Memleket Partisi İl Başkanı Cüneyt Oğuz’un nazik daveti üzerine Genel Başkan Muharrem İnce’nin İzmir gezisinin açılış bölümüne katıldım. Sayın Genel Başkan; Gazeteci arkadaşlarımıza yaptığı açıklamaların ardından soruları yanıtladı.

Özellikle TBMM’de kürsüye çıktığında elindeki küçücük notlarla çok etkili konuşmalar yaptığını bildiğim Muharrem İnce, Cumhurbaşkanlığı adaylığında da yarattığı büyük heyecan ve sinerjiyle “Lider” yönlerini göstermişti.

Seçim gecesi yaşananlar, atılan mesajlar ve ardından haklı veya haksız eleştirilerle Muharrem İnce CHP’den oyundan atıldı. Oysa CHP’nin en etkili olabilecek isimlerinin başında geliyordu. İnce ile birlikte bir grup partilisi ve dışarıdan katılan akil insanlarla “Memleket Partisi” kuruldu.

Nereye gider ?

CHP içerisinde Muharrem İnce ile empati kurmayan önemli sayıda üye, seçmen veya yurttaş görüyorum. Hatta sosyal medya sayfalarında kıt “Türkçe”leri ile Muharrem İnce ile alay eden zavallılar var. CHP tarihinde son dönemlerde alınmış en yüksek oya sahip olan Muharrem İnce’nin Cumhurbaşkanlığı adaylığıdır. Toplumu önemli bir birleşmeye yöneltirken, söyledikleri ile de kürsülerden özellikle genç kuşaklara moral vermiştir.

Kemal Kılıçdaroğlu’nu seven, ona bir lider olarak değil de bir kimlik üzerinden bağlananları da zaten hiç anlamıyorum. Kılıçdaroğlu’nu bu ülke elindeki belgelerle yolsuzlukları, hırsızlıkları, arsızlıkları önlemeye çalışırken sevmişti bu toplum. Bu özellikleri o kadar geride bırakıldı ki; hangi hemşehrisini aday yapacak tartışmaları neredeyse her şeyin önüne geçti.

CHP’de Ankara’da bu durum yaşanırken, yerelde de gücü elinde bulunduranların tahakkümü dikkat çekiyor. Eleştirenler ise diğer partililerinden dayak yiyor.

1000 liralık örgüt yemeği üzerinden kavga eden yakın tanıdığım iki CHP’li dostumuzdan birisi bu tavrı eleştiriyor. Diğeri de diyor ki, “Sosyal medyada eleştirme, danışma kurullarına gel söyle” diyor. Eleştiren bir kez daha yazıyor ve diyor ki; “Danışma Kurulu 3 yılda bir toplanıyor, birileri geliyor konuşuyor ve bizleri dahi dinlemeden gidiyor.”…

Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Tunç Soyer’in çok yakınında bulunan iş insanı Sıtkı Şükürer, muhacir olan olmayan neredeyse tüm İzmirliler’e ağır hakaretler ediyor, PM Üyesi Rıfat Nalbantoğlu da bunu soranlara, “Sıtkı Şükürer ise mali müşavirdir, meslektaşımdır” diyor.

Bu savunma güdüsünün ardından bize de yediğimiz küfürler için “Yarabbi Şükür” demekten başka bir şey kalmıyor.

Çaresiz değilsiniz

Muharrem İnce’nin kendisine olan özgüveni basın toplantısına yansıdı. Hatta bazı meslektaşlarım aşırı özgüven olarak yorumladı. O toplantıda Sıtkı Şükürer’in hadsizliğine gönderme yaparken, kendilerinin bu tavırlardan bıkanlar için iyi bir seçenek olduğunu söylemeyi ihmal etmedi.

Bana sorarsanız; Memleket Partisi bu seçimde olmasa bile kendisini koruyabilirse, İzmir’de yukarıda yazdığım ve benzerleri çoğalan tavırlardan bunalanlar için sığınma adresi olabilir.

CHP’de eğer bu sığınma noktasına insanları zorunlu kılmak istemiyorsa, “İzmirli seçmen çantada keklik” duygusundan hızla uzaklaşması gerekir. Sanıyorum, o pahalı yemekte Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kağan Salıcı’nın “Rehavete kapılmayın” uyarısı da böyle bir endişenin ürünüdür.