Bazen yazmak istersin ama içinden gelmez. Acılar engel olur sana... Hatırlamak istemezsin. Geçmişinden kaçarsın. Ancak acılara tutunarak büyür insan, geçmişinden dersler alır bazen gelecek geçmişe karışır. Deva olur geleceğine...
BUGÜN... 12 Eylül 2024... Kara gecenin üzerinden 44 yıl geçti. Ama acıları, izleri dinmedi.
1980 yılında henüz ilkokul ikinci sınıfta bir çocuktum. Cuma sabahına uyanmış. Okula hazırlanıyordum. Radyo ve televizyondan darbe yapıldığını öğrendik. Gece 03.00’da asker, gereken yerleri işgal ederek yönetime el koymuştu. Sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş. Tutuklamalar başlamıştı. Bizim evde de bazı kitaplar sobanın daha da tutuşmasına sebep oldu. Üzülmüştüm. Babam elleri titreyerek atmıştı. Kitaplara olan sevgim daha da büyüdü.
650 bin kişi gözaltına alındı. Gözaltı süresi 90 güne kadar çıktı. İşkenceler, işkenceden ölenler, kaçarken intihar etti denilenler...Fişlenenler, idama mahkum edilenler... 17 yaşında idam edilen Erdal Eren... Son bakıştaki o gözler kaldı aklımızda... Bir sağdan bir soldan... Asmayalım da besleyelim mi? Diyen bir paşa... Netekim onun dediğinin olduğu günler... Ama kimsenin ahı kimsede kalmıyor. Rütbesiz , itibarsız gömülüyor paşam da... Resimleri milyon dolar etse de...
Vatandaşlıktan çıkarılanlar, ülkeden kaçmak zorunda kalanlar... Acılar acılar... Yasaklanan yayınlar, kapanan dernekler, partiler, gözaltına alınan liderler... Yeni Anayasa...
O zamanın koşullarına baktığımızda hükümet 70 cent’e muhtaç kalmıştı. 15 günde seçilmesi gereken Cumhurbaşkanı seçilemiyordu. Sokaklar ikiye bölünmüş, solcu- sağcı kavgaları yaygınlaşmıştır. Suikast, cinayet, kardeş katli... Dönemin gazetecilerinin bazıları hapislerde çürürken, bazıları paşamı övmüş, darbenin yağmur gibi kaçınılmaz son olduğunu vurgulamış. Her dönemin kalemleri o zamanda silahşörlüğe bürünmüş. Darbenin iyisi kötüsü olmaz ama şu gerçek var ki bu son tarihimiz de kara bir lekedir. O dönemde yaşananlarda, darbede... Sinsi sinsi, gece yarısı tanklarla işgal edip, kahramanlık türküleri arası bildiri okumakla ülke yönetimi ele geçirilmiştir. Halk paşamı bir kahraman olarak algılamış, 1983 yılına kadar yönetimi idare etmiş. 6 Kasım 1983 Seçiminde işaret ettiği kişi değil ailemizin Tonton’u başbakan seçilerek, Türkiye küçük Amerika olma yolunda ilerlemiştir...
BU SON OLSUN...
Her seferinde bu son olsun diyoruz ama olmuyor. Çocuklarımızı şiddetten koruyamıyoruz. Kadınımızı koruyamıyoruz. Bir bardak su yüzünden kavga çıkıyor sopalarla katlediliyor insan nasıl bir toplum olduk içim almıyor yazmaya utanıyorum... Narinden sonra Sıla bebekte katledildi. 2 yaşında bir bebeğe bu insanlık dışı olay nasıl yapılır ki!
YARIN YENİ BİR GÜN...
Gözlerimizi kapatıp, her şeye yeniden başlasak. Her kötü gecenin bir sabahı vardır umutla beklenen ama olmuyor. Sadece üstünü kapatıyoruz. Acılarımız içimizde kız çocuğunun yüzüne bakamıyoruz utançtan... Haberleri izleyemiyoruz. Narin’in o gülümseyen yüzü, günlerce umutla bekleyişimiz. Neden? Eğitimsizlik mi?
KAFALAR KARIŞIK...
Ne kadar çelişik yaşıyoruz değil mi? Bir kaos yaşanıyor. Herkes birbirini öldürüyor. Biri geliyor dur diyor darbe yapıp suçlu suçsuz tutukluyor, sulh yaptığını söylüyor. O toplum kendi içinde yine yapacağını yapıyor. Hayali ihracat, rüşvet benim memurum işini bilir, değiş Tonton değiş. Masallarla uyutuluyoruz. Aile içi taciz, şiddet artması bastırılmış çocukluğumuz... Dayın sevmiştir kızım sen yanlış anlamışsındır diyen anne... Teknoloji ilerledikçe toplumun ahlakının bozulması değil bu olayları itiraf edecek güce kavuşan çocuklar... Biraz karıştırdım mı kafanızı... Ne söylüyorum bilmiyorum iki gündür grip ve kullandığım ilaçlar yüzünden bir hata ettiysem affola...
YAS GÜNÜM...
Yarın YAS GÜNÜM 22 yıl önce bugün karagözlü, kar kızımla sonsuzluğa yürüdük. Nice mutlu ve kavgalı günler geçirdik. Birbirimizden özür dilemeyi bildik. Çocuklarımızı birey olarak yetiştirdik her yaşta söz sahibi oldular. Kendi kararlarını vermeyi bilen, özgüveni tam iki delikanlı var yanımızda... Geçen yazımda iki satır yazmıştım. Tebrik telefonları ve mesajlarınızda yanımızda olduğunuzu belirtiniz çok sağolun. Yan rollerinde yer aldığım, bir Recep Akdağ filmi... GİDERAYAK filmi de yarın vizyona girecek. Yas gününü gülerek geçireceğiz. Ben biraz gribim ama neyse...
AÇIN RADYONUZUN SESİNİ...
Radyo Ege’de SEZEN söylüyor. SON BAKIŞ... 12 Eylül öncesi ve sonrası kaybedilen canlara gelsin. Sezen'in Erdal Eren’e ithaf ettiği şarkı...
“Bir söz bitişi gibi
Son buldu sevişler
Bir yaz güneşi gibi eritir hep
Bu terkedilişler
Bir yaz güneşi gibi eritir hep
Bu terkedilişler
Bir an duruşu gibi
Ömrün gidişi gibi
Veda ederken aşk ateşi gibi
Söner iç çekişler
Veda ederken aşk ateşi gibi
Söner iç çekişler
Aman aman, yandım amman
Kurşun gibi izler
Son bakıştaki o gözler
Kaldı aklımızda...”
Her şeye rağmen, daima GÜLÜMSE