İstanbul’da gece kulübü, Çiğli’de fabrika… Bir anda yok oldular. Tedbiri elden bırakmamak gerekli fakat Nisan ayında yaşanan yangın felaketleri Mart ayını ikiye katladı. Peki neden artıyor bu tür olaylar?
Yangın... Daha önce hiç yaşadınız mı bilmiyorum fakat deneyimlemiş biri olarak size bu kelimenin hissiyatını anlatmak isterim. Öncelikle ömür boyu yaşanmaması umut edilen bir olaydır. Anlaşılmaz bir hızda büyüyüp bir çırpıda her şeyi içine alan alevlerle karşı karşıya olmak, elin kolun bağlanmış gibi çaresiz hissettirir insana. İtfaiye gecikir ve o kara dumanın alev topuna dönmeye başladığını görünce çırpınırsın. Değer verdiklerini kurtarmak için cesaretle, hiçbir önlem almadan ateşin içine atlarsın. Sonunda canını kurtardığın için ettiğin şükür kalır sadece elinde. Ciğerlerindeki dumanı kusarak çıkarıp kendine geldiğinde diğer her şey çöpe atılmak üzere bekleyen siyah bir atığa dönüşmüştür artık. Tüm o bin bir emekle kurulan hayatlar, düzenler kısacık bir sürede alevin içinde yok olmuştur. Zar zor söndürülen ev, evlikten çıkmış, bir harabeye dönmüş, olayı duyanlar içinse sadece sıradan bir haber olmuşsundur. Her gün bir yerlerde bunu yaşayanlar var. Ama son zamanlarda sayıları oldukça arttı... Peki neden?
Ülkemizin en değerli hazineleri ormanlarımız, binlerce kişinin ekmek yediği fabrikalar, bin bir emekle kurulan evler ve işyerleri çeşitli sebeplerle gün geçtikçe sayıları artarak küle dönüyor. Tarihimizde toplumca çok etkilendiğimiz yangınlar da gördük ve maalesef bizim için sıradanlaşmaya başlamış bu yangın haberleri aslında yaşayanların ocağına, yüreğine aynı şiddette ateş düşürüyor...
Ne yazık ki, bu yangınların çoğu hava koşullarından veya doğal sebeplerden değil, dikkatsiz davranan insanlar, rant peşinde koşanlar ya da gizli provokasyonlar nedeniyle gerçekleşiyor.
Gündem değiştirme oyunu: Yangınlar dikkat dağıtmak için mi?
Bu felaketi tetikleyen unsurların bulunması çoğu zaman hızlı sonuçlanır. Ama gariptir ki Nisan ayının başından beri sık sık duyduğumuz yangın haberlerinin birçoğunun soruşturması hala devam ediyor.
Ülkemizde uzun zamandır ‘Gündem değiştirmek’ diye bir trajedi var. Arkası çok karanlık bir konu bu. Bir olay konuşulsun istenmiyorsa bir anda dikkat çekici başka bir olay çıkar ortaya. Ne demek istediğimi biliyorsunuz... Yangın olaylarının dikkat çekici şekilde her gün gündemimizde olması da beni bazı sorulara itti.
Sessizliğin sebebi korku mu, umutsuzluk mu, umursamama mı?
31 Martta yapılan ve siyasi sürecimizin seyrini değiştirebilecek sonuçlar aldığımız yerel seçimlerden bu güne gerçekleşen yangın facialarının sayısıyla, seçim öncesi aynı sürede çıkan yangınların sayılarını karşılaştırdığımda aralarında neredeyse iki kat fark olduğunu gördüm. 1- 25 Nisan tarihleri arasında Son Mühür Haber Merkezi'ne 81 ilimizin 65’inde gerçekleşen 583 yangın bilgisi geldi. Seçimden önceki 25 gün içinde gündemimize yansıyan yangın olayının sayısı ise 310. Bu ciddi artış hiç olağan görünmüyor. Bu verilerin bu süreçte tesadüf olduğunu düşünmüyorum. Bunu sadece benim fark ettiğimi de sanmıyorum fakat ne yazık ki, bu yazıyı yazarken konunun sorgulandığı benzer hiçbir haber kaynağıyla karşılaşmadım... Çok acı, değil mi? Neden sadece izliyoruz. Sessizliğimiz korkularımızdan mı kaynaklanıyor yoksa umursamamaktan mı? Ya da umursayıp sorgularsak korkulacak şeylerle karşılaşacağız diye mi düşünüyoruz? Belki de bizim umursamamızın kimsenin umurunda olmadığına alıştık...
Umudun ışığını birlikte arayalım
Ben soruyorum: Beklenmedik seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından, iki kat daha fazla yangının çıkmasının sebebi ne olabilir? Bu olaylar bir çıkar uğruna mı? Gündem haberleri algımızı nasıl yönlendiriyor? Cevapları birine bağlı zincir halkaları olan daha çok soru var. Bunu biraz düşünelim. Belki birkaçımız sorgulamak ister ve bir gün doğru kişiler doğruları konuşup bu felaketleri gündem aracı olmaktan çıkarıp bitirmek için uğraşır. Çünkü bu topraklar bizim topraklarımız. Çocuklarımıza, torunlarımıza ve sonraki kuşaklara bırakacağımız tek mirasımız. Çünkü başka Türkiye yok!