Köyler “Köy” olarak kalmalı…
Bütün şehir yasasıyla köylere hizmet götüren köy hizmetleri kapanarak özel idarelere bağlandı. Özel idare köylere hizmet götürmeye başladı.
2014 yılında büyükşehirlerde özel idareler kapatıldı. Büyükşehirdeki köyler mahalle statüsüne geçti ve köylerde sıkıntı başladı. En büyük sıkıntı ise maliyetlerin artışı…
İlk 10 yıl, genel giderler kapsamında, su, elektrik, vs. indirimliydi. Sonra yetki belediyelere geçti ve ciddi çalışma yapıp iyi bir ekiple mahalle statüsüne gecen köyleri “kırsal mahalle” adıyla eski günlerine geçirilmeliydi…
Neden mi?
Çünkü tarım ve hayvancılık bitmek üzere..
Belediyeler böyle bir şey, yapar mı?
Tabi ki de yapmadı. Çünkü gelirlerin büyük bölümü, su, çevre temizlik, atık bedel ve imar durumu…
Birçok yapı imarsız iş yeri, ruhsatsız cezalar kesilmekte kısaca köylerimiz yok olmakta, bir sonraki nesil sadece filmlerde kitaplarda okuyacak köyleri…
Bir an önce önlemler alınmalı, yoksa süt, yumurta, et, sebze ve meyve gibi temel ihtiyaçlardan mahrum kalacağız.
Onun için, okuduğum bir alıntıyı sizlerle paylaşmak isterim, tam da günümüzdeki köyleri anlatmakta...
“KÖYDE SAATLER, BAŞKA TÜRLÜ AKAR
Emekli olacağı günü iple çekiyordu.
Kaç yıllık hayaliydi bu.
Emekli olacak, Ege’de bir sahil kasabasında ücra bir köye yerleşecekti.
Temiz hava, temiz gıda.
Sade bir hayat.
Sakinlik ve huzur.
Tek isteği buydu.
Omuzlarında yılların yükü vardı.
O ağırlığı artık taşıyamıyordu.
Şafak sayan asker gibi gün sayıyordu.
Sonunda günü doldu, nihayet emekli oldu.
Soluğu yerleşeceği köyde aldı.
Artık bundan böyle yaşayacağı evi bulmalıydı.
Emlakçıyla evleri tek tek gezdi, en ince ayrıntısına kadar inceledi.
Bir evi çok beğendi.
Konumu, manzarası, mimarisi tam aradığı gibiydi.
Fiyatı da fena değildi.
İçinden "alayım bu evi" dedi.
O an gözü sokağın karşısındaki ahıra takıldı.
Yüzü asıldı.
Emlakçıya sordu.
"Peki, bu ahır ne olacak?"
Emlakçı anlamadı.
Tekrar sordu.
"Evi alacağım ama bu ahır ne olacak? Koku yapıyor."
Emlakçı şaşırdı.
Bir ahıra baktı, bir müşteriye.
"Burası köy beyefendi" dedi, "burası köy."
Emlakçıya kulak asmadı, evi aldı.
Bir süre sonra ahırı şikâyet etti, kapattırdı.
Birkaç gün sonra bu kez yan komşusunun kümesini şikâyet etti, onu da kapattırdı.
Oysa buraya taze süt, organik tereyağı, doğal yumurta hayaliyle gelmişti.
Ama sütü, tereyağını, yumurtayı marketten almaya devam etti.
Kısa sürede köyün en sevilmeyeni oldu.
Köy kahvesinde konu o olduğunda saatler başka türlü aktı.
Selamsız, sabahsız kaldı.
Yapamadı.
Bir süre sonra geldiği kente geri döndü.
Geri döndü ama arkasında büyük bir tahribat bıraktı.
Kümesler yıkıldı ahırlar yıkıldı tarlalar ekilmedi bostanlar biçilmedi.
Evet, köylerimiz mahalle oldu.”
Yeni anayasa değişikliğiyle de ilce belediyeler ve muhtarlıklar kapanacak...
Kapatmak çözüm mü?
Hayır…
İlce belediyeler bilinçli bir şekilde borçlandırılıyor sonra da, Darwin'in "Evrim Teorisi"nde önemli bir vurgudur.
“Canlılar bulundukları çevre ile iletişim ve alışveriş içindedir.
Çevreye uyum sağlayanlar nesillerini sürdürür.
Uyum sağlayamayanlar ise yok olur.”
Şimdi diyeceksiniz ki, “Neden yazdın bunu?”
Bizzat tanık olduğum yaşanmış bir olaydır bu.
Özellikle son yıllarda kentlerden, köylere akın var.
Bahar ayları yaklaştıkça bu istek daha da artıyor.
Gelecek olanlar iyi düşünmeli.
Ya çevreye uyum sağlayın.
Ya da kendinize uygun çevreyi bulun.
Çünkü sadece betonu terk etmek şehir yaşantısından kopmak anlamına gelmiyor.
Cemal Süreyya "insan yaşadığı yere benzer" der.
Yaşadığı yere uyum sağlayanlar mutlu olup kalıyor.
Sağlayamayanlar ise geldiği gibi gidiyor.
Gelecek olanların dikkatine.
Sedat Kaya