Günümüz Neo- Osmanlıcıları AK Parti’de karargâh kurmuşlar. Osmanlı’dan söz açılmışken ‘’ Erdoğan’ın kefenli askerleriyiz.’’ deyip Cumhurbaşkanı ile objektiflere poz vermiş olan Osmanlı Ocakları Başkanının dolandırıcılıktan tutuklandığı haberini söylemek farz oluyor. Osmanlıcılar,‘’ Ben ekonomistim ‘’ diyen liderlerinin ekonomiyi çökerttiğini görünce günün birinde de AK Parti’yi çökerteceğini kestirebiliyorlar mıdır sizce? Küçük çıkar düşkünleri, eğitimsiz, dinci seçmenin oldukça fazla bulunduğu bu siyasal yapının günün birinde aranıp sorulmaz ANAP gibi olacağını ve gerisinde büyük bir enkaz bırakacağını düşünüyorlar mıdır dersiniz? Türkiye’de en az üniversite mezunu olan ilçe, yüzde 93 ile Harran. AK Parti’nin aldığı oy yüzde 97
En fazla üniversite diplomasına sahip il yüzde 93 ile Tunceli. AK Parti’nin aldığı oy yüzde 3
Bu tabloya bakınca bugünün Türkiye gerçeği daha iyi anlaşılıyor. Ülkenin her yanı tarla- toprak iken buğday Ukrayna’dan geliyor. Ülkenin her yanı deniz iken balık Norveç’ten geliyor. Bir tek cahilimiz YERLİ!
İlginç bir paylaşıma rastladım; Paylaşımın başlığı şöyle: AK Parti’li olmanın 5 şartı
Sırasıyla o beş madde şöyle:
1-Zamları Allah’ın yaptığına inanmak
2- Osmanlı’nın tekrar kurulacağına inanmak
3- A Habere inanmak
4- Dolar bozdurunca doların düştüğüne inanmak
5- Yanlış yapılan her şeyi dış güçlerin yaptığına inanmak
Düşünsenize… Seçime gününe kadar hergün Gabar’dan, Karadeniz’den vs. petrol fışkırıyordu. Şimdi ise her yerden zam fışkırıyor. Ortalık eski ve yeni Osmanlıcı kafalarla dolunca sefalet, yoksulluk, lüks düşkünlüğü, saltanat kafası, şatafat ve kayırma tavan yaptı. Cehalet de dorukta!
1432 doğumlu Fatih Sultan Mehmet’in annesinin kim olduğu çok mecrada tartışıldı ve konuşuldu. Nedeni de çok sayıda padişahın annesinin Hıristiyan olmasından kaynaklanıyor. İlber Ortaylı bu konuda İsfendiyaroğulları’ndan ‘ Huma ‘ adını işaret ediyor. Osmanlı Hanedanı, aslında Sultan Orhan Gazi’den beri Romalılarla akraba… Örneğin, Vahdettin’in annesi Henriot, II. Abdülhamit’in annesi Virgin, II. Mahmut’un Aimee,IV. Murat’ın Anastasya, Genç Osman’ın Evdoksiya, II.Selim’in Roxalan, Kanuni’nin Helga…
Özetle… Padişah anaları ne yerli ne milli! Halofera ( Nakşidil Sultan ), İmparator İoannis Kantakuzinos’un kızı. İkinci Murat’ın eşi ise Sırp Kralının kızı olup çocuksuzdu ve padişahın ölümünden sonra ülkesine geri dönüyor. İlber Ortaylı yazdı bunu. Yunanca okuyan ve dinleyen Fatih, İtalyanca konuşan, Farsça ve Arapça bilen bir entelektüeldi. Askeri bir gelenekten ve örgütlenme alışkanlığından / savaşçı bir ananeden geliyordu. Dindar, acımasız, hırslı, sinsi, oluk gibi kan akıtan, Sezar’ı/ Romalıların yaşam öykülerini Latincesinden okuyabilen, sanatsever, diplomat biriydi. Bu özellikleriyle Fatih, eşine ender rastlanan biri…
Yavuz’un iyi şair, Türk ve Fars diline hâkim olduğu söylenir. İyi bir hatipmiş de… İki şehzadesini ve torunlarını katleden, çok sevdiği oğlu Şehzade Mehmet’in boğazlandığını gören Kanuni de eli kılıç tutan biri olduğu gibi aynı zamanda romantik bir şair ve birinci sınıf bir kuyumcu. Bir başka özelliği de monogamlığı… Yaşamı boyunca sadece Hürrem Sultan’a sadık kalmış. Bir başka bilinmesinde yarar bulduğum konu… 36 padişahın 35’i Türk olmayanlarla evlendi. Devşirme sadrazamlar dönemi de Fatih ile başlıyor. Anakronizme düşüyor muyum diye de düşünmüyor değilim ama padişahların neden Türk kadınlarla evlenmedikleri bende hâlâ bir soru işareti…
Osmanlı’yı yönetenlerin elle tutulur önemli özellikleri var. Fatih’in bildiği dillere baksanıza… Son 22 yıldır ülkemizi yöneten Recep Tayyip Erdoğan’ın bildiği ikinci bir dil ise yok… Demek ki ekonomist olarak mezun olduğu fakülte yıllarında da (!) ilgi duymadı bir başka dile… Ne resim yapabiliyor Ressam Kenan Evren gibi, ne de Bülent Ecevit gibi şiir yazabiliyor. Çok sevdiği II. Abdülhamit, usta bir marangozdu, büyük bir fotoğraf koleksiyonuna sahipti, dedektif romanlarına bayılırdı. Çiçekleri çok severdi, atlara vurgundu, özel özel bir hayvanat bahçesine sahipti. Opera ve tiyatro tutkunuydu. Cuma namazını kaçırmazdı. İlk içki fabrikasını açan o! Rom içmekten büyük bir keyif alırdı. İlk haber alma örgütünü kuran oydu. Ya Sayın Erdoğan? Siyasi tarih onu lükse olan olağanüstü düşkünlüğü, ‘ Ananı da al git! ‘’ gibisinden argo sözleri, bir dediği bir dediğine uymayan açıklamaları ile anacak. Bir de diplomasızlığı ve ülkeye doldurduğu mültecilerle… Demografik yapımızı değiştiren bir İLK olmasıyla da geçecek tarihimize.
