Son Mühür / Alper Temiz - 6 Şubat depremlerinin ikinci yılı tüm yurtta anıldı. Deprem koordinasyon örgütleri hemen hemen tüm illerde önemli açıklamalarda bulundu. En dikkat çekici açıklamalardan birini de Muğla Afet Koordinasyon'u gerçekleştirdi. Açıklamada, yalnızca depremin değil, son iki yılda iş cinayetlerinden kadın cinayetlerine, göçmenlerin maruz kaldığı şiddetten intiharlara kadar yaşanan tüm ölümlerin, ihmalin ve rant odaklı politikaların bir sonucu olduğu vurgulandı.
Açıklamada, resmi rakamlara göre 6 Şubat depremlerinde 50 bin 783 insanın yaşamını yitirdiği belirtilirken, “Fakat başka pek çok veri ve gösterge çok daha fazla kişinin yaşamını yitirdiğini gösteriyor” denildi.
“Depremden sonra da insanlar ölmeye devam etti”
6 Şubat 2023’ten bu yana yaşanan iş cinayetleri, kadın cinayetleri ve şüpheli ölümler de hatırlatıldı:
“İş Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin verilerine göre 2023 yılından bu yana 3 bin 829 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre ise 2023’ten bu yana 709 kadın erkekler tarafından katledildi, 507 kadın şüpheli şekilde öldü. Göçmenlerin ve LGBTİ+’ların yaşadığı şiddet, cinayet ve nefret suçları ise kayıtlara bile yansımıyor. Depremden bu yana onlarca insan yoksulluk, umutsuzluk ve geleceksizlik nedeniyle intihar etti. Daha geçtiğimiz ay Bolu’da bir otelde çıkan yangında 78 insan yaşamını yitirdi.”
Açıklamada, bu ölümlerin önlenebileceği ancak rant uğruna, denetimsizlik nedeniyle ve siyasi baskılar sonucu yaşandığı vurgulanarak, “Bu kadar insanımız kar hırsı, kayırmacılık, talancılık, ihmalcilik ve nefrete dayalı politikalar yüzünden öldüler, daha doğrusu öldürüldüler” ifadeleri kullanıldı.
“Hiçbir yetkili istifa etmedi, hesap vermedi”
Basın açıklamasında en sert eleştirilerden biri de yöneticilere yöneltildi. Depremin üzerinden iki yıl geçmiş olmasına rağmen tek bir yetkilinin dahi hesap vermediği vurgulanarak, şu ifadelere yer verildi:
“Bu kadar ölüme karşın tek bir yetkili bile istifa etmedi, hesap vermedi, yargılanmadı!”
Deprem bölgelerinde yaşayan yurttaşların barınma ve sağlık hakkına erişimde büyük zorluklar yaşadığına dikkat çekildi. Açıklamada, “Deprem kentleri yeniden inşa edilmedi; evlerini, mahallelerini kaybeden insanlar hâlâ çadır kentlerde yangın ve salgın hastalıklar tehlikesiyle, hijyenden ve insanca yaşama koşullarından uzak yaşıyorlar” denildi.
Rant uğruna yoksullaştırma ve mülksüzleştirme
Muğla Afet Koordinasyonu ve Muğla Emek Demokrasi Güçleri’nin açıklamasında, depremin ardından inşaat ihalelerinin şeffaflıktan uzak bir şekilde yürütüldüğü belirtilerek, yeni bir "deprem ekonomisi" yaratıldığı ifade edildi.
“Depremin ardından OHAL koşullarında çıkarılan 7452 sayılı kanuna göre yürütülen ihalelerde mahallelerin nereye kurulacağı, zemin etüdü raporları olup olmadığı, imar planı ve mülkiyet bilgisi gibi bilgilere ulaşılamıyor. Bu süreçler şeffaflıktan, hesap verilebilirlikten ve denetimden uzak bir şekilde yürütülüyor.”
Açıklamada, depremzedelerin büyük borçların altına sokularak yoksullaştırıldığı, buna karşın afet bölgelerinde yeni rant alanları oluşturulduğu vurgulandı.
“Bizleri ölüme ve yoksulluğa mahkûm ediyorlar”
Basın açıklamasında, Türkiye’de vergi gelirlerinin her yıl katlanarak arttığı ancak halkın bu gelirlerden hiçbir şekilde yararlandırılmadığı ifade edildi:
“Türkiye’de vergi gelirleri 2023'de 2,5 trilyon TL'ye ulaşarak, önceki yıla göre yüzde 91 artmış durumda. Yani biz sıradan, emeğiyle yaşayan yurttaşlar yediğimiz ekmekten içtiğimiz suya kadar her adımımızda büyük bir vergi yükünün altında eziliyoruz. Peki ne için? Eğer bizi yönetenlerin gözünde canımızın 5 kuruş değeri yoksa, bizlere askere alınacak, en az 3 çocuk doğuracak, iş cinayetlerinde ölecek, yoksulluk altında ezilecekler olarak bakıyorlarsa biz bu vergileri neden ödüyoruz?”
Açıklama, toplumun hak ettiği değeri ve yarattığı zenginliği geri almak için mücadeleye devam edeceği mesajıyla son buldu:
“Bizler diyoruz ki, her bir yurttaşın canı, malı, hakları ve onuru değerlidir. Bizler bizi yönetenler kadar değerliyiz. Hak ettiğimiz değeri ve yarattığımız zenginliği geri alana kadar da mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz!”