Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmanın altıncı gününde savunmasını yapan Fırat Sarı, kendisine yöneltilen suçlamaları reddederek detaylı açıklamalarda bulundu.
Sarı, öncelikle mahkemeye, soruşturma savcısı Yavuz Engin’in tehdit edilmesinin ardından kamuoyunda yaşanan infialin etkisiyle savunmasını yapmak istediğini belirtti. Savcıya yönelik tehdit olayının ardından avukatlarının vekilliğinden ayrıldığını ifade eden Sarı, "Olaylar olduğundan beri tek amacım, maddi gerçeğin ortaya çıkması için savunmamı yapmaktı. Savunmamı yapmak istiyorum" dedi.
Fırat Sarı, hayatında pek çok zorlukla karşılaştığını belirterek, tıp fakültesini bitirdikten sonra Esenyurt Devlet Hastanesi'nde zorunlu hizmetini yaptığını söyledi. Sarı, medyada söylendiği gibi hiçbir şeyin kolay olmadığını ifade ederek, zorunlu hizmet sürecinde başarıları nedeniyle medyada yer aldığını belirtti. 2018’de Esenyurt’taki Reyap Hastanesi'nde çalışmaya başladığını söyleyen Sarı, hastalarının sosyoekonomik durumunun düşük olduğunu, doğumların büyük çoğunluğunun tıp merkezlerinde gerçekleştiğini anlattı.
"Sadece işletmeci olarak bakmadım"
Sarı, özel hastanelerle olan ilişkisinin de detaylarını paylaştı. "Reyap Hastanesi'nde iyi çalıştığım için bazı hastanelerden işletme teklifi aldım" diyen Sarı, kendisine iş teklifi gelen hastaneleri değerlendirdiğini, ancak işletme yapma kararını alırken hastaların sağlık durumunu ön planda tuttuğunu belirtti. Sarı, "Hastalara hekim olarak da baktık, sadece işletmeci olarak bakmadık" ifadelerini kullandı.
Yenidoğan hastalarına yapılan sevkler konusunda ise Sarı, "112 dışı sevk" denilen durumu savundu. Sevklerin genellikle tıp merkezlerinden geldiğini belirten Sarı, "112'ye rüşvet vererek hasta almadım. Öyle bir şey mümkün değil. 112'den uygunsuz sevk alma durumu yok. Bizim tıp merkezinden aldığımız sevkler, sevki uzun süren ve ailelerinin onayladığı sevklerdir. İl dışı sevkte, 112'nin sevk zincirini aksatan bir şey mümkün değil" şeklinde konuştu. Ayrıca, sevk edilen bebeklerin sağlık durumlarının kritik olduğunu ve hızlı sevklerin önemine değindi, "O çocuk sevk edilmese zaten orada ölecek" dedi.
Dolandırıcılık sulamalarını reddetti
Sarı, hastaların sağlığını ön planda tuttuklarını belirterek, SGK dolandırıcılığı suçlamalarını da reddetti. "Yaklaşık 15-20 bin yoğun bakım hastası baktım. Benim ölüm oranlarım, Türkiye'deki ölüm oranlarının altında. On binlerce sağlıklı çocuğu taburcu ettim. SGK dolandırıcılığında hastaları uzun yatırdığımız, epikrizleri düzelttiğimiz ve ölümlere neden olduğumuz gibi iddialar var. Böyle bir şey yok" şeklinde savunma yaptı.
Davada adı geçen diğer sanıklarla ilişkisi hakkında da açıklamalarda bulunan Sarı, özellikle tutuklu sanık hemşire Deniz Korkmaz’ın şikayetini siyasi bir eylem olarak değerlendirdi. Sarı, "Deniz, Deniz Gezmiş parkası giyer, nöbette Karl Marx, Mao okur. Deniz, aşırı solcudur. Gözünün önünde bir sürü bebeğin öldüğünü söylüyor. Öldüyse sen niye bizimle çalışmaya devam ettin? Deniz’in bunu siyasi bir eylem olarak yaptığını düşünüyorum" dedi. Ayrıca, Korkmaz'ı "örgüte bulaşırsa dağa gidecek, ölecek diye yanımızda tuttuğumuz biri" olarak tanımladı.
112'yi övdü
Sarı, 112’nin sağlık hizmetlerini verdiği övgüde bulunarak, sağlık sisteminin oldukça iyi işlediğini ve Türkiye’nin Kovid-19 pandemisini Avrupa’dan daha kolay atlattığını belirtti. "Sevk sistemi için beni milletvekili de aradı. Çünkü yer bulmak çok büyük bir problem. Sağlık sistemi iyi işleyen bir sistem" dedi. Ancak, bu davanın ardından yenidoğan ölümlerinin azalacağını düşündüğünü belirten Sarı, "Biz kötüysek, bizi aldıktan sonra yenidoğan ölümlerin azalması gerekir ama ben tam tersi olacağını düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
Son olarak, kişisel yaşamıyla ilgili olarak, "Geceleri çok az uyudum, hastanelerde acil bir şey olursa hemen gittiğim için polisin de ‘Hiç yerinizde durmuyorsunuz’ dediğini" belirtti.
Duruşma, sanık Sarı’nın çapraz sorgusuyla devam ediyor.