DEÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Emin Elmacı, Son Mühür TV’de yayınlanan Sıcak Bakış programında Ayşegül Koç’un sorularını yanıtladı. Menemen Olayı'nın tarihsel arka planını ve Kubilay’ın şehit edilmesine yol açan süreci derinlemesine değerlendiren Doç. Dr. Elmacı, Cumhuriyet'in ilk yıllarında yaşanan toplumsal ve siyasal değişimlerin etkilerini anlattı. 

Sarıkamış Harekatı’nın 110. Yılı…

Sarıkamış Harekatı’na ilişkin konuşan Doç. Dr. Elmacı; “Birinci Dünya Savaşı sonrası planlanan bir harekat, belki de Rusya işini daha çabuk halledip Birinci Dünya Savaşı’nda bir adım atabilmenin getirdiği bir şey ama maalesef olumsuz sonuçlanıyor. Bölgenin şartları, soğuk hava Sarıkamış’ta çok fazla şehit verilmesine neden oluyor. Bu nedenle Enver Paşa için hep suçlamalar getirilir. O da biraz siyasal olmuştur biraz sonra konuşacağımız Menemen Olayı gibi ama tarihçiler açısından birçok şey nettir. Verilen yanlış emirler veya işte Sarıkamış’ın doğal koşullarının dikkate alınmaması gibi şartlar orada epey bir zayiat ve maalesef şehit verilmesine neden olmuştur. O nedenle aslında bu, o dönem içinde sıkıntı yaratmıştır. Ama belli şekillerde haberler hep o dönemin Harbiye Nezareti ki Enver Paşa tarafından yayıldığı için bazı şeyler saklanmış başlangıçta. Ama bunu asker içerisinde olan paşalar biliyor, sıkıntıyı da görüyorlar. Ama bu bizim tarihimizde, askeri tarihimizde her zaman anılacak, kayıplara neden olan savaş olarak görülecek” diye konuştu.

Sıcak Bakış  

Menemen Olayı’na giden süreçte neler yaşandı?

Cumhuriyet’in ilanının ardından yaşanan sosyal ve siyasal değişimlerin etkileri, 1930 yılında yaşanan Menemen Olayı gibi olaylarla kendini gösterdi. Menemen Olayı’nı öncesi ile değerlendirmenin daha doğru olacağını söyleyen Doç. Dr. Elmacı; “1923 yılında, bir devrim yaşandı. Saltanat yerine bir kişinin egemenliği yerine halkın egemenliği ön plana çıkartılarak bir devrime başlanıldı. 1923 sonrası halifeliğin kaldırılması ve 1925’ te tekke ve zaviyelerin kaldırılması. Kılık kıyafet kanunu, 26’da medeni kanun çok önemlidir. Birilerini rahatsız etti. Çünkü uzun yıllardır buna alışan ve rant yiyen bir kesim vardı.  Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ki Atatürk izin vermeyebilirdi ama Atatürk’ün ruhunda demokrasi olduğu için onun özellikle kendi arkadaşları bile olsa izin vererek durumu görmek istedi. Fakat sıkıntı çıktı. Biliyorsunuz 24’teki Terakkiperver Fırka içerisindekilerin bir isyana katılması, o dönem Şeyh Sait İsyanı’na ki bu olaylara, birazdan bakacağımız Menemen Olayı da aynı şekilde bir isyan olarak devlete karşı bir isyan olarak görülmesi gerekiyor. Bugün dahi görmeyeneler var mı? Var. Sıkıntı burada işte siyaseten bakmalarından kaynaklanıyor. Şeyh Sait sonrası başlayan süreç, tekke zaviyelerin kaldırılmasına gider. Mahkemelerin verdiği raporlarda tarikatlar devrime karşı eyleme başlıyorlar. 27-28 tam devrimin en önemli aşamalarının olduğu dönemdir. 1929 ise büyük ekonomik krizdir. Tabii Atatürk bu ekonomik sıkıntının da farkında. O nedenle bir parti daha kurarak bunu içselleştirmek için bir çaba gösteriyor. O dönem Ali Fethi Okyar’a bir parti kurdurtuyor. Bunları görmeden Menemen Olayı’na bakmak doğru değil. Atatürk’ün tek istediği Serbest Cumhuriyet Fırkası’ndan ve Fethi Bey’den laikliğe dikkat edilmesi. Ekonomi nedeniyle Fethi Bey’e büyük sempati duyuluyor. Eylül 1930’da İzmir’de bir miting yapıyor Ali Fethi Bey, meydana 50 bine yakın kişi toplanır. O sırada sıkıntılar çıkar, CHP binasına saldırılar yapılır. İş kötü bir boyut gider. Atatürk’e mahcup olmak istemeyen Fethi Bey kendisi partiyi kapatır” dedi. 

