden kağıda koyarak mektuba iliştirirdik. Şimdiki samimiyetsiz ikonlardan çok daha etkili bir dokunuştu.
Bence sevdiğiniz kişiye bile mektupla açılın. Çok daha gerçekçi duygular sizin sözleriniz, düşünceleriniz ile yazılmış birkaç kelam. Bu kendinizi iyi hissetmenize de neden olacaktır.
Bir mektup yazmaya başladınız zaman kendinizi de yeniden keşfettiğinizi anlayacaksınız.
Mektubun içine iliştirilen bazen bir fotoğraf bile bir hatıraya dönüşebiliyor. Şimdi WhatsApp'da da bu özellik var fotoğrafı anlık çekip gönderebiliriz diyebilirsiniz ancak o fotoğraflar bile bir süre sonra hafıza kartınız dolduğunda ilk sildiğiniz şey olabiliyor. Hem de hiç farkına bile varmadan silmişsiniz ve bunu da size Facebook'un bir uygulaması var anılar diye, önümüze çıkıyor ve o fotoğrafı bile tekrar telefonumuzun hafızasını alıyoruz. Ama bir süre sonra yine kayboluyor ve gidiyor.
Fotoğraf albümleri vardı eskilerde şimdiki galeriniz de asla saklayamadığınız fotoğraflarla dolu.
Eskiden cüzdanımızda ailemizin ve sevdiceğimizin vesikalık fotoğrafları vardı. Şimdilerde o fotoğraflar sadece ehliyet ve pasaport için çekiliyor. Cüzdanım da hiç eksik etmediklerindendir hala.
İşte o vesikalık fotoğraflar mektuplar vasıtasıyla sevdiklerimize gönderilirdi. Şimdi onlarca filitreler kullanılıyor doğallıktan uzak o zamanlarda her şey gerçeğine çok daha yakındı. Herkes olduğu gibiydi başkalarının olmasını beklediği gibi değil.
Şimdi herkesin burnu da aynı saç rengi de yani günün modası neyse o.
Ne yapıyor acaba diye merak edilip yazılan mektuplar.
Daha geriye gidersek özel yetiştirilmiş güvercinlerle gönderilen mektuplar.
İletişimi uzaktan kurma isteği hep vardı. Dumanla haberleşme sonra telgraflar vardı.
Hepsi iletişim için kullanılırdı.
Faks diye bir şey vardı hatta radyo da dinleyicilerden fakslar alır okurduk yayında. Boyum uzunluğunda fakslar gelirdi. Ama onlarda anlıktı ve hiçbir zaman mektubun yerini tutmamıştı.
Artık dünya avucumuzun içinde ve elimizdeki telefonlarla her şeyi daha kolay yapabiliyoruz büyük bir kolaylık gibi görünse de mektubun tadını almış biri olarak asla yerini tutmayacaktır.
Şöyle düşünmenizi istiyorum çabuk tüketmiyorsunuz ve sindirerek yaşıyorsunuz duygularınızı.
Halbuki şimdi öyle mi? Tahammülümüz hiç kalmadı en ilginç reels videoların süreleri bile 4 saniyeye kadar geriledi. Yani teknoloji birbirimize olan sabrımızı da bitirdi.
Gazete girerdi eve, gazete kokusunu bilir misiniz? Hala basılı gazeteler var ama kaç eve giriyor ortada. Şimdi ne gerek var o kadar ağaç kesiliyor diyeceksiniz haksız da sayılmazsınız ama bir gazeteyi okuyup ve sonrasında da kullanılırdı. Evi boyarken ya da annelerimiz erişte yapıp üzerine sererdi hatta aynaları onunla silince daha güzel parlar... Bunları yeni nesile bunu ne kadar anlatabilirim ki?
Demem o ki henüz eliniz kalem tutuyorsa elinize sağlık sevdiğiniz birine bir mektup yazmayı deneyin. Gerçek duygularınızın karşı tarafa geçip ölümsüzleşmesini istiyorsanız mutlaka ömrünüzde bir kez bu duyguyu tatmanızı tavsiye ederim.
Hep mektuplarda şöyle bir final olurdu; Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim vesselam.
Hadi kalın sağlıcakla....