Her yıl 20 Kasım, dünya genelinde çocuk hakları için bir uyarı günüdür. Bu tarih, Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin kabulünün yıldönümüdür. Ancak, bu anlamlı günün Türkiye’deki yansımasına baktığımızda, üzülerek söylemek gerekir ki, hâlâ bir çoğu yoksulluk, şiddet, istismar ve ihmal gibi karanlık köşelerde sessizce çığlıklar atmaktadır. Türkiye’deki çocuk hakları, yalnızca kağıt üzerinde var gibi görünüyor; gerçek hayatta, bir çocuğun güvenli bir geleceğe sahip olma hakkı, her geçen gün daha fazla ihlal ediliyor.
SOMUT ADIMLARA İHTİYAÇ VAR
Bugün ülkemizde milyonlarca çocuk, hakları ellerinden alınmış, adeta birer mal gibi işlemekte olan bir toplumda var olma mücadelesi veriyor. Her ne kadar Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne imza atmış olsak da, aradan geçen yıllar boyunca çocukların korunmasına dair somut adımlar atmakta zorlanıyoruz.
GÜVENLE BÜYÜSÜNLER
Çocuklar, güvende oldukları düşüncesiyle büyümek zorunda olan bireylerdir. Oysa Türkiye'de, okullarda bile çocuklar fiziksel ve psikolojik şiddetle karşı karşıya kalabiliyor. İstismarın boyutları giderek daha büyük bir hal alırken, devletin bu soruna çözüm üretme hızının ne kadar yavaş olduğu ise cabası. Yasal düzenlemeler elbette önemlidir, fakat uygulama noktasında yaşanan eksiklikler, çocukları güvensiz bir geleceğe mahkum etmektedir.
EVDEKİ BASKI, ŞİDDET...
Birçok çocuk, evdeki baskı ve şiddetle boğuşurken, sokaklarda da cinsel istismara uğrayabilmekte, çalıştırılmakta, savaş alanlarında hayatta kalmaya çalışmaktadır. Çocuk işçiliği, Türkiye’nin hala çözüm bulamadığı ciddi bir sorun olmaya devam ediyor. Birçok çocuk, eğitimden mahrum kalmakta ve sağlıklı bir şekilde gelişememektedir.
Her yıl 20 Kasım, bizlere çocuk haklarının ne kadar ihlal edildiğini hatırlatıyor. Ancak her gün, her dakika, her saniye bu mücadele devam ediyor. Bizim yapmamız gereken, bu hakları yalnızca sözde değil, gerçek anlamda korumak, her bir çocuğun hak ettiği geleceği onlara sunmak olmalıdır. Dünya Çocuk Hakları Koruma Günü, sadece kutlama ve anma değil, bir isyan günüdür. Çünkü Türkiye’de, çocuklar hâlâ koruma altına alınamıyor. Çocuklar korunamadıkça, bizler de insanlık adına başarısız bir toplum olmaya devam edeceğiz. Bu sessiz çığlıkları duymak zorundayız!