Şu sıralar o kadar çok kadına şiddet haberi görüyor ve okuyoruz ki bunu yıl olmuş 2024 hala konuşuyor olmamız bile insanlık adına utanç verici...Özellikle çalışan ve başarılı kadınları daha çok konuşmamız gereken bu süreçte ne yazık ki böyle haberler adeta tüm olanları gölgeliyor.  Kadını tekmele hakkı sadece anne karnında ki bebeğe mahsusdur bunun dışındaki her türlü şiddete ağır cezalar veeilmeli. Hem şiddet hem de taciz nasıl çirkinleşebiliyor insan bunun tablosunu görüyoruz ne yazık ki. Kaldı ki böyle haberleri görüp karşı tarafı kınadığımız da annesi, kız kardeşi, ablası yok mu bunun aynısını ona yapsalar diye bir empati örneği hep verilir. 
Yasalar nasıl ki değişebiliyorsa özellikle bu husus da kesin yeni yasalar gelmeli. Özellikle polislerimize biraz daha fazla yetki verilmeli bu konuda.

Kadına şiddetin her türlüsü sadece yasa ile de önlenemez. Çocuklarımıza küçük yaşta okulda ders olarak verilmeyen ve sadece ailenin sağlayacağı merhametlik duygusu aşılanmalı. Çocuk aile içinde babasını her daim kendine rol olarak görecektir. Burada işin büyük kısmı babalara düşüyor. Dolayısıyla aile içindeki davranışlar çocuğun üzerinde bilinç altına olumsuz mesajlar gönderebiliyor ya da olumlu bu tamamen bizim elimizde.
Şiddet sadece bunlarla sınırlı değil tabi ister fiziksel ister ekonomik ya da psikolojik olsun bir bütün olarak görmek gerekir. İnanın X platformunda fiziki şiddet uygulayan videolara denk geldiğimde çoğumuz izleyemiyorken bile bu nasıl bir kin nasıl bir sinir ya da nasıl bir intikam ki insanlıktan çıkartabiliyor. 

Birleşmiş Milletler tarafından 1999 yılında alınan kararla 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü olarak kabul edilse de hatta 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Anneler Günü gibi önemli günlerle bazı şeyler daha ayrıntılı anlatılsa da ne yazık ki azalan bir şiddet göremiyoruz. İşten çıkıp evine yetişmeye çalışırken tacize uğrayan o kadar çok haber var ki hele de şu sıralar. Belediye otobüsleri akşam 22:00 den sonra kadınları durak da değil isterse yol üzeri ise evinin önünde indirecek denildi. Ama bunlar da çözüm olmadığı gibi halkın tacizcileri linç gitişimlerinden bile kimse ders almıyor. İşte tam da burada yasaların devreye girmesi gerektiğinin altını bir kez daha çizmek gerekir.

1930 yılından itibaren çıkarılan bir dizi yasa ile öncelikle Belediye seçimlerine katılma ardından köylerde muhtar olma, ihtiyar meclislerine seçilme hakkı tanınan kadınların milletvekili seçme ve seçilme hakları 5 Aralık 1934'te Anayasa ve Seçim Kanunu ile yasallaştı. Yine net çizgilerin çekildiği bir yasa şart. Zorla evlendirmeler ve töre cinayetlerin de önüne geçmek gerekir. Akraba evliliği belki önlenirse bir nebze bunun da önüne geçilebilir. Öncelikle kadınlara yapılan haksızlıkları artık kökünden çözebilmek için temel ve somut adımlar atmak gerekiyor. Benim bu konuda gelecek nesillere yarınlara dair umudum var. Yeter ki herkes üzerine düşen sorumluluğun farkında olsun.