Stada çıkan tüm yollar kalabalık. Taraftarlar formaları ve atkıları ile heyecanlı adımlarla yol alıyorlar. Tüm sokaklar iki renge bürünmüş, Siyah ve Beyaz. Çarşı desen, orası bambaşka bir dünya. Sabahtan toplanmaya başlayan taraftar öğlene doğru parlamaya başlıyor tezahüratları ile. Taraftar için büyük gün, iki ezeli rakip karşı karşıya. 

Stadyum da hazır, günlerdir beklenen derbiye. Çimler muazzam bir halı gibi serili yemyeşil, spotlar aydınlatmak için beklemede en tepede. Şarkılar çoktan başlamış desteğe, yavaş yavaş etrafı dolduran taraftar eşlik ediyor coşkulu şarkılara. Yayıncı kuruluş, gazeteciler, muhabirler her bir detayı hafızalara alıyorlar kameralarla. 

Koltuklar dolmaya başlarken stada yaklaşan bir grup duyuluyor, kendileri gelmeden sesleri geliyor arenaya. Bir süre sonra o sesler koltuklarına yerleşiyor susmadan. Davullar başlıyor tezahürata, kazanmayı beklercesine…

Dakikalar kala müthiş mücadeleye, taraftar coşmak için beklerken oyuncular sahaya çıkıyor ısınma turlarına. İşte o an bir alkış kopuyor tribünlerde “Biz arkandayız” dercesine. İki takım da kendi alanlarında başlıyor hazırlığa. Takımlar heyecanlı, medya heyecanlı ama taraftar hepsinden daha heyecanlı.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı devamında takımlar sahada yerini aldı. Gözler hakemde, eller havada. Sonunda düdük sesi duyuldu, top yuvarlandı ve taraftar tek ses oldu. 

Kazanan Yok, Kaybeden Yok…

Hareketli başlayan ilk yarıda iki takım da temkinliydi. Jorge Jesus deplasmanda olduğu için, Valerien Ismael ise eleştiri oklarına hedef olmamak için kaybetmek istemiyordu. İki teknik adam da kazanmak için değil de adeta kaybetmemek için yarıştı. Çoğunluğu orta saha da geçen oyun zaman zaman pozisyonlara sahne oldu ama ataklar sonuçsuz kaldı. İki teknik adamın da beden dili stresi ve heyecanı hissettiriyordu. Taraftar ise çalan her düdüğe tepki gösteriyor, zaman zaman nabzı yükseliyordu tezahüratların. İlk yarı beraberlikle sonuçlanırken bol gollü bir derbi bekleyen taraftarın hayal kırıklığı kendini gösteriyordu.

İkinci yarı değişiklik olmadan başlarken iki teknik adam da birbirlerinden hamle bekledi. Sonunda ilk hamle Jorge Jesus’tan geldi. Bunun üzerine Valerien Ismael’de hamleye karşılık verdi ve değişikliğini yaptı. Değişikliklerden sonra Beşiktaş adına oyun daha da canlandı. Birçok pozisyon yakalayan Kartal sonuç bulamadı. Değişikliklerden sonra taraftar daha da coştu, taraftar coştukça takım da coştu, karşılıklı güçlü bir etkileşim yakalandı. Adeta zaman yetmedi ve hızla geçip gitti. 

Heyecanı yüksek, beklentinin altında olan kısır bir derbi kazanan olmadan sona erdi.

Rekabet…

Maç sonunda yapılan açıklamalarda Jorge Jesus’un yorumları akılda kaldı. Beşiktaş’ın zor bir takım olduğunu, ona göre önlemler aldığını ve son 20 dakika Fenerbahçe’yi zorladıklarını söyleyerek adeta iltifat etti. Bu konuşmalar da, Portekizli teknik adamın saygıyı gerçekten hak ettiğinin bir göstergesi oldu. Çünkü; rakibine saygı duyan bir rakip. Bu tüm teknik adamlardan ve oyunculardan görmek istediğimiz bir davranış. Geldiği andan itibaren çok doğru cümleler kuran ve adeta eğitici tavırlar sergileyen yaşlı kurt Jesus. Ben biliyorum demek yerine örnek almalı, şunu da öğreneyim demeli ve rakip te olsa takdir etmeyi bilmeli insan. İşte o zaman sporun gerçek rengini yakalarız belki de. Ne diyelim Sezar’ın hakkı Sezar’a.

Sporla kalın…