Toplumsal cinsiyete dayanarak erkek ve kadına biçilen değerler, rol ve kalıplar hiyerarşik olarak erkeğin “daha üst konumda ve daha önde” bulunması anlayışından dolayı ayrıştırıcıdır. Kadın, toplumsal olarak belirlenmiş cinsiyetinden dolayı erkekten farklı ve öteki olarak görülmektedir. Toplumda algılanan kadınlık, erkeklik statülerinin izin verdiği ölçüde erkek egemen kültür tarafından oluşturulmuş bir kurgudur. Bu nedenle toplumda kadın, toplumsal cinsiyet ayrımına hem erkekler ve hem de toplumun geneli tarafından maruz bırakılmaktadır. 1.441'i son 7 yılda şüpheli ölüm olmak üzere ve 2010'dan bu yana gerçekleştirilen kadın cinayetleri ile birlikte toplamda 5.696 kadın hayatını kaybetti.
Her gün kadın cinayetlerinin yaşandığı bir ülkede özgürlük ve hukuktan bahsetmemiz gülünç bir hal olduğunu dile getirmek istiyorum. , "Bir yerde her gün baskı oluyorsa, her gün kadınlar öldürülüyor ve tacize uğruyorsa , her gün doğruları söylediği için kadınlarımız susturulmaya çalışılıyorsa demokrasiden bahsetmenin anlamsız olduğunu da biliyoruz”.
"Hiç kimsenin biz kadınların kaderini belirlemesine izin vermeyeceğiz. Çünkü kadınlar kendilerine yeterler. Bizde diyoruz ki biz dünyanın yarısıyız. Biz dünyayı yaratanız. Bizden korkmayın. Kadınların olduğu yerde barış olur, hoşgörü olur, eşitlik olur.
"Bizim topraklarda önce kadınlar uyanır, sonra güneş doğar. Çünkü kadınlar güneşi bile doğurur."
Biz kadınız. Biz yaşamak istiyoruz. Özgürce sokaklarda dolaşmak eğlenmek istiyoruz. Saçlarımızı rüzgarla savurmak gülümsemek istiyoruz. Anı yaşamak istiyoruz. Biz kadınız. Ölmek istemiyoruz. Yaşamak istiyoruz..