‘’AK Parti’nin açtığı tek fabrika SURİYELİ ÇOCUK FABRİKASI. Gece gündüz üretim var! ‘’
Bu espri de sosyal medyanın bir katkısı olarak geçeceğe benzer tarih sayfalarına…
‘’ Tek devlet- Tek millet- Tek bayrak ‘’ diye gelip ülkeyi ‘ Tek domates- Tek patlıcan- Tek biber- Tek salatalık- Tek soğan ‘ ülkesi haline getiren de o!
Yabancılara bedava evler verilirken depremzedelere parayla çadırın satıldığı günler de onun iktidarı döneminde oldu. Amerika’ya gidenlerimiz Nobel alıyorken, Almanya’ya gidenlerimiz aşı buluyorken, Belçika’ya gidenlerimiz bakan oluyorken elimizde kalanları imam yapan da onun iktidarı! Herkes biliyor, Başkan’ın dört çocuğu da yurtdışında okudu. Recep Tayyip Erdoğan, demek ki anadan doğma zengin! 2013’te Devlet Bahçeli’ye ‘’ Kızım başörtülü olduğu için Amerika’da okumak zorunda kaldı.’’ demişti de Devlet Bahçeli’nin verdiği yanıta gülmeyen kalmamıştı. Neydi o yanıt diyecek olursanız…
‘’Oğlun da mı başörtülü? ‘’
Hani, Orhan Pamuk için Ayşe Böhürler der ya: ‘’ En önemli özelliklerinden biri, kendisinden önceki hiçbir romancıya benzemez. Bu, bir yazar için çok önemli bir özelliktir.’’
Recep Tayyip Erdoğan da çok farklı bir siyasi. Elbet, başka şeyler de söylenecek. Örneğin, din adamları daha önceki dönemlere göre hiç bu kadar siyasallaşmamıştı. Tarikat ve cemaatler, bugüne değin hiç Erdoğan dönemindeki kadar etkili ve zenginleşmiş değildi. Din adamları hiç bu kadar sömürmemişti ülkeyi…
Zevzek zevzek ‘’ Resulullah efendimiz bir gusül ile 9 eşini gezerdi. Arada bir abdest alırdı maşallah.’’ diyen lümpen mollalar yoktu önceki yıllarda. Onlardan birinin şu sözlerine ne demeli?
‘’ Fakir, zenginden 500 sene önce cennete gidecek.’’
Resmen dalgasını geçiyorlar fakir dedikleri kişilerle…
‘’ Çocuk istismarları araştırılsın ‘’ denildiğinde neden Recep Tayyip Erdoğan’nin partisinin oylarıyla reddedilir bu önerge?
Bir seçim sonucuyla ilgili karikatür, insanımızın nerden nereye geldiğini anlatır gibiydi.
Adam yorgun argın koltuğunun altındaki bir ekmekle eve dönüyor. Belli ki muhafazakâr biri… Karısına diyor ki; ‘’ Erdoğan seçildi diye dış güçler ekmeğe zam yapmış Makbule! ‘’
Aklıma ilk gelen şu veciz söz oluyor bu fıkrayı okuyunca.
‘’ Özgürlüğün en büyük düşmanı halinden memnun kölelerdir.’’
Allah’ın yeryüzüne yolladığı peygamberlerin sayısının 124 bin olduğu söylenir. Ancak… Kuran’da yer alanların sayısı 25’tir. Bu kadar peygamberle tanışmış olan insanoğlunun neden bu duruma düştüğünü anlayan biri varsa beri gelsin!. Alay edilecek, dalga geçilecek hale gelmiş insanımız. BBP Genel Başkanının ‘’Kasaba 100 lira verip et almıyorum. Kuzu kestiriyorum.’’ sözü bunu kanıtlamıyor mu? Kuzudan eşeğe geçelim isterseniz…
1991’de 943 bin 751 olan eşek sayısı 2022’de 86 bin 455’e düşmüş. Haberin kaynağı Prof.Dr. Özgür Demirtaş. Sayın Demirtaş’ın uyarısı aynen şöyle: ‘’ Sucuk yemeyin! ‘’ Bilmem anlatabildim mi? Cehaletten beslenen, sanatı- bilimi dışlayan, çok yalan söyleyen, eleştiriye tahammülü olmayan, acımasız ve vicdansız olan, kibirli olan, lükse çok düşkün, kendilerini kutsal ve vazgeçilmez sanan kişileri sakın ola ki iş başına getirmeyin diyen rahmetli anneannemi özlemle anıyorum. Yaşasaydı, torununa GEZİ adını koyan İlyas Salman’ı kutlar, kendisini eleştirenlere de ‘’Siz de ayakkabı kutusu koyun.’’ dediği için herhalde kucaklardı Sayın Salman’ı…
Çizdiğimiz tablo hiç iç açıcı değil, farkındayım. Mustafa Kemal’in ‘’ Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz. Görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar hep din kisvesi altındaki küfür ve melanetten gelmiştir. Onlar, her türlü hareketi dinle karıştırırlar.’’ sözü ( 16 Mart 1923 / Adana ) her şeyi açıklamıyor mu zaten?