ADÜ Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlyas Karabıyık, Son Mühür TV’de yayınlanan Sıcak Bakış programında Ayşegül Koç’un sorularını yanıtladı. Türkiye’nin tarih boyunca insani sorumluluklarını başarıyla yerine getirdiğini söylen Prof. Dr. Karabıyık; "Suriye ile olan durumu bu şekilde değerlendiremeyiz, aksi halde stratejik bir hata yapmış oluruz" ifadelerini kullandı.
"Anadolu coğrafyası egemen güçlerin ilgi odağı oldu”
Prof. Dr. İlyas Karabıyık, Anadolu coğrafyasının tarihsel önemine vurgu yaptı. Karabıyık; “Bizim coğrafyamız gençliğini, dinçliğini, dinamizmini kaybetmiş bir coğrafya değil. Asya’yı Avrupa'ya bağlayan köprü vazifesi gören bir coğrafya. Malum köprülerin çok sağlam olması lazım yoksa köprüler artık bir geçiş alanı olmak yerine bir çöküş alanı haline dönüşebilir. Anadolu coğrafyası tarihi süreç içerisinde her daim toplumların ilgi odağı olmuştur ve Anadolu coğrafyasının da kendine ait temel bir özelliği vardır. Bu coğrafya sadece birinci sınıf milletleri ve birinci sınıf devletleri üzerinde hakim tutuyor. Ama devletler birinci sınıf millet olma özelliğini birinci sınıf devlet olma özelliğini kaybettiğinde, coğrafya üzerinde hakimiyetini de devam ettiremiyor ve gidiyor. Dolayısıyla bu coğrafyanın bir kaderi var. Bu vatan coğrafyası üzerinde gözü olanlar, tabii hayallerinden, hedeflerinden hiç vazgeçmemişler. Günümüzde artık bu yeni dünya düzeni diye bilinen bu egemen güçlerin bu coğrafyada hayalleri devam etmekte. Bu coğrafyadaki hayallerini hayata geçirebilmek için de izlemeleri gereken politikaları izliyorlar” diye konuştu.
"Geçmişte sorumluluklarımızı yerine getirdik”
Göçmen politikaları ve bölgesel krizler hakkında konuşan Prof. Dr. İlyas Karabıyık, Türkiye'nin tarih boyunca insani ve tarihi sorumluluklarını yerine getirdiğini vurguladı. Karabıyık, "İran Devrimi sonrasında İran’dan gelenlere ev sahipliği yaptık, Körfez Savaşı’nda ve Halepçe Katliamı'nda da aynı sorumluluğu üstlendik" diyerek Türkiye’nin geçmişteki tutumunu hatırlattı. Ancak Suriye meselesine farklı bir bakış açısı gerektiğine dikkat çeken Karabıyık, "Suriye ile olan durumu bu şekilde değerlendiremeyiz, aksi halde stratejik bir hata yapmış oluruz" ifadelerini kullandı. Din ve kültürel bağlara vurgu yapsa da, Suriye krizinin emperyal güçlerin senaryolarıyla da şekillendiğini belirten Karabıyık, Türkmenler ve Türkiye arasındaki ilişkilerden de bahsederek, "Türkmen bölgelerinde dostlarımız var. Onlar bize, 'Neden bizim ürettiğimiz ürünleri almıyorsunuz?' diye soruyorlar, ama biz bunları almazken, binlerce insan akın akın geliyor" diyerek, mevcut göç akışının altında yatan politikaların dikkatle değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
"Açık kapı politikasına son verilmeli"
Göçmen stratejisi hakkında eleştirilerde bulunan Prof. Dr. Karabıyık, Türkiye’nin göç politikalarının ciddi tehditler yarattığını ve derhal revize edilmesi gerektiğini vurguladı. Karabıyık, yaşanan göç dalgasının "derin bir emperyal projenin parçası" olduğunu belirterek, "Bu proje, bizi her geçen gün zayıflatıyor, iyiliklerimizi bile emiyor. Artık bu durumu noktalamamız gerekiyor, çünkü yeni tehditlerle karşı karşıyayız" ifadelerini kullandı. Karabıyık, sınır güvenliğinin önemine dikkat çekerek açık kapı politikasının sona erdirilmesi gerektiğini söyledi. Karabıyık, "Nasıl ki Avrupa kendine göre bir kale oluşturmuş, sosyal ve siyasal bir kale. Türkiye, kalenin önünde bir göçmen çukuru haline geldi. Göçmenler Avrupa’ya gitmesin diye Türkiye adeta bir göçmen çukuru oldu. 'Bize gönderin, para verelim' deniyor. Ancak birilerinden geçici süre para alarak bu kadar insanı barındıramazsınız, zira aldığınız para bu insanların sağlık giderlerini bile karşılamaz. Sosyal yapınız değişiyor, demografik yapınız değişiyor; bunun bir bedeli yok ki! Hatta geri kabul anlaşmasıyla birlikte Avrupa’ya kaçtı gitti diyelim; tespit edildiğinde geri almak zorundayız. Biz neden alıyoruz? Bizim vatandaşımız olmayan insanları neden geri almak zorundayız?" sorusunu yöneltti.