Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkan Başdanışmanı Ahmet Gürel, Son Mühür TV’de yayınlanan Sıcak Bakış programında Ayşegül Koç’un sorularını yanıtladı. İzmir’in işgalinden bahseden Gürel, İzmir Metropoliti Hrisostomos’un kışkırtıcı söylemleri ile başlayan olayların, ilk kurşunu atan Hasan Tahsin’in şehit edilmesi ve ardından binlerce Türk’ün katledilmesiyle nasıl bir katliama dönüştüğünü anlattı.

İzmir’in işgal hazırlıkları…

Ahmet Gürel, Mondros Ateşkes Antlaşması'nın ardından İzmir’in işgal edilebileceğine dair ciddi hazırlıkların yapıldığını belirtti. Gürel, İtalyanlar'ın Anadolu'ya girmesi durumunda çıkarılamayacağını düşünen İngilizlerin, Yunanistan'ın İzmir’i işgal etmesi yönünde strateji geliştirdiklerini belirtti. Yunanistan'ın İzmir’e çıkarma yapmasından 12 saat önce, İzmir halkının durumdan haberdar edildiğini ve direnç gösterilmemesi istendiğini söyledi. Gürel; “İzmir’in işgal edileceği halk arasında süratle duyulmuş. Öğretmen Mustafa Necati’nin çağrısı üzerine gençler ve ileri gelenler, İzmir Atatürk Lisesi’nde toplanmışlar. İlk konuşmayı yapan öğretmen Mustafa Necati Bey, Yunanlılara karşı koymak için bir direnme örgütü kurulması gerektiğini bildirmiş. Yunanlılarla işbirliği içinde olan İngiliz ve Fransız filoları komutanları, 14 Mayıs 1919 Çarşamba günü, İzmir’de Vali Konağı’na giderek Vali İzzet Bey’e İzmir’in işgal edileceğini bildirmişler. Yerli Rumlar, Yunan askerlerini bayraklarla karşılarken, İzmir Metropoliti Hrisostomos, etrafta koşarak, “Türkleri öldürün” diye bağırmaya başlamıştır. O cümleye bağlı olarak bir hareket başlıyor.  İlk kurşun o zaman patlıyor. Hasan Tahsin, iki kurşun atıp, şehit ediliyor orada. Ortaokul öğrencilerini, ‘Yaşasın Venizelos’ demedikleri için dayak yiye yiye gemiye attıyorlar. Savaşlara din adamları girerse durum çok tehlikeli oluyor. Yunanlılar ilk gün, Konak’ta 400 Türk’ü şehit etmiş, çevre köy ve kazalardaki olaylarla birlikte iki gün içinde 5.000 kadar Türk hunharca katledilmiştir” diye konuştu.

Whatsapp Image 2024 11 04 At 10.43.48

Milli Mücadele süreci…

Gürel, 1919 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkışıyla başlayan kurtuluş sürecinin, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesindeki en önemli adımlardan biri olduğunu belirtti. Atatürk’ün Anadolu’daki durumu değerlendirdiğini ve çözüm yolunu kafasında netleştirdiğini ifade eden Gürel, “Mustafa Kemal Paşa, Anadolu’daki karabasanı kaldıracak çözümü önceden kendi kafasında belirlemiş ve arkadaşlarıyla paylaşmıştı. Ancak Bandırma Vapuru’ndaki 23 kişinin onun yapacaklarından haberi yoktu” dedi. Gürel; “Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal Paşa, İzmir’in Yunanlılarca işgal edildiği günün ertesinde, Anadolu’ya geçti. Bu tarihi adımla Atatürk, işgallere karşı bir ulusal direnişin temellerini atmış oldu. Mustafa Kemal Paşa’nın ana hedefi, “Geldikleri gibi giderler” dediği işgalcileri Anadolu’dan tamamen temizlemekti. Ahmet Gürel, Mustafa Kemal Atatürk ve Türk Ordusu’nun İzmir’i “kurtuluşun sembolü” olarak seçmesinin sebeplerini de açıkladı. Gürel, İzmir’in kurtarılmasının işgalci güçlerin Anadolu’dan atılmasında simgesel bir değeri olduğunu ifade etti. Atatürk’ün kararlılığını ve öngörüsünü anlatan Gürel, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Büyük Taarruz’dan önce söylediği “Hücum haberini alınca hesap ediniz. On beşinci gün İzmir’deyiz” sözünü hatırlattı. Gürel, Atatürk’ün bu sözüyle İzmir’in kurtuluşuna olan inancını gösterdiğini belirtti. Gürel; “Nitekim Atatürk, bu sözünün ardından Türk Ordusu ile birlikte İzmir’e on dört günde kavuşmuş, kentin kurtuluşunu sağlayarak Milli Mücadele’nin başarıyla tamamlanmasında önemli bir adım atmıştır” dedi. 