“Atatürk Menemen yakılsın demiyor”

Cumhuriyet devrimlerine karşı çıkan bu olayın ağır sonuçlarına da dikkat çeken Doç. Dr. Elmacı; “O dönem belediye başkanlığı seçimleri yapılır. İlk kez iki partili seçim vardır. İzmir'de Menemen ve Buca'da belediyeyi Serbest Cumhuriyet Fırkası kazanıyor. Yani Cumhuriyet’in yönetimine, hükümetine karşı bir durum oluşuyor. Bu olay devrime karşı olanları, orada bir şey yapabilir miyiz diye uyandırıyor.  Manisa bölgesinden toplanan belli kişi, kişiler belli bir program içerisinde ve belli ki karar verilmiş bir hareketle o dönemin ismiyle rücu kökünden gelen irtica kelimesini kullanarak bir girişim yapmışlar. Maalesef Cumhuriyet’in de ilk devrim şehitlerinin olmasına neden olmuşlar. O dönemki yetkililerin bu durumu ciddiye almadıkları ortaya çıkıyor sonra. Kubilay, Aydın’da doğmuş Adanalı bir öğretmen ve askerliğini yaparken olaya denk geliyor. Temel olarak Asteğmen olarak iş yaparken bile o dönemin yetkililerine göre daha fazla tepki veriyor. Yüzbaşı’dan sert konuşuyor ama bunun üzerine bu kişiler ateşle Kubilay’ı vuruyorlar. Raporlarda ‘20 dakika yerde yatar. Kimse sesini çıkartmaz ve yardım da etmez.’ Deniliyor. Bu raporları Mustafa Kemal Paşa da okuyor. Atatürk çok kızıyor. Kızmasının sebebi böyle bir olayın baş göstermesi… Serbest bir seçime geçilemiyor. Ancak Menemen yakılsın gibi bir şey söylemiyor. Hemen sıkıyönetim ilan edilir. Mahkeme kurulur, mahkemelerde herkes yakalanır. Bu kişilerin çoğunluğu da yakalanıyor. Yani o dönem orada hayatını kaybedenler olduğu gibi Manisa’dan gelip sağdan soldan toplanan birçok kişi tutuklanıyor. İstiklal Mahkemeleri’nde bu kişilerin çoğu bir yıl sonra idama mahkum ediliyor. Devlete karşı yapılan bu isyanın cezası veriliyor” diye konuştu. 

“Herkes senaryosunu koyuyor ortaya”

Son günlerde popüler olan Şakir Paşa dizisi ile ilgili de kısa bir değerlendirme yapan Doç. Dr. Elmacı; “Şakir Paşa ailesi önemli bir ailedir. Tabii aynı zamanda Cevat Şakir Kabaağaçlı da bu ailedendir. Onların içinden bu aileden çıkan önemli görevlere gelmiş kişiler vardır. Onların yeni nesilleri sanat içerisinde çok önemli kişilerdir. O nedenle biraz ilgi çekti. Bu sayede vatandaşların bir şeyler öğrenebiliyor olması bile önemli. Katkısı var mı? Bunu her zaman ben de kabul ederim, var. Bir şeyler öğrenme çabası bile çok önemli. Ama tabii bu dizilere her zaman biraz senaryo gözüyle de bakarım. Nitekim birçok noktada da kendilerine göre herkes senaryosunu koyuyor, ilgiyi çekebilmek adına. Osmanlı’daki sınıf yapısını çok net gösteren bir dizidir. Yani Osmanlı’da ailelerin evlerinin yapısından at arabalarının tekerleklerinin demir veya lastik olmasına kadar bir sınıfsal ayrışım vardır. Paşa ismi dahil yani Hoca Efendi ismi dahil bir sınıfı gösterir. Bu sınıfsal eşitsizlik diyelim daha sonra Cumhuriyet ile sağlandı. Atatürk’ün halkçılık politikasıyla eşitlik sağlandı, farklılıklar giderildi” dedi.

Muhabir: Ayşegül Koç