Halkın tercihi ile İzmir’de ittifak ortağı ile birlikte iktidar olan CHP’de işler yolunda gidiyor gibi görünse de şimdiden yeni dönem seçimlerinin kavgası başladı.
Belediye Başkanları, yerini koruma veya biraz yukarıya tırmanma hesapları yaparken, parti içi kurallar, disiplin, etik değerler yerle bir olmuş durumda.
Görevden alınan veya “uygunsuz yollarla düşürülen” ilçe örgütlerinde; yine uygun olmayan yöntemlerle seçim yapılmasına CHP İzmir’deki parti otoritesi seyirciden bile uzakta kaldı. “Seyirci kalmak” bu süreçler için çok yeterli bir tanımlama olmayabilir bence.
Aslında her şey il kongresinin yolunda gitmemesi ile başladı denilebilir. İl Başkanı Deniz Yücel ve ekibinin olduğu toplam oylar parti iradesinin bütününü yansıtmadı.
Genç ve dinamik bir başkan görüntüsünü veren Deniz Yücel, yönetim kurulu listesinde de kamuoyuna güçlü mesaj veremedi. Sadece delege dengesi kaygısıyla yapılan listelerin şu anda da sıkıntısının görüldüğü bir gerçek.
İl Yönetim Kurulu’nun kimlerden oluştuğunu sokakta CHP’ye oy verenlere hatta parti üyelerine sorsanız sayması mümkün değildir. Bireysel olarak yaptığı çalışmalarla bir-iki ismi söyleyebilirsiniz. Ama geçmişteki gibi partideki süreçleri tanınırlıkları ve güçlü karakterleriyle bilinin il yönetimlerinin oldukça gerisinde kaldığını belirtmeliyim.
Şimdi bu durum olan ve olası krizlerde yönetişim anlamında çok zorluyor. İl ve ilçe örgütlerini ciddiye almayan, “Beni genel başkan belirledi, aday yaptı” diyenlerin sayısının artmasıyla, örgüt hiyerarşisinin bir kenara bırakılmasıyla birlikte; şimdi CHP İzmir örgütünde belki de diğer illerde grupların, kişilerin parti iradesi dışındaki güç mücadelelerine sahne oluyor.
Büyükşehir Belediyesi’nde Tunç Soyer’in Meclis’te 1. Başkan Vekili’nin kim olması gerektiği sorusu işte geçmişten gelen bu kaosun eseridir.
Bu kaos nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, geleceğe yansıyacaktır. Mustafa Özuslu’dan boşalacak koltuğa partinin hiç bilmediği paraşütle geldiği söylenen Murat Aydın’ın önerilmesi yerine daha güçlü bir isim önerilse daha farklı olmaz mıydı?
İzmir örgütünde yeri olan uzun yıllardır partilileriyle gönül bağı kuran ve çok çalıştığı bilinen Utku Gümrükçü’nün adaylık iradesine ket vurmak, yukarıdaki nedenlerle Tunç Soyer ve Deniz Yücel’e bir darbe daha anlamına gelecektir.
CHP içinde bir taraf olması gerekirken, çokça taraf olması milletvekilliği seçimleri ve belediye seçimlerine mutlak yansıyacaktır.
Bu arada bazı belediye başkanlarının bu adaylığı Tunç Soyer belirlemelidir mealindeki açıklamaları çok büyük etki yaratmaz. Murat Aydın’dan çok daha fazla CHP’ye emek veren bu görevi üstlenebilecek meclis üyelerini tanıyorum. Dolayısıyla dayatma bir adaya bu açıklamaların oyları yönlendirmesi de mümkün olmayabilir.
Son olarak şunu söylemeliyim. CHP’de kişilerin iktidarını parti iktidarına dönüşmesinin önü açılmalıdır. Adayların parti iradesiyle belirlemesi ile bu sağlanabilir. Delegeye iş ve aş teklif edilerek kazanılan parti içi seçimlerin de; önümüzdeki süreçlerde halkta karşılık bulmama tehlikesi büyüktür.