Kel Hasan Efendi'den günümüze Ortaoyuncuları Kavuğu'nu Münir Özkul'dan devralarak Rasim Öztekin'e devreden usta isimdi Ferhan Şensoy…
Cumhuriyet'ten Öznur Oğraş Çolak'a konuşmuştu, "İyi misiniz" sorusuna "Ülkem gibi" karşılığını vermişti.
****
"Neden sanattan korkuyorlar?"
Ferhan Şensoy:
"Korkmamaları için somut bir sebep yok. Sanatçı muhalif olur. Bunu daha önce de söylemiştim; benim dünya görüşümde yandaş sanatçı diye bir kavram olamaz. Ferhangi Şeyler’de sataşmadığım lider yok. Oto-sansür sevmem, sahnede dilimin kemiği yoktur. Yıllarca Özal’a demediğimi bırakmadım. Demirel’e, Deniz Baykal’a... Birçoğu gelip oyun izlediler, gülerek ayrıldılar. Erdal İnönü gizli gizli bilet alıp izlerdi, 500 koruması falan yoktu. İnsanın gelişmişlik düzeyini gösteren önemli unsurlardan biri de kendisiyle ilgili şakalara, eleştirilere karşı tavrıdır. Biz, bugün aşağılık kompleksiyle boğuşan siyasilerle uğraşıyoruz. Muhalefetin her türlüsünden korkuyorlar, muhalif izleyicimiz de buna dahil."
****
İktidarın sanata ve sanatçıya bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ferhan Şensoy; "İktidarın sanata ve sanatçıya yönelik bir bakış açısı yoktur!.."
****
Türkiye’nin en büyük derdi nedir?
Ferhan Şensoy: "Ayıptır söylemesi, ülkeyi yönetenler!"
****
Ferhan Şensoy...
Bir Modern Çağ Filozofuydu o! Aforizmaları pek ünlüydü.
"Usta tiyatrocunun üretimi hep ‘halkın içinden/sokağın dilinden’ oldu... Bu, bir ‘tercih’ten öte Ferhan Şensoy’un yaşama, ülkede ve dünyada olan bitene bakışındaki doğallığı içeren bir tutumdu. Onu bu kadar sevilen bir tiyatro insanı yapan da buydu zaten...
****
Yazar Bahar Çuhadar anlatıyor;
"Ferhan Şensoy’un tiyatro yolculuğu; 1968’de öğrencisi olduğu Galatasaray Lisesi’ni ziyarete gelen Fransız Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle ve öğretmen taklitleriyle başlayıp her dönemecine çok güçlü izler bırakan bir tarih. 1970’lerden geçen, vefat haberine kadar Şensoy’un bu yolda, ana rotadan sapmadan ama her yeni işinde adımlarını derinleştirerek ilerlediğini söylemek tuhaf olmayacaktır. Pek çok akademisyenin, eleştirmenin altını sık çizdiği, onu senelerce tutkuyla takip eden seyircinin de çok iyi bildiği üzere; geleneksel olanla -kabare başta olmak üzere- Batılı tiyatro formlarını müthiş bir harmanla birleştiren bir rota...
Devam ediyor yazar;
"Şensoy kelimenin gerçek anlamıyla bir halk tiyatrocusuydu. 17 yaşındayken Galatasaray Lisesi’nde yaptığı gösterilere ‘kabare’ denilebileceğini, yolunu çizerken hep yanı başında olan büyük usta Haldun Taner’den duymuştu ilk... Dönemin efsanevi topluluğu Devekuşu Kabare’ye girişi de -“ Kendimi lunaparkta bulmuş çocuk gibi hissettim, evet, bundan yapmak istiyorum dedim”- Haldun Taner’in davetiyle olacaktı.
****
Ferhan Şensoy’un 1980’e dek dahil olduğu topluluklarda da, sonrasında -bugün Beyoğlu’nun en eski tiyatrosu olarak varlığını sürdüren- Ortaoyuncular’da da üretimi hep ‘halkın içinden/sokağın dilinden’ olmuştur.
"En acayip başarısı; kendi özgün (yazı ve sahne) dili/bakışıyla, seneler boyunca çok geniş kitleleri, çizdiği itiraz ve mizah hattının etrafında buluşturmasıydı belki de...
Ki bu ülkede çok zor iş..."
****
Adeta doğuştan itiraz mekanizması gibi işleyen bir akıl (bkz. lise anıları), geleneksel Türk tiyatrosu yapısıyla Fransa’da aldığı eğitimi harmanlamış Haldun Taner’in tiyatro anlayışının rehberliğinde... Değişen zamana ve alışkanlıklara inat, etkisini yitirmeyen bir tiyatro dili yaratmıştır sanatçı.
Doğaçlamaya sonsuza kadar açık bir dil.
Ve sözel anlamda da esnekliği sınırsız olan, özgün, sokaktan, o anda, orada olandan beslenen, cinsiyetçi esprilerden de azade olmayan, oyuncaklı, ‘Ferhanca’ bir dil...
****
Meslektaşı Nedim Saban'dandır şu ifadeler de;
"Sözünü söyledin, ezberimizi bozdun, sonuna kadar dimdik durdun ama her devrimci gibi erken gittin. (Sadece yaş anlamında değil, çok daha fazlasını paylaşamadan)
Tarifsiz bir keder."
31 Ağustos 2021 sabahı çok tuhaf/zeki/yaratıcı bir aklı çok erken kaybettik.
Onu; aforizmalarından ikisiyle analım;
"Çok faşist bir yağmur yağıyor, sanırım kocaman bir şemsiyenin altında toplanmanın tam zamanı."
"Olduğun yer ne kadar yüksekte olursa olsun, en büyük lüks bırakıp gitmektir."