Dünyamızı giderek daha yaşanmaz hale getiriyoruz.
Akarsular kirleniyor, gökyüzü kirleniyor, İnsan dahil bütün canlıların yaşam alanları daralıyor.
İnsan doğadan kendine daha çok yer ayırdığını sandıkça, doğa insana oksijeni dar ediyor.
Bir de insanın insana ettiği var.
Yeryüzünde refah dengesi hiç bu kadar uçurumlarla dolu olmamıştı.
1960’lı yıllarda zengin kuzey ülkeleri dünyanın toplam refahının yüzde 60’ına, fakir güney ülkeleri de yüzde 40’ına sahipti. Bu denge küreselleştikçe bozuldu.
Oysa küreselleşme, dünyanın küçük bir köy haline gelmesi, insanların küresel gelişimden olabildiğince eşit pay alması olarak sunulmuştu.
Gelinen noktada zengin kuzey ülkeleri yeryüzünün toplam refahının yüzde 90’ına ulaşırken, fakir güney ülkeleri yüzde 10’a kadar geriledi.
Teknoloji geliştikçe, insanlık geriliyor!
KADIN ELİ DEĞMELİ
Dünyamızın yönetimine, yönüne kadın elinin, kadın vicdanının, kadın gözünün, kadın merhametinin değmesi şart.
Bütün ülkelerin değişik şekillerde etkilendiği koronavirüs salgınında Yeni Zelanda’dan Finlandiya’ya kadın liderlerin yönettiği ülkelerin daha başarılı olması rastlantı değil.
Yukarıda vurguladığımız gibi küresel dengesizlik ortada. Şimdi buna bir de pandemi dengesizliği eklendi.
Aşa ulaşım dengesiz!
Aşıya ulaşım dengesiz!
Buna insanca bakacak, en azından temel gereksinimleri ortak değer haline getirecek bir anlayış gerekli.
Bu anlayış en güzel şekliyle kadınlarda var.
TARİHİMİZDE KADIN İZLERİ
8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü bu duygularla kutluyoruz.
Kadınların katılmadığı hiçbir mücadele başarılı olamamıştır.
Bunun izlerini kendi tarihimizde de görüyoruz.
Bugün ise ülkemizde “kadın” deyince akla ilk “kadın cinayetlerinin” gelmesi ne kadar hüzün verici.
Kadın deyince aşkın, sevginin, annenin, merhametin, yaşam sevincinin akla geldiği bir Türkiye istiyoruz...
Kadın deyince akla ilk, insanlığın geldiği bir dünya istiyoruz.
Beşik sallayan kadın, dünyayı da sallar!