“Cumhuriyet’in tapusu İzmir’de alındı”

Gürel, Atatürk’ün İzmir’in kurtuluşunun ardından Karşıyaka’daki İplikçizade Köşkü’nde kalmasının planlandığını ve buna göre hazırlıkların yapıldığını belirtti. Gürel, bu seçimin, Yunan Kralı Konstantin’in 12 Haziran 1921 tarihinde aynı köşkte kalmış olmasından kaynaklanan duygusal bir yönü olduğunu vurguladı. Atatürk’ün köşke girerken merdivenlerde Yunan bayrağını görmesi üzerine yaptığı konuşma, Gürel tarafından şu sözlerle aktarıldı: “Yabancı kral, bu evden içeri, bizim bayrağımıza basarak geçmişti. Siz, lütfedin. O geçmişse hata etmiş. Bir milletin bağımsızlığının sembolü olan bayrak çiğnenmez. Ben onun hatasını tekrar edemem.” Gürel, Atatürk’ün bu sözleriyle, milli bağımsızlığın sembolü olan bayrağa gösterdiği saygıyı ve ulusal değerlere olan bağlılığını bir kez daha ortaya koyduğunu belirtti. Atatürk, İzmir’deki ilk günlerinin ardından 14 Eylül’den itibaren Uşakizade Köşkü’ne geçmiş ve burada misafir kalmaya başlamıştır. Gürel, bu köşkün de tarihsel önemine değinerek, “O, bu köşkte iken Mudanya Ateşkes Antlaşması, sonra da Lozan Barış Antlaşması imzalanır. Cumhuriyet’in tapusu alınır” dedi. 

Cumhuriyet’in ilanı…

Anayasa değişikliği sürecinin sonunda, Cumhuriyet'in ilanını belirleyen değişiklik oy birliği ile kabul edilmiştir. Gürel, “Anayasa görüşmeleri tamamlandıktan sonra değişiklik isteği oya sunuldu. Bütün eller ‘kabul’ diye kalktı. Türkiye devletinin cumhuriyet olduğunu belirleyen değişiklik oy birliği ile kabul edildi,” diyerek TBMM’deki oylamanın nasıl bir birliktelikle gerçekleştiğini ifade etti. Anayasa değişikliğinin ardından, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanını seçmek üzere TBMM’de bir oylama yapıldı diyen Gürel, seçim sürecini şöyle anlattı: “Bu cumhuriyete bir başkan seçmek gerekiyordu. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanlığı seçimine 158 milletvekili katıldı. Ankara milletvekili Gazi Mustafa Kemal Cumhurbaşkanlığına seçildi. Cumhuriyet’in ilanı ve Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhurbaşkanı seçilmesi, tüm ülkede büyük bir sevinç ve heyecanla karşılandı.” Gürel, o dönemde halkın Meclis’in önünde toplandığını belirterek, “Halk meclisin önünde bekliyordu. Cumhuriyetin ilanını ve Atatürk'ün Cumhurbaşkanı seçildiğini duyulunca 101 pare top atıldı” dedi.

Muhabir: Ayşegül Koç