Tam bir hafta oldu... Felaketler zincirinde bir haftada bir arpa boyu kadar yol kat edilmedi.. Yazık. Yanıyorduk, hala yanıyoruz.. Bir de yok olan canlara, evsiz kalan insanımıza üzülürken akıl almaz olaylara da şahit olduk.
BUNLARI YENİ ÖĞRENDİM
Belli ki böylesi sıcak günler beklenmiş.. Demek ki düşman pusudaymış.. Ancak hükümet bunu beklemiyormuş.. Görüldü ki zerre hazırlık yokmuş.. Türk Hava Kurumu'nun uçakları çürütülmüş, tasfiye edilmiş... Türkiye'nin uçak konusunda sıkıntısı varmış... Kaderde Avusturalya'daki yangının beş beterini yaşamakta varmış. Yaşananlardan ders almamışız. Aynı şey başımıza gelirse ne yaparız dememişiz. Halbuki sabotaja o kadar açık bir ülkeyken...
Bir de üstüne yaraya tuz basar gibi, bölgeye gelip paket paket çay dağıtıldı.. Bir de üstüne yetkililerden akla mantığa sığmayan birçok açıklama duyduk... Herkes bir yandan da şaşkın... Söylenecek söz dahi kalmadı.
Çuvalladılar... Halbuki turizm için Covid 19 ile mücadeleden vazgeçtiler... Onlar en hassas oldukları yerden vurulurken, olan cennet köşelerimize oldu.
Ve iş başa düştü çocuklar... Sosyal medyadan yayılan yardım kampanyaları, ihtiyaç listeleri... Yine çare sandıkta yetki verdiklerimizde değildi. Bizdeydi... İyi ki sosyal medyanın gücü var... Bu seferde buradan kenetlendik.
Ama işte kabul edin, gücümüz yetmiyor... Bu yangın Türkiye'nin değil, dünyanın da sorunu... Herkes aynı fikirde... Bu yangınlar karadan sönmez... Havadan müdahale şart... Daha neyi bekliyorsunuz? Hangi nedenle çıkmış, kim yapmış olursa olsun, Söndüremediniz, başımıza gelecek hiçbir felakette hazır değilsiniz... Hazırlıklı değilsiniz... Yangını söndüremiyorsunuz... Ama biz sorumlular kim iyi biliyoruz... Gereken yapılmazsa, bilin ki sandıkta can yaktıklarınız gerekeni yapacak.
CHP'li Belediye Başkanlarımızın yardım çığlıkları yürekleri dağladı. Bölgeyi bilenlerle masaya oturulmadı, muhattap alınmadı. Çaresizliğimizi duyan olmadı, sadece çay dağıtıldı...
Ormanlarımız yanıyor, söndüremiyoruz.
Denizlerimiz salyalanmış...
Nehirlerimizden zehir akıyor...
Her yıl orman kanununda değişiklik yapıyorlar. Her şey daha da kötüye gidiyor. Tüm bu yaşadıklarımız iktidarın Türkiye’nin bütün değerlerine kulak tıkamasının bir sonucu...
Nefesimiz gidiyor, denizlerimiz kirleniyor, bastığımız toprak tükeniyor...
Sizce de artık değişimin zamanı gelmedi mi?
*
Değişim demişken, liderliğini yapmaktan onur duyduğum Konak Hareketi olarak Türkiye'nin kenetlendiği bir konuya kayıtsız kalamazdık. TEMA Vakfına geleceğimiz için, yakıp yıkılan cennet köşelerimiz için 500 adet fidan bağışında bulunduk. Herkes gibi bizimde çorbada tuzumuz olsun... Yapılan yardımları söylüyoruz ki, bizden görüp, duyanlarda harekete geçsin.. Çıktığımız yolda örnek olmak önceliğimizdir.