BUGÜN 61.KÜTÜPHANE HAFTASI (07-17 NİSAN 2025) NEDENİ İLE İKİ ANIMI ANLATMAYA KARAR VERDİM. 

CUNDA’DAKİ BEKİR COŞKUN KÜTÜPHANESİ VE KARŞIYAKA BELEDİYESİ TARAFINDAN KAPATILAN  MEHMET ATİLLA KİTAPLIĞI... 

Gazeteci- Yazar Bekir Coşkun, Şanlıurfa/ 1945 doğumlu. 
Memur bir babanın çocuğu olarak dünyaya gözlerini açtı.
 İl, orta ve lise öğrenimini Şanlıurfa’da, yüksek öğrenimini ise Ankara’da Başkent Gazetecilik Özel Yüksekokulu’nda tamamladı. 
Gazeteciliğe 1974 yılında foto muhabiri olarak başladı. Polis muhabirliği ve parlamento muhabirliği yaptı. Günaydın, Sabah, Hürriyet, Cumhuriyet ve Sözcü gazetelerinde yazdı. 
Dövlet, Avukatımı İstiyorum, Pako’ya Mektuplar, Ben Pako, Büyük Oyun, Başın Öne Eğilmesin, Titanic Kemancıları adlı kitapları yazdı. 

Kütüphane 1
Doğa ve deniz tutkunuydu. Keman çalıyordu. Hayvanseverdi. 
Yaz aylarını Cunda’da geçiriyordu. 
Çağdaş Gazeteciler Derneği Mustafa Ekmekçi Özel Ödülü sahibiydi. 
Çok ödüllü Bekir Coşkun, saygıdeğer/ sevilen bir gazeteciydi. 
Okuma yazma oranının en düşük olduğu iller sıralamasında Mardin’den sonra ( yüzde 93,6) ikinci  sırada gelen Şanlıurfa’nın okuma yazma âşığı olan vatandaşlarındandı.
Cunda’daki Bekir Coşkun Kütüphanesi’nde eşi Andree Coşkun’un çerçeve içine alınmış bir sözü şöyle: ‘’ Cunda’da bir kütüphanenin olmasını istiyordun… İşte Bekir’im şimdi o kütüphane burada! ‘’ 

Bekir Coşkun Kütüphanesi’nin kitapları, okuma yazma oranı Şanlıurfa’dan çok daha yüksek olan Ayvalık toprağında mı işe yarardı yoksa doğduğu Tülmen ya da bağlı olduğu Karaköprü ilçesinde mi? 
Mantık yürütecek olursak Tülmen köyü ( mahallesi) ya da Şanlıurfa daha ağır basıyor. Böyle  olsaydı Bekir Coşkun da hemşerileri de  daha mutlu olurlardı bence.
Cunda’nın nüfusu zaten ne ki…

5 binin üstünde kitabın yer aldığı bu kütüphaneye ne Cundalı öğrenciler gelip gidiyor ne de yetişkinler…  Cunda’daki ilk ve ortaokul öğrencilerine, öğretmenlerine ya da sokaktaki bir vatandaşa sorup öğrenebilirsiniz bunu.
Kütüphaneden kitap alıp okuyan yok. Kütüphanede oturup kitap okuyan da… Soracak olursanız, kütüphanedeki görevli kişi size bu yanıtı verecektir. 

Kütüphane 3 (1)
Okura hizmet etmeyen bir kütüphane olur mu hiç? Bu, dünyanın neresinde görülmüş? 
Oysa, öyle de güzel kitaplar var ki burada…
Bekir Coşkun’un adını taşıdığı için Bekir Coşkun’a ait objeler/ özel eşyalar, fotoğraflar yer almış burada.
Harikulade bir mekân, harikulade kitaplardan oluşan bir kütüphane ama hiç işlevselliği olmayan / okurla arkadaşlık kuramayan bir kütüphane! 
Kütüphane demek yerine Bekir Coşkun Anı Evi  ya da Kütüphane Müzesi mi denilmeliydi yoksa? 

