"Yine mi yeni bir uygulama?" diyorsanız, sizi çok iyi anlıyorum. Ama bu seferki biraz farklı. Adı, Bluesky. Şu sıralar hem dünyayı hem de Türkiye'yi kasıp kavuruyor. Evet , gökyüzü gibi mavi, ismiyle bile ferahlatıyor insanı. Hele ki Twitter  bu kadar boğucu hale gelmişken...

Eski Twitter CEO’su Jack Dorsey’in desteğiyle ortaya çıkan Bluesky, klasik sosyal medyadan çok daha fazlası. En büyük olayı? Merkeziyetsiz olması. Yani verilerin senin, algoritmaların oyuncağı değilsin, sana ne gösterileceğini sen belirliyorsun. Kulağa devrim gibi geliyor, değil mi? Çünkü gerçekten öyle.

Kuş kafeste kelebek özgür

Ama mevzu burada bitmiyor. Son zamanlarda  şöyle bir yorum dolanıyor:
“Kuş artık kafeste, kelebek özgür.”

İnsanlar diyor ki; X platformunda özgürlük kalmadı, fikirler baskılanıyor, algoritmalar sesini kısıyor. Bluesky’nin sembolü ise bir kelebek. Hafif, özgür, renkli. İstediği yere uçar gider…
İşte bu yüzden birçok kullanıcı “kelebeğin peşinden gitmeye” başladı.

Dünden bugüne dijital göçümüz

Kabul edelim, hepimiz biraz dijital göçebeyiz artık. Facebook’ta başlayan yolculuk, Instagram'da filtrelere boğuldu, Twitter'da klavyeler savaşa döndü, Threads daha başlamadan bitti. Şimdi gözler Bluesky’da. Peki bu platform ne sunuyor?

İçerik üreticileri için algoritma tuzaklarına düşmeden paylaşım yapma özgürlüğü,
Gündemi takip edenler için daha rafine ve filtrelenmemiş bilgi akışı,
Ve en önemlisi, sesini duyurmak isteyen gençler için gerçek bir dijital alan.

Üstelik şimdilik yalnızca davetiye ile giriş yapılabiliyor. Yani bir nevi dijital kulüp havası da var. Girdin mi içerisi pırıl pırıl fikirlerle dolu diye duyuyoruz. Ben henüz bu konuda acemiyim ama deneyimlerimi de sizinle paylaşacağım.

Bir bakmışsın en sevdiğin oyuncu bir şiir paylaşmış, bir bakmışsın influencer’lar kendi arasında tatlı tatlı sohbet ediyor. Drama yok. Linç kültürü yok. "Bu post kaç beğeni alır?" endişesi yok. Samimiyet ve Özgürlük varsa bu platform yürür gider.

Ben 25 yaşında bir genç kadın olarak, artık sadece sosyal medyada var olmak istemiyorum. Ben gerçekten konuşmak, paylaşmak, üretmek istiyorum. Bakalım Bluesky bunu bana sağlayacak mı?

Öyle filtreli yüzler, abartılı yaşamlar değil de; içinden ne geçiyorsa onu yazdığın, “trend” olmak için değil, “kendin” olmak için paylaştığın bir yer gibi gözüküyor. Bakalım Bluesky'ın hayatımızdaki yolculuğu nasıl olacak?