Önceki yıllarda hep Belediye Düğün Salonu olarak hizmet vermiş olan bu tarihi taş yapı, her Cundalı için unutulmaz anılara sahip bir mekân. 
Her Cundalı; nişanını, düğününü burada yapmış, özel toplantılarını burada düzenlemiş, toplu yemeklerini burada yemiş ve okulların gecelerine tanıklık etmiş.
Cunda’yı ilgilendiren her toplantı burada düzenlenmiş. 
Ne hikmetse hiçbir Cundalı’ya haber verilmeden burası o kahrolası pandemi günlerinde bir protokol ile halkın elinden alınmış ve halka kapatılmış. 
Kültür-Sanat etkinlikleri ve benzeri organizasyonlar yapılmıyor değil ama bundan Cundalıların haberi olmuyor.  Muhtarlıktan aldığımız bilgi bu! 
Halka kapatıldıktan sonra Bekir Coşkun Kütüphanesi olan bu binada sabah 9 akşam 5 , bekleyen bir belediye görevlisi yok değil.  Belge bilgi yönetimi mezunu değilse de bir kütüphane görevlisi var.
Yaz mevsiminde İstanbul ve diğer illerden gelen yazlıkçı Bekir Coşkunseverlerin ziyaretleri dışında Cundalıların ziyaret edip kitapları incelediklerini söyleyen/ bilen yok! 

Kütüphane 2 (1)
Bilmeyenler için not: Ayvalık ve Cunda’ya yerleşmiş   emekli eğitimci/ yazar/ şair/gazeteci/ tiyatrocu meşhurlar öyle çok ki… Örneğin, Sabahattin Ali’nin Müzikbilimci – Yazar-Eleştirmen kızı Prof. Filiz Ali Ayvalık’ta yaşıyor.
Ve daha kimler kimler… Tabii ki o bilinen simalar yılda bir de olsa uğruyorlar buraya.
Protokol kararının içeriğinin yeniden gözden geçirilmesi ve salonun yeniden halka açılması için Namık Kemal Mahallesi Muhtarı İlknur Doğan ile Mithatpaşa Mahallesi Muhtarı Arzu Aydemir bu konuda belediyenin kültür işleri müdürlüğüne 19 Temmuz 2022’de bir dilekçe vermişlerse de yanıt alamamışlar.
Ardından her iki muhtar, 13 Aralık 2022 tarihli yeni bir dilekçeyle aynı adrese 23 Aralık 2022 ve her ayın 23’ünde  ‘Birlik Günü ‘ adı altında Cundalı kadınların sorunlarının dile getirileceği bir toplantı için Bekir Coşkun Kütüphanesi’nin alt katının kendilerine tahsis edilmesini istemişler.
Belediye, kültür müdür vekili Ayşe Urul imzasıyla bu dilekçeye şöyle yanıt verilmiş: 
‘’ … Ancak tarafımıza toplantıların yapılacağı tarihten 2 gün önce bilgi verilmesi… ‘’ 
Her iki muhtar ve Cundalılar belediye başkanından bir açıklama beklemişlerse de boşuna beklemişler.
İşlevsiz bir kütüphanenin Cunda’ya ve Ayvalık’a ne yararı var, öğrenmek istiyoruz diyorlar. 
Bütün sorun da zaten bu!
                                                                      *
Cunda Adası Alibey Kültür Merkezi olarak daha önce çok daha önemli organizasyonlara adres olan bu taş bina 1873 yılında kız okulu olarak 49 yıl öğrencilere hizmet vermiş. 
Kütüphaneye dönüştüğü günden bu yana Cundalılara eğitim ve kültür anlamında   bir katkısı olmayan Bekir Coşkun Kütüphanesi, kapılarını öğrencilere, yetişkinlere ve halka açmalı burada kültürel etkinlikler düzenlenmelidir. 
İlçe Halk Kütüphanesinde olduğu gibi… Ayvalık Sanat Fabrikası’nda olduğu gibi… 
                                                                          *
Kütüphaneyi ve iki mahalle muhtarını ziyaretimden sonra Medya Ayvalık’ta aklımdan geçenleri üç aşağı beş yukarı bu şekilde dile getirmiştim 2024’ün Ekim’inde.
Kitapları dolaşımda olmayan bu kütüphane, mercek altına alınmalıydı bana göre.

Yazımın yayımlanmasından hemen sonra gelen iki tepki iletisinin dilini bir görecektiniz… Bu arada Medya Ayvalık’ın takip edilen bir yazarı olduğumu da  bahaneyle öğrenmiş oldum.
Her iki kişinin de o an için canları çok sıkkın olmalıydı.
Belediyeyi ya da belediyenin işletemediği bir kütüphaneyi konu ettiğim bir yazıya öyle mi yanıt verilmeliydi?

Tiyatrocu Erkan Cılak, Ayvalık Belediyesi’nin takdire değer bir yöneticisi. Çalışkan ve iyi sıfatlarını hak eden bir belediyecidir. Bunu bilir bunu söylerim.
Ama basın danışmanı ile ikisinin neden seçilmiş muhtara güvenmediklerini hâlâ anlayabilmiş değilim. Kaldı ki muhtarın söylediklerinin hiçbirinin yanlış olmadığına tanığım ben. Kütüphaneye defalarca gitmişliğim oldu. Nuri Zarplı İlkokulu ve ortaokulu öğrencileri ile  görüştüm, konuştum. Muhtarla/ muhtarlarla  birlikte bu iki okula ziyarette bulundum.
Keşke öğrencilerden kütüphaneden çok yararlandıklarına dair sözler işitseydik o gün.
Yineliyorum; Cunda’daki Bekir Coşkun Kütüphanesi işlevsellikten uzak. 
Öğrencilerin ve velilerin ifadelerine göre de zaman zaman kapalı. Dışarıya kitap verildiği yok, kitap okumak için kütüphaneye gelen de yok. 
Andree Coşkun, ‘’ Bekir; gençler, çocuklar, kadınlar, herkes okusun, düşünsün, sorgulasın isterdi.’’ diyor. 
5 binin üzerinde kitabın bulunduğu kütüphane, çocukların/ gençlerin hizmetinde değil ki…
Bekir Coşkun’un temennisi yerine getiriliyor mu Cunda’da?
Dediğimiz bu!
Ne diye öfkeleniyor ne diye üzülüyor ki arkadaşlar!
Cundalı muhtar, konuyu dert ediniyor/ üzülüyor. İzmir’den gelmiş olan ithal basın danışmanı ise Ayvalık ve Cunda adına maval okuyor!
Belediye yönetimine bir kütüphaneci olarak dostça uyarıda bulunmuş olayım:
Cunda’da, Üniversitelerin Bilgi - Belge Yönetimi Bölümü’nden birini istihdam ediniz lütfen. Kitaptan anlayan/ kitap okuyan birini çalıştırın orada.
Kütüphane Haftası’nda kitapların en azından Cundalılarla arkadaş olmasını sağlar. Öğrenciler, yetişkinler Shakespeare, Stendhal, Balzac, Dostoyevski, Haruki Murakami, Sabahattin Ali, Orhan Kemal, Aytmatov, Cervantes ile tanışırlar en azından.
Son söz; 
Recai Şeyhoğlu, Bekir Coşkun’u hep sevdi. Yazılarının düzenli okuyucusuydu. Adı verilen bir kütüphanenin çocuklarla/ öğrencilerle ve yetişkinlerle dolup taşmasını ister.
Mezarından çıkıp gelse o güzel Urfalı herhalde şunu derdi: ‘’ Kitaplarım biblo mu benim, niçin burada okur yok?’’
Ülkemizin yüzakı değerli isimlerinin yaz tatillerinde burada bir araya gelip görüntü vermeleri kuşkusuz itiraz edilecek bir konu değil ama bizim derdimiz popüler isimlerle kütüphanenin adını duyurmaya çalışmak değil, o güzelim kitapların Cunda’da elden ele dolaşması, kitapların işe yaraması!
                                                                        ***
Gelelim ikinci konuya…
Karşıyaka Belediyesi, 21 Şubat 2025’te tarihinde bir İLK’e imza atarak 19 Şubat 2016’da açılmış olan Latife Hanım Köşkü bahçesindeki kapalı alanda bulunan 2 bin kitaplı Mehmet Atilla Kitaplığı’nı kapattı.
Bu kitaplıkta iki buçuk yıl; bilim -sanat-eğitim-edebiyat alanlarında söyleşiler düzenleniyor, işinin öznesi olan konuklar ağırlanıyordu.
Karşıyaka Belediye Başkanının, Amerikan Kız Koleji’nden sınıf arkadaşı olan Leyla Keskiner’in kültür ve sosyal işler müdürü olmasının ardından yine bir İLK’e imza atılarak buradaki söyleşilere 3 Şubat 2025’te son verildi. Kültür Müdürü böyle istediği için…
Oysa kültür ve sosyal işler müdürlüğünün görev tanımında geçen maddelerden biri şöyle:
‘’ Kentlinin sanatçıyla, bilim insanıyla, kendi alanında yetkin kişilerle buluşması adına  etkinlikler hazırlar.’’
Bu duruma göre sayın kültür müdürü bu maddeden bihaber!
Mehmet Atilla Kitaplığı’nda biz bu söyleşileri o günlerin Başkanı’ndan onaylı olarak düzenliyor, Karşıyakalılara kültür hizmeti veriyorduk.
Söyleşilerden neden rahatsız oldu ki… 
Kaldı ki onun adı henüz kültür müdürü olarak  telaffuz edilmiyorken 1 Mart 2024’teki söyleşimize biz bugünün Başkanı Yıldız Ünsal’ı da davet etmiş, ona da mikrofonu uzatmıştık. 
İnsan/ özellikle de belediyenin kültür müdürü, konu bu denli açık iken kentlinin bilim ve sanat insanlarıyla bir araya gelmesine nasıl olur da engel olur, anlamakta zorlanıyoruz.
Kültür ve Sosyal İşler Müdürü, müdürlüğün ‘ Görev Tanımı‘nı okumamış mı yoksa?
Söyleşilere son vermesinin ardından 21 Şubat’ta da kitaplığı kaldırdı.
Ne o kitaplığı kuranlara bilgi verdiler ne de Mehmet Atilla’ya sordular.
O kitaplarla başka bir semtte yeniden Mehmet Atilla Kitaplığı adı altında bir kitaplık kurulacaksa sorun yok, ama başka bir ad altında o kitaplarla kütüphane açılacak olursa  bunun ‘ gasp ‘ olduğunu, kitapları gasp edenin de Karşıyaka Belediyesi olduğunu söyleyecek olursak sayın kültür müdürü bize gücenmez  herhalde.
Türkiye’nin Batı’ya açılan aydınlık yüzü İzmir’i/ İzmir’in Karşıyaka Belediyesi’ni bilim ve sanat çevreleri kitapları gasp eden belediye olarak anacak olursa bu hepimizi üzer. Kültür müdürünün biz Karşıyakalıları üzmeye hakkı var mı?
İki buçuk yıl süren söyleşilere son veren, kitaplığı kapatan belediyenin kültür müdürünün ‘’ Salihli Şiir İkindileri’’ nin mimarı Zafer Keskiner’in kızı olduğu gerçeği ise içimizi köz gibi yakıyor.
Neyse ki ‘ istifa ‘ diye bir kurumun  olduğunu o da biliyordur mutlaka.
Bu trajik tablo, biz Karşıyakalı okurları/ bilim çevrelerini çok rahatsız ediyor.
Türk Kütüphaneciler Derneği, kitap adına/ kütüphanecilik adına etkinlikler düzenliyorken Karşıyaka Belediyesi’nin kitaplık kapatmasını nasıl yorumlar, doğrusu onlar adına da üzüntü duyuyorum.
Her iki örnekten çıkardığım sonuç şu ki, Tolstoy, Jack London, Gabriel Garcia Marguez, Şirazlı Sadi, Bertrand Russell, Ahmet Hamdi Tanpınar, Nurullah Ataç, Salâh Birsel ve benzerleri demek ki henüz yeterince okunmuyor.
Kitapların okunduğu coğrafyalarda laf olsun diye kütüphaneler mi açılır, açılan kitaplıklar mı kapatılır?
Sahi…
Belediyelere başkanın, meclis üyelerinin yakınları, uzman çavuşlar ve benzerleri alınıp dururken neden kütüphanelere bilgi – belge yönetimi mezunları alınmazlar?
Kitaptan ve kütüphanecilikten anlayanlar istihdam edilse daha doğru olmaz